İSTANBUL - Türkiye'de hiçbir sorunun cezaevlerindeki tecrit ve çatışmalı süreçten bağımsız olmadığını belirten YDAD üyesi Hıdır Sabur, yaşanan ihlallere karşı "ortak mücadele" çağrısı yaptı.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 37 aydır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözümü talebiyle 10 Ekim 2023 tarihinde dünya genelinde 74 merkezde yapılan eş zamanlı açıklamalarla başlatılan eylem ve etkinlikler devam ediyor.
Kampanya kapsamında cezaevlerindeki siyasi tutsaklar da 27 Kasım 2023’te başlattıkları açlık grevi eylemini 4 Nisan’da yeni bir aşamaya taşıyarak, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü sağlanıncaya kadar mahkemeleri boykot edip telefon ve aile görüşüne çıkmama kararı aldı. Baskı ve işkenceye varan uygulamalarla gündemden düşmeyen cezaevlerinde, tutsakların eyleminden sonra ise hak ihlalleri had safhaya ulaştı.
Yeni Demokrasi Aileleri Derneği (YDAD) üyesi Hıdır Sabur, cezaevlerindeki uygulamalara dair konuştu.
‘CEZAEVİNE PARA GÖNDERMEK SUÇ DEĞİL’
Cezaevlerindeki hasta tutsakların durumuna dikkat çeken Sabur, sadece bir yıl içerisinde 67 tutsağın yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Cezaevindeki kızına ve kızının koğuş arkadaşına para yatırdığı için 23 Mart’ta tutuklanan ve evinden sedyeyle çıkarılan 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ı anımsatan Sabur, “Uzun süre tutsak olan hasta tutsakların bir kısmı tahliye ediliyor. Ancak tahliye edildikten 15 veya 20 gün sonra yaşamını yitiriyorlar. Bunun yanında hapishanelerde özellikle işlenen cinayetler de var. Son bir senede 67 kişi yaşamını yitirdi. Birçok hak ihlali yaşanıyor. En somut örnek 75 yaşındaki Hatice Yıldız’dır. Cezaevine para göndermenin suç olmadığını devlette biliyor ancak bu tür uygulamalarla halkı sindirmeye çalışıyorlar” diye belirtti.
Y VE S TİPİ CEZAEVLERİ
AKP-MHP iktidarının siyasi tutsakları yalnızlaştırıp, iradelerini teslim almak istendiğini belirten Sabur, bunu da yeni açılan Y ve S tipi cezaevleriyle gerçekleştirmek istediğini dile getirdi. Bu cezaevlerinin kapatılması için çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Sabur, çözümün sokaklar olduğunu ifade etti. Sabur, "Y ve S tipi cezaevleri ile tutsaklar toplumdan tamamen izole edilmek isteniyor. Buna karşı mücadelemiz sürüyor. Daha önce de S ve Y tipi cezaevlerinin kapatılması için ciddi ve somut adımlarımız oldu. Bunun için belirli yerlere ‘S ve Y tipi cezaevleri kapatılsın, Gözlem Kurulları kapatılsın’ afişlere asarak, bildiri dağıttık. Bu kapsamda çalışmalarımız devam ediyor. Bu mücadelenin sokak ayağının oluşturmaya yönelik adımlarımız var. Çünkü sorunların çözüm bulacağı yerlerin başında sokak geliyor" ifadelerini kullandı.
'TECRİT ANAYASAL SUÇ'
Cezaevlerine yaşanan hak ihlallerinin tecrit politikasıyla bağlantılı olduğuna işaret eden Sabur, şunları söyledi: “Tecrit anayasal bir suçtur ve mevcut tecridin kaldırılması için demokratik şekilde her alanda bunu protesto etmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin bir Anayasası ve kanunu var. Bu kanun hiçbir tutsağı anayasal haktan mahrum bırakamaz. Ancak bu haklardan mahrum bırakılan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 3 yıldır hiçbir şekilde haber alınamıyor. Bu ciddi bir Anayasal suçtur. İktidar Abdullah Öcalan şahsında diğer tüm tutsaklara ceza kesmek istiyor. İktidar, siyasi tutsaklardan korkuyor. Bu hukuksuzluğu, Anayasal hakkımız olan eylemlerde dile getirdiğimizde ise tonlarca polis üstümüze geliyor. Bu şekilde korkutmak, sindirmek istiyorlar.”
‘TÜRKİYE’YE ZARAR VERİLİYOR’
Tecrit ve savaş politikalarının tüm Ortadoğu halklarına zarar verdiğinin altını çizen Sabur, iktidarın bir an önce bundan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Tecridin ekonomik açıdan ciddi sorunlara yol açtığını belirten Sabur, “Türkiye’de hiçbir sorun tecritten ve savaştan bağımsız değildir. Özellikle son zamanlarda Güneydoğu’da ciddi yaptırımların devreye konularak, savaş iklimi yaratılmak istendiğini görüyoruz. Bu uygulamaların Türkiye'ye ciddi zararları oluyor. Bundan vazgeçilmelidir. Toplumun refah ve barış içinde yaşamasının zamanı geldi ve geçiyor” diye belirtti.
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
Cezaevlerindeki tecrit ve hak ihlallerine karşı herkesi tutsak aileleri ve ilgili sivil toplum örgütleriyle dayanışmaya çağıran Sabur, “Tutsak aileleri birbirleriyle dayanışma içinde olmalıdır. Devrimciler ve diğer tüm sivil toplu kuruluşları biran evvel tutsakların sesine ses vermesi lazım. Tüm bu baskılara ve hak ihlallerine karşı hepimizin ortak bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Mevcut iktidara ancak mücadeleyle geri adım attırabiliriz” dedi.