ANKARA - Kobanê Davası’nın 17 Nisan’daki karar duruşmasına dair tüm demokratik kamuoyu ve siyasi partilere çağrıda bulunan DEM Parti, "Kobanê Kumpas Davası’nda özgürlüklerden yana tutum alın" açıklaması yaptı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen protestolar nedeniyle 17’si tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 17 Nisan’da görülecek karar duruşmasına dair yazılı bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, Kobanê Davası’nın bir kumpas olduğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla de tescillendiği belirtilerek, “İktidar blokunun hukuk kumpasını bir kez daha boşa çıkarmak için tüm demokratik kamuoyunu, STK’leri ve siyasi partileri demokratik siyasetten yana saf tutmaya davet ediyoruz” denildi
“17 Nisan’a çağrı: Kobanî Kumpas Davası’nda özgürlüklerden yana tutum alın” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İnsanlığa karşı büyük suçlar işleyen IŞİD ve arkasındaki güçler insanlık için halen büyük bir tehdit olmayı sürdürüyor. 2014 yılında Musul’un peşkeş çekilmesiyle iyice palazlanan ve yönünü Şengal başta olmak üzere Kürt bölgelerine çeviren IŞİD barbarlığı ve karanlığı büyük bedellerle Kobanî’de durduruldu. Şengal’de binlerce Êzidîyi katleden, kadınları köle pazarlarına satan her türlü insani değeri yok ederek ilerleyen IŞİD, geçtiği her yerde büyük katliamlar ve suçlar işledi. IŞİD Kobanî’de direnişle karşılaştığında aldığı emirlerle daha büyük katliamlara soyundu. Dünyanın büyük bir kaygı ile izlediği bu saldırılara karşı BM Genel Sekreterliği’nden ‘etki edebilecek aktörlerin devreye girmesi yoksa Kobanî’de bir katliamın yaşanacağı’ yönünde açıklamalar yapıldı. IŞİD’in Şengal’deki soykırımı ve Kobanî’nin IŞİD tarafından kuşatılması, yeni katliamların olacağına dair somut veriler, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yoğun protestolara neden olmaya başladı.
HDP’NİN TASFİYESİNE DÖNÜK BİR KUMPASTAN İBARET
Aynı dönemde Türkiye’de de yüzbinlerce insan benzer meşru talepleri dile getirdi, katliama seyirci kalınmaması ve Kobanî’ye insani yardım koridorunun açılması talebinde bulundu. Dünyanın her yerinde başlayan barışçıl yürüyüş, protesto ve basın açıklamaları, ‘Kobanî düştü, düşecek!’ açıklaması üzerine devreye giren paramiliter güçlerin ve kolluk güçlerinin gerçekleştirdiği katliamlarla gölgelenmeye çalışıldı. Kobanî protestolarında İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre 46, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre de 48 sivil yaşamını yitirdi. Bu olaylarda yaşanan ölümlerin araştırılması ve sorumlularının bulunması için HDP tarafından Meclis’te onlarca önerge verilmesine rağmen önergelerin tamamı AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Ancak aradan altı yıl geçtikten sonra 2020 yılında atılan bir tweet bahane edilerek çoğunluğu HDP’li olanların ölümünden yine HDP’liler sorumlu tutularak Kobanî Kumpas Davası açıldı. HDP’nin tasfiyesine dönük bir kumpastan ibaret olan Kobanî Kumpas Davası, IŞİD vahşetine karşı onurlu duruş sergileyen siyasetçilerden intikam alma davasıdır. Yargılamanın tüm aşamaları bu gerçeği gözler önüne sermiştir.
DAVA AÇILMASINI GEREKTİRECEK DELİL YOKTUR
Karar duruşması aşamasına gelen Kobanî Kumpas Davası’na konu Savcılık soruşturması ilk olarak 2014 yılında başlatılmış, 2015-2016 yıllarında arkadaşlarımızın ifadelerin alınmasının ardından dosyada kayda değer bir gelişme yaşanmamış, soruşturma sürüncemede bırakılmıştır. Açıkçası dosyada dava açılmasını gerektirecek en ufak bir delil yoktur, olması da hukuken mümkün değildir. Bu dosya için özel olarak görevlendirilen çok özel Savcı’nın, ifade alma dışında hiç işlem yapılmayan bu ölü dosyayı yeniden canlandırmış olması yasalarla değil talimatla hareket ettiğinin en sarih izahıdır. Soruşturma aşamasının her bir adımı kurgu olup dosyada unutulan 2018 tarihli Ankara TEM Şube belgesi bu kurgunun açık ispatı olmuştur. Bu belge AKP/MHP iktidarında yeni bir andıç belgesi/talimatı olarak hafızalarda yer alacaktır.
MAHKEMENİN KENDİ YARATTIĞI BİR HUKUKLA YÜRÜTÜLMÜŞTÜR
Kobanî Kumpas Davası soruşturma aşaması ne denli hukuk dışı yürütüldüyse kovuşturma aşaması da o denli hukuk dışı usullerle yürütülmüştür. Kovuşturma aşamasının her bir safhası, mahkemenin kendi yarattığı istisnai bir hukukla yürütülmüştür. Yargı tam anlamıyla bu dava özelinde siyasallaşmıştır. Hukuk dünyasında bilinen/ bilinmeyen ne kadar hukuk dışı usul varsa uygulanmıştır. Mahkeme heyeti tarafından tüm duruşmalar adil yargılanma hakkını ihlal edilerek yönetilmiş, savunma hakkı ortadan kaldırılmış, avukatların söz kurması engellenmiştir. Mahkeme başkanı "derin devletin ticari istihbarat ayağı" olarak adlandıran 'Atadedeler' suç örgütünün yöneticisi olmaktan yargılanmış, yargılandığı dava siyasilerden talimat aldığı şüphesini desteklemiş, buna rağmen yaptığı hiçbir işlem iptal edilmemiştir. İktidar ortakları her fırsatta açıklamaları ile mahkeme üzerinde baskı kurmuş, baskı altındaki mahkeme kumpası bir an önce nihayete erdirmek için savunma sürelerinin kısıtlanması, duruşma periyotlarının sıkılaştırılması, kimi siyasetçilerin savunmasını almaktan vazgeçilmesi, henüz savunmalar tamamlanmamışken tanık ve müştekilerin dinlenilmesi, tanıkların mahkeme heyeti tarafından yönlendirilmesi gibi birçok hukuk dışı karar vermiştir. Meclis’te çıkarılan Çözüm Süreci Kanunu’na rağmen, çözüm süreci bu yargılama ile hedef alınmış ve mahkum edilmeye çalışılmıştır.
DAVANIN KUMPAS OLDUĞU AİHM KARARLARI İLE TESCİLLENMİŞTİR
Davanın bir kumpas olduğu AİHM kararları ile de tescillenmiştir. AHİM Büyük Daire, Demirtaş/Türkiye kararında suçlama konusu tweetler uzun uzun değerlendirilmiş ve tweetlerin siyasi söylem sınırları içinde kaldığı, şiddet eylemlerinin nedeni olarak görülemeyeceği, tweetler gerekçe gösterilerek soruşturma yapılamayacağı, dolayısıyla tutuklanma da olamayacağı belirtilerek ihlallerin ortadan kaldırılmasına, Sayın Demirtaş’ın tahliyesine karar vermiştir. En önemlisi de ikinci tutuklamanın, ilk tutuklamanın devamı olduğu belirtilmiştir. Ancak bu karara rağmen yargılamaya devam edilmiş ve bu karardan sonra başta Demirtaş olmak üzere derhal tahliye edilmesi gereken siyasetçiler tahliye edilmemiştir.
BU KUMPASI DA BOŞA ÇIKARACAĞIZ
Gelinen aşamada savunmalar tamamlanmadan hakikatten kopuk bir mütalaa sunulmuş ve HDP’li siyasetçilerin cezalandırılması talep edilmiştir. Meşru olmayan yargılamanın mütalaası da meşru değildir. Bu mütalaa olsa olsa çöktürme planının mütalaası olarak adlandırılabilir. Mütalaadan sonra savunma süresi kısıtlanan arkadaşlarımız savunma yapmak zorunda bırakılmış, seçimden önce 17-18 Mart günlerinde son sözler alınarak dava, kararın açıklanacağı 17 Nisan gününe bırakılmıştır. Nasıl ki bugüne kadar birçok hukuksuzluğa direnip boşa çıkardıysak bu kumpası da boşa çıkaracağız. İktidar blokunun hukuk kumpasını bir kez daha boşa çıkarmak için tüm demokratik kamuoyunu, STK’leri ve siyasi partileri demokratik siyasetten yana saf tutmaya davet ediyoruz.”