HABER MERKEZİ - Ağır saldırılar ve ambargoya rağmen farklı kamplarda yaşam mücadelelerini sürdüren Efrînliler, topraklarına geri dönüş umudunu daima canlı tutuyor.
Türkiye ve bağlı paramiliter gruplar, 20 Ocak 2018’de Kuzey ve Doğu Suriye'nin Efrîn kentine saldırı başlattı. Saldırılara karşı 58 gün boyunca her noktada büyük bir direniş ortaya konulurken, kentte göç etmek zorunda kalan 300 binden fazla insan Şehba ve Halep’e geçti. Yerinden edilen Efrînliler için Berxwedan, Serdem ve Şehba gibi kamplar oluşturuldu. Ancak kamplara yönelik saldırılar da sonraki süreçte aralıksız bir şekilde devam etti.
Bölgede çalışan gazeteci Zeynep Boran ajansımız için bir analiz kaleme aldı. Boran'ın analizi şöyle;
Türkiye, halen Veger ve Şehba kamplarına sürekli hedef alıyor. Şehba, 2017 yılında YPG-YPJ savaşçıları tarafından El Nusra ve DAİŞ'ten kurtarılmıştı. Efrîn Kantonu ile Halep şehri arasında yer alan birçok köy ve kasabadan oluşan Şehba bölgesinin en büyük şehri ise Til Rifet'tır.
Bugün Efrîn’e dair haberleri okuduğumuzda bile o dönem tüyler ürperten saldırılar hafızalardaki canlılığını koruyor. Binlerce paramiliter grup, savaş uçakları ve ağır silahlarla 58 gün süren direnişin ardından umut veren aydınlık bir anda zifiri karanlığa dönüştü. Tarihe geçtiğine inandığım ve "Çağın Direnişi" dediğimiz 58 gün sonra Efrînliler için hayat tamamen değişti. Efrîn’de kalanlar ile Şehba, Halep ve Rojava’nın diğer bölgelerine göç edenlerin zorlu yolcuğu başladı.
"Efrîn’de kalmak mı zor yoksa göç etmek mi?" sorusunun tek cevabı, “Tüm mücadelemiz Efrîn için” oluyor. Şüphesiz mücadelenin ipini göğüsleyen kadınlarla yaptığım sohbetlerde Efrîn’de Türkiye'ye bağlı paramiliter grupların gölgesinde yaşamın cehennemden beter olduğunu son iki yıl boyunca hiçbir şekilde kapıya dahi çıkmadıklarını belirtiyor.
Efrîn, Suriye’nin kan gölüne dönmüş ve ağır bir yıkım yaşayan günlerinde bir özgürlük ve demokrasi vahası gibiydi. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın paradigmasının en somut şekilde vücut bulduğu ilk bölgelerdendi. Efrîn’den Türkiye’ye karşı bir saldırı yapılmış değildi. Kimsenin Türkiye ile savaşma ve çatışma niyeti veya hazırlığı yoktu. Türkiye tamamen tek yanlı ve "Kürt düşmanlığı" ekseninde Efrîn’e saldırdı. Erdoğan, Suriye’de ne pahasına olursa olsun Kürtlerin bir statü sahibi olmaması için her şeyi yapacağını kararlaştırmıştı.
İŞKENCE, KAÇIRMA, FİDYE, TECAVÜZ...
Efrîn’in işgalinden sonra Türkiye ve bağlı paramilter gruplar ağır insanlık ve savaş suçları işledi ve işlemeye devam ediyor. Sadece geçtiğimiz Mart ayında aralarında kadın ve çocukların olduğu 35’ten fazla yurttaşı kaçırıldı, işkenceden geçirildi ve fidye istendi. Aynı şekilde 2024’ün ilk ayında da Efrîn ve işgal edilen bölgelerde cinayet, insan kaçırma, tecavüz, cinsel saldırı, gözaltı, işkence ve halkın mallarına el koyma gibi suçlar işlendi. Ocak ve Şubat’ta 8 Kürt yurttaş katledildi, 11'i kadın, 8'i çocuk 80 Efrînli kaçırıldı. Türkiye'ya bağlı paramiliter guruplar da sadece bu yılın başında Efrîn’de 2 bin 400'den fazla ağacı kesti.
Türkiye ve bağlı paramiliter grupların savaş ve insanlık suçları bununla sınırlı kalmıyor elbet. Efrîn’de sistematik bir kültürel soykırım politikası ve demografik yapıyı değiştirmeye yönelik yoğun saldırılar da söz konusu. Yaptığımız araştırmalar göre; Türkiye şimdiye kadar 35’ten fazla "sömürge evi" inşa ederek demografik değişimi hayata geçiriyor. Bu sömürge evlerine paramiliter gruplar ve ailelerini yerleştiriyor. Bu demografik yapıyı değiştirmeye Kürt varlığına karşı Arap Kemeri oluşturma yolunda stratejik bir adımdır.
Suriye'nin her yerinden getirilip, Efrîn'e yerleştirilen paramiliter grupların ailelerinin sayısı 9 bine ulaştı. Saldırılardan önce Efrîn'de Kürtlerin nüfusu yüzde 95 iken şimdi bu oran, bölgede insanların zorla yerinden edilmesi ve işlenen suçlardan dolayı yüzde 20'lere kadar geriledi. Tüm suçlara rağmen Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye'ye karşı net bir karar almış değil. Ancak Efrîn'de işlenen demografik yapıyı, dokuyu ve bölgenin tarihini değiştirmek gibi suçlar 1907 Lahey Sözleşmesi'nin 56. maddesine açık bir şekilde aykırıdır. Efrîn'de işlenen suçlar uluslararası hukuka açık bir şekilde aykırıdır.
Tüm bunlara rağmen yerlerinden göç ettirilen ve 6 yıldır kamplarda kalan Efrînliler, Türkiye ve bağlı paramiliter gruplara karşı mücadelesini ve topraklarına geri dönüş umudunu daima canlı tutuyor. İstisnasız gelişen her değerli sohbet "Em ê teqez vegerin Efrîna xwe (Mutlaka Efrînimize döneceğiz)” söylemiyle sonlandırılıyor. Tüm saldırı ve Şam rejiminin ağır ambargosuna rağmen Şehba kamplarında muazzam bir yaşam mücadelesi veriliyor. Gözlerini kamplarda dünya açan yüzlerce çocuğun bakışlarında bir yandan kendi topraklarında büyüyemenin hüznünü bir yandan Efrîn'e dönüş umudunu görmek mümkün.
Efrîn'e geri dönüş umudunun en canlı yansıması Halep ve Şehba Newrozlarında öne çıktı. Onbinlerce insanın katılımıyla yakılan Newroz ateşi günümüzün Dehaklarına karşı yakılan bir mücadele ateşi oldu. Bu mücadelenin öncülüğünü yapan dinamik Efrîn gençliği Newroz’da direnişi yükseltme sözünü bir kez daha yineledi.