İZMİR - KHK ile ihraç edilen kamu emekçilerinin görevlerine geri dönmesi için yapılan oturma eyleminin 288'inci haftasında, yerel seçimlere değinilerek, halkın, iktidarın yerel ve merkezi politalarına karşı güçlü bir itiraz ettiği vurgulandı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu’nun, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine iadesi için Karşıyaka'da düzenlediği oturma eylemi 288’inci haftasında devam etti. “İhraç tecrittir. Tecrit insan hakları ihlalidir. Hak ihlallerine hayır. İşimize geri döneceğiz” ve "Halkın iradesi yok edilemez" pankartları açılan açıklamada “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Asla yalnız yürümeyeceksin” ve “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganları atıldı.
Açıklamada konuşan KESK İzmir Şubeler Platformu Yürütme Üyesi Erdal Akyol, yerel seçim sürecinin siyasi iktidarın merkezi ve yerel politikalarına güçlü bir itirazla sonuçlandığını söyledi. Taşımalı seçmen ve Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan'ın durumuna da dikkati çeken Akyol, "Yerel seçim sonuçları, yaşanan tüm hukuksuz ve anti demokratik müdahalelere rağmen, ülkenin tamamında iktidarın merkezi ve yerel politikalarına karşı güçlü bir itiraz ortaya çıkmış ve halkın değişim isteğinin somut bir göstergesi olarak çok sayıda belediye el değiştirmiştir. Ülkemizde uzun süredir etkisini hissettiren piyasa merkezli uygulamaların kamusal eğitimi büyük bir çöküş ile karşı karşıya bıraktığı bilinmektedir. Siyasal iktidarın uyguladığı eğitim politikaları ile okullar ve üniversiteler, çocuklar ve gençleri geliştirmek, güçlendirmek ve özgürleştirmek yerine çocuk ve gençlerimizi iktidarın siyasal-ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda 'tek tip' bireyler olarak yetiştirmeyi hedeflemiştir" dedi.
KUTUPLAŞTIRMA POLİTİKALARI
İktidarın kutuplaştırma politikaları nedeniyle demokratik ve özgürlükçü bir yaşam için gerekli olan en asgari koşulların oluşmadığını belirten Akyol, "Bugüne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, etnik ve dinsel anlayış farklılıkları ve siyasal görüş ayrılıkları toplumsal ve kültürel bir zenginlik olarak değil, açık bir tehdit olarak algılandığından ayrımcı ve ayrıştırıcı politikalar yaşamın her alanında kendisini göstermektedir. Yerel yönetimler, halkın yönetime demokratik katılımını sağlayarak demokrasinin güçlenmesini sağlaması açısından önemlidir. Hizmetlerin halka en yakın birimlerce görülmesi yerel demokrasinin güçlenmesi açısından ayrıca önem taşımaktadır" diye belirtti.
YEREL YÖNETİMLERDEN TALEPLER
Yerel yönetimlerin okul öncesi eğitimden başlayarak çocuklarla ilgili bütün politikalarında Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni gözetmesi gerektiğini kaydeden Akyol, "Yerel yönetimler toplumdaki farklı dil ve kültürleri yok sayan, tekçi ideolojinin yansıması olarak ‘yerli ve milli’ tanımı altında toplumu aynılaştıran baskıcı otoriter politikaları reddetmeli, eşit, özgür ve demokratik bir yaşamı temel alan politikaları benimsemelidir. Yerel yönetimler, kamusal eğitimi ağır tahribata uğratan, bilimsel ve laik eğitimi yok sayan, cemaat ve tarikatları ekonomik ve siyasi olarak destekleyen politikalara derhal son vermelidir. Yerel yönetimler tarafından tarikat ve cemaatlere yapılan bütün ekonomik ve siyasal destekler derhal kesilmelidir. Eğitimde yaşanan ticarileştirme ve özelleştirme politikalara, doğa sömürüsünün önünü açan merkezi ve yerel politikalara son verilmeli, kamusal, bilimsel, demokratik laik, parasız, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim hakkı yaşama geçirilmelidir" diye konuştu.