RIHA - Amara'ya 2009 yılında gerçekleştirilen "Güneşe Yolculuk" yürüyüşü sırasında katledilen Mustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan’ın soruşturması 15 yıldır tozlu raflarda bekletiliyor.
Riha'nın Xelfetî (Halfeti) ilçesine bağlı Amara (Ömerli) Mahallesi’ne PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaş günü dolayısıyla 4 Nisan 2009 tarihinde gerçekleştirilen "Güneşe yolculuk" yürüyüşünde katledilen Mustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan soruşturmasında 15 yıldır gelişme yok. Yürüyüşe katılan 10 bin kişi Amara’ya doğru yol alırken, Bêrecûk (Birecik) ilçesinin Karataş mevkiinde kitlenin önünü kesen polis ve askerler gaz bombalarıyla saldırdı. Engelleme ve saldırıya rağmen barikatları aşan kitleden onlarca kişi yaralandı, 23 yaşındaki Dicle Üniversitesi öğrencisi Mahsum Karaoğlan ile Pirsûslu Mustafa Dağ atılan gaz bombalarının isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi.
Karaoğlan ve Dağ’ın öldürülmelerine dair Birecik Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturmada ise aradan geçen 15 yılda bir gelişme sağlanmadı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, açılan idari tazminat davasının reddedilmesi üzerine 3 yıl önce "Etkin soruşturma yürütülmediği" gerekçesiyle Dağ ve Karaoğlan dosyasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.
YÜRÜYÜŞE KATILANLAR YARGILANDI
Onlarca kişiyi yaralayan asker ve polisler hakkında yapılan suç duyurularına rağmen "dosyada eksik" olduğu iddiasıyla dava açılmazken, yürüyüşe katılanlar "Örgüt üyeliği", "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgütün talimatı doğrultusunda eylem ve fiillerde bulunmak" ile "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet etmek" iddialarıyla yargılandı. Açılan davaların birçoğunda da mahkumiyet kararı çıktı. Şikayette bulunan aileleri dinleme gereği dahi duymayan savcılık, Mustafa Dağ'ın kafasına isabet eden gaz bombası kapsülünün dosyada yer almasına rağmen tek bir asker ya da polisin ifadesine başvurmadı.
Ailelerin avukatı Sedat Gözkıran, soruşturma dosyası ve cezasızlık politikalarına dair ajansımıza konuştu.
İDARİ VE CEZA SORUŞTURMASI YOK
4 Nisan’da gerçekleştirilen Amara Yürüyüşü’ne on binlerin katıldığını hatırlatan Gözkıran, yürüyüşe katılanların demokratik haklarını kullandıklarını söyledi. Gözkıran, “Buna karşı birçok ilden güvenlik gücü yığma durumu söz konusuydu. 2009’da birçok yerde yapılan demokratik gösterilere emniyetin müdahaleleri oluyordu. Amara’ya gitmek isteyenlere karşıda müdahalede bulunuldu, Mustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan hayatlarını kaybetti. 7 kişi de yaralandı. Dava süreci ise o günden bugüne devam ediyor” dedi.
Olaydan sonra sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını dile getiren Gözkıran, “Dağ ve Karaoğlan’ın atılan gaz kapsülleri nedeniyle hayatlarını kaybettikleri açık. Özellikle Mustafa Dağ’ın ateşli silah yaralaması sonucunda hayatını kaybettiği otopsi raporuyla sabit. Bu kabul edilmiş durumda ancak bu gaz fişeklerinin kimler tarafından atıldığına dair bugüne kadar bir ‘delile’ ulaşılabilmiş değil. 2015 yılına kadar Birecik Savcılığı gerek Urfa İl Emniyet, gerekse de jandarma Genel Komutanlığı’na gerekli yazıları yazmış. Şahısların tespit edilmesini isteyip, o dönem katılan bütün birimlerin bilgisi istenmiş ancak emniyet ve jandarma silahları kullanan kişilerin bilgisinin kendilerinde olmadığını iddia etmiş. Bu nedenle gaz fişeği fırlatan silahları kimler kullanmış bugüne kadar tespit edilebilmiş değil, daha bir idari ve ceza soruşturması açılmış değil. 15 yıldır ‘faili meçhul’ kişiler savcılık tarafından soruşturulmakta. Yetkili merciler gerekli bilgileri vermediği için her hangi bir faile ulaşmak söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
CEZASIZLIK POLİTİKASI
Olaydan 3 yıl sonra Dağ ve Karaoğlan’ın ailelerinin AİHM’e başvurduğunu anımsatan Gözkıran, 12 yıldır bir karar çıkmadığını belirtti. AİHM’in kararını beklediklerini söyleyin Gözkıran, şöyle dedi: “Yaşanan suçlarda tarafların biri güvenlik gücü olduğunda genel bir cezasızlık politikası izlenmekte. Bu Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana karşımıza çıkıyor. Ülkenin her yerinden bu böyle ancak Kürt illerinde bu daha yaygındır. Soruşturma makamları, bu dosyalarla ilgili talep ettiğimiz delilleri fail olduğunu düşündüğümüz kişilerden talep etmekte. Bizim dosyada olduğu gibi bu belge ve bilgiler paylaşılmıyor. Buda süreci uzatmakta. Buna dair yasal mevzuat var ancak o da işletilmediği için sonuç alınamıyor ve dosyalar tozlu raflarda bekletiliyor. Birçok dosya zaman aşımıyla yüz tüze bırakılıyor.”
HUKUK UYGULANMALI
“Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı”nın Anayasal bir hak olduğuna dikkat çeken Gözkıran, “Bu Anayasal bir hak ve buna dair güvenlik güçleri insanların bu hakkını kullanması için elinden geleni yapmalıdır. Ancak hem müdahale ediliyor insanlar katlediliyor hem de dosyalar cezasızlıkla sonuçlandırılıyor. Demokratik ve kendisiyle barışık bir ülke olunursa bu dosyaların hiç birinin üstü kapatılmaz. Gaz bombalarını kullanan kişiler belli. Demokratik bir iklim bu sorunların çözümüne katkı sağlar. Beklentimiz hukukun uygulanması” diye konuştu.
MA / Emrullah Acar