İZMİR - KDP’nin siyasi bir parti olmaktan ziyade “aile şirketi” gibi hareket ettiğini söyleyen gazeteci Memed Drewş, "Türkiye üslerinin bütün yollarını KDP yapıyor. KDP, Güney Kürdistan’da gardiyanlık yapıyor” dedi.
Federe Kurdistan Bölgesel Yönetimini baskıyla elinde tutan KDP, son yıllarda işgalci güçlerle birlikte hareket etmesi varlığını tartışılır hale geldi. 25 Eylül 2017 tarihinde alınan referandum kararı sonrası Kurdistan topraklarının Irak egemenliğine bırakılması, Kerkük ve Şengal için merkezi hükümet ile yapılan anlaşmalar halk içindeki huzursuzlukları arttırdı. Türkiye'nin 17 Nisan 2022'de Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik başlattığı saldırılarda rol alan KDP, Kürt halkının tüm kazanımlarını tehlikeye atıyor. Türkiye'nin bölgede üsler kurması ve askeri sevkiyatına yol yapan KDP’nin bir yandan da yeni bir savaş için yürütülen diplomasisi trafiğinde yer alıyor.
KDP’nin Kürt karşıtı pozisyonu 18 Aralık 2023’te yapılan İl Genel Meclis üye seçiminde de kendini gösterdi. Özellikle Kerkük’te Kurdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) kazandığı seçim sonrası KDP'nin tavrı nedeniyle kentte bir Kürt yönetimi oluşturulamadı. KDP, Türkiye ile yaptığı görüşmeler sonrası YNK ile yapılması planlanan görüşmeleri de askıya alarak, kente Kürt bir valinin seçilmesinin önünde durdu. KDP yaşadığı siyasal krizden çıkmanın yollarını ararken, 10 Haziran’da yapılacak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) milletvekili seçimlerine katılmayacaklarını duyurdu.
‘KDP TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARINA ÇALIŞIYOR’
Gazeteci Mehmed Drewş, KDP’nin yürüttüğü politikalar ve bölgede aldığı tutumu değerlendirdi. KDP'nin Kurdistan partisi olma vasfını yitirerek Türk partisi gibi davrandığını ifade eden Drewş, KDP'nin Türkiye’nin çıkarlarına yönelik çalıştığını söyledi. KDP’nin Güney Kurdistan topraklarını Türkiye’ye açtığını ifade eden Drewş, “Başika’nın PKK ile hiçbir ilgisi yok. Ama uzun yıllardır oradalar ve çıkmadılar. PKK’nin Güney Kürdistan’da olmasından kaynaklı Türkiye’nin orada olduğu söylemi büyük bir yalandır. Orada olmasının nedeni Kürt düşmanlığıdır. Her zaman bir bahane bulmuşlardır. Halepçe’de katliam olunca gerekçe olarak YNK gösterildi. Enfal katliamında gerekçe KDP idi. Qamişloda katliam yapılınca Deyrazor maçı gerekçe gösterildi. Bahane her zaman vardır. Türkiye artık kendi başına savaşı yürütemiyor. Son dönemde gelişen diplomatik görüşmelerde, Newroz Müjdesi ile bağlantılıdır. Türkiye SİHA’lara güvenip bütün dünya devletlerine kabadayılık yaptı. Gelinen aşamada Türkiye tıkandı. Egemenlerden, KDP’den yardım istemeye başladı. Yapılan görüşmeleri bu çerçevede görmek gerekiyor. Türkiye Suriye de olduğu gibi kendisine bir kara gücü oluşturmaya çalışıyor. Bunu da Başur’da KDP ile yapıyor” diye belirtti.
‘KDP'Yİ KORKU SARDI’
KDP’nin, “Şirketim zarar görmesin ne oluyorsa olsun” politikası yürüttüğüne işaret eden Drewş, KDP için Kurdistan’ın sadece Hewlêr ve Duhok’tan ibaret olduğunu hatırlattı. Drewş, şöyle devam etti: “KDP Süleymaniye’yi Kürdistan toprağı olarak görmüyor. Halepçe, Kerkük onun için Kürdistan değildir. Türkiye orada sivilleri hedef alıyor. Ölen sivilleri bir şirket çalışanın yaşamını yitirmesi olarak görüyor. Eğer biraz ulusal bilinci olsa bunları yapmazdı. Bize en çok kaybettiren de budur. YNK’nin bu güne kadar oy alamadığı yerlerde oy aldığını görüyoruz. Kerkük’te birinci parti oldu. Bu durum KDP’yi bir korku içine aldı. Ve önümüzde ki seçimlere hazırlanmak için yeni bir formül arayışına girdiler. Irak askerlerinin elbiselerinin giydiler, Irak bayrakları ile hareket ediyorlar. Türk generalin Irak’la görüşme diye paylaştığı fotoğrafta bir tane Arap, Şii yok. Mesut Barzani’nin öz yeğeni Behzat Şex Melle Mıstefa vardı.”
'ROJAVA İŞGALİNİ MEŞRULAŞTIRDI'
Kürtlerin düşmanları ile iş birliği yapılmaması gerektiğinin altını çizen Drewş, "Evet komşuluk ilişkileri var. Kimse demiyor komşu ülkelerle ilişki kurma. Ama ilişki kurarken başka bir Kürt hareketini yok etme üzerine kurma. Eylül ayında Rojhilat’ta ki güçleri silahsızlandırdılar. Bu İran’ın çıkarı için yapıldı. Bu günde Türkiye’ye destek veriliyor. KDP’nin yaptığı koruculuktur. Rojava’nın işgalini de KDP meşrulaştırdı. Çıkıp ‘Türkiye’nin Kürtlerle bir sorunu yok PKK ile var’ diye açıklama yapıyorlar. Efrin, Girê Spî, Serekani’de PKK mi var. Bu alanlar bütün Kürtlere yasakken, Barzani vakfı insanlık suçlarının yaşandığı bu bölgede ye gidip orayı meşrulaştırıyor. Güney Kürdistan’daki Türkiye üslerinin bütün yollarını KDP yapıyor. KDP Güney Kürdistan’da gardiyanlık yapıyor” ifadelerini kullandı.
‘TECRİT POLİTİKALARININ AYNISI SÜRDÜRÜLÜYOR’
Tüm bu politikalara karşı ciddi bir halk tepkisinin oluştuğunu kaydeden Drewş, KDP’nin halkı cezaevi ve çeşitli baskılarla sindirmeye çalışmasına rağmen tepkinin de yükseldiğini dile getirdi. KDP’nin Erbil’de de İzole olduğunu sözlerine ekleyen Drewş, şunları söyledi: “KDP gelen tepkilere karşı seçimleri kaybedeceğini anlayınca boykot edeceğini açıkladı. Daha önce seçim başlamadan 11 Parlamenter alıyordu. Ama bu yasa değiştirildi. KDP’nin Türkiye piyano olduğunu herkes anladı. Gazeteci Süleyman Ahmet 150 günü aşkındır süredir kendisinden kimse haber alamıyor. Temel hakkı olan avukat ve aile görüşü engelleniyor. Türkiye’nin yürüttüğü tecrit politikalarının aynısını yürütüyor. Kendisine yönelik artan sesleri bastırmak istiyor. Ethem Barzani kendi ailesindendir. Biraz ses çıkardı diye şu an Erbil’e girmesine izin verilmiyor. Ethem Barzani kendi ülkesinde mülteci olmuş durumda.”
‘ULUSAL BİRLİK’
Kürtlerin bir ulusal birliğe ihtiyacı olduğunu sözlerine ekleyen Drewş, KDP olmadan da ulusal birliğin sağlanabileceğini hatırlattı. Drewş, “KDP’nin Kürtlükle çok bir alakası kalmadı. Orhan Miroğlu, Mehmet Metiner ve Savcı Sayan ne kadar Kürt ise KDP de o kadar Kürt’tür. Bu nedenle KDP’yi beklemeye gerek yok. Var olan güçlerle ulusal bir birlikte sağlanabilir” diye konuştu.