İSTANBUL - Tutsakların talepleri karşılanana kadar açlık grevi eylemlerini sürdüreceğini vurguladığını paylaşan ÖHD’li avukat Rezzan Gezer, "Bu talepler tüm insanlığı ilgilendiren taleplerdir" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözümü talebiyle tutsakların 27 Kasım’da başlattığı açlık grevi eylemi 114'üncü gününde sürüyor. Cezaevlerinde devam eden açlık grevi eylemcilerine karşı bir yandan psikolojik baskı uygulanırken diğer yandan uydurma gerekçelerle disiplin cezaları verilerek temel haklarını engelleniyor.
Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi avukat Rezzan Gezer, açlık grevinde olan tutsakların yaşadıkları hak ihlalleri ve taleplerine ilişkin ajansımıza konuştu.
‘DEVAM EDECEKLER’
Açlık grevi eyleminin yeni katılımlarla devam ettiğini belirten Gezer, tutsakların talepleri karşılanana kadar eylemlerinden ısrarcı olduğunu söyledi. Gezer, “Şu an mevcut grevde yoğun bir katılım var ve 15 günde bir her koğuş arasında dönüşümlü olarak devam ediyor. 15 Şubat'ta eylemin sonlanması beklenirken tutsaklar eylem süresini Nisan ayına kadar erteledi. Şimdi ise talepleri karşılanana kadar eyleme devam edeceklerini belirttiler” dedi.
‘İRADELERİ TESLİM ALINMAYA ÇALIŞILIYOR’
Cezaevi yönetimlerinin baskı ve hak ihlallerine başvurduğunu bunun psikolojik işkencelerle sürdürüldüğünü vurgulayan avukat Gezer, “Cezaevlerinde disiplin soruşturmaları hak ihaleleri aratarak devam ediyor. Fakat son süreçlerde tutsaklara fiziki baskından çok psikolojik baskı ile sonuç almak istiyorlar. Açlık grevi sonrası gardiyanlar tutsaklara B12 vitaminleri ve diğer ihtiyaçları verilirken kameranın görebileceği açıya getiriyorlar. Bir diğer ihlal ise en son yaptığımız Bakırköy Kadın Kapalı cezaevi ziyaretinde tutsaklar avukat ve aile görüşleri öncesi ve sonrasında ayakkabıları çıkartmaya yönelik baskıların olduklarını aktardılar” diye konuştu.
DOKTORLAR İHLALLERE ORTAK OLUYOR
Tutsaklara yönelik hak ihlallerinin salt bunlarla da sınırlı olmadığına dikkati çeken Gezer, “Tüm bunların yanında ise devam eden disiplin soruşturmaları var, uydurma gerekçelerle tutsakların sosyal etkinlikleri yasaklanıyor. Özellikle Bakırköy Kadın Cezaevinde hücre cezalarının arttığını, koğuş aramaların sıklaştırılması bu aramalarda eşyaların etrafa atarak arama yapıldığı hakkında bilgiler alıyoruz. Bir diğer konu ise haftada bir revire çıkması gerekirken revir doktorunun tutsaklara bakmaması ‘istediğim hastayı alırım’ bakış açısı ile yaklaşması kritik bir durum olmakla beraber aynı zamanda hak ihlalidir” diye belirtti.
‘BİR UYANIŞ YARATMAK İSTİYORLAR’
Tutsakların eylemlerine dair kamuoyundan farkındalık beklediklerini de sözlerine ekleyen avukat Gezer, şöyle devam etti: “Bugün cezaevlerinde yaşanan herhangi bir hak ihlaline en çok ses çıkaranlar tutsakların aileleri ve tutsaklarla ilgilenen kuruluşlar oluyor. Tutsakların açlık grevine başlamasının sebebi de aynı zamanda toplumun tamamında bir uyanış yaratmak ve tepki oluşturmak. Daha önceki açlık grevi eylemlerinde ve şu anki mevcut eylemde tutsaklar en hızlı çözüm bulabilecekleri alan olarak gördükleri için açlık grevine başlıyorlar.”
‘TALEPLERİ TOPLUMU İLGİLENDİRİYOR’
Tutsakların taleplerine de dikkati çeken Gezer, şunları söyledi: “ Tutsakların ana talepleri, başta Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve aile avukat görüşü sağlanması, hasta tutsakların serbest bırakılması, siyasi tutsaklara infazda eşitlik, cezaevlerindeki hak ihlallerinin son bulmasıydı. Bu talepler aynı zamanda tüm insanlığı ilgilendiren talepler ve Türkiye'nin her bölgesini ilgilendiren sorunlardır.”
HAREKETE GEÇME ÇAĞRISI
Cezaevlerindeki açlık grevi eylemlerinin devam etmesi halinde kritik sonuçlar doğuracağının altını çizen Gezer, ilgili kurum ve yetkililere şu çağrıda bulundu: “Tecridin sadece Abdullah Öcalan üzerinde olmadığını tüm kamuoyuna duyurmak lazım. Artık başta Sayın Abdullah Öcalan ve tutsakların üzerindeki baskının ve tecridin son bulması lazım. Bedel ödetme ve ödeme kavramını artık geçmemiz gerekmektedir. İçerideki tutsakların can ve sağlık durumları tehlike sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden tüm sivil toplum kuruluşlarının ve partileri tutsakların sesini duymaya çağırıyoruz.”