HABER MERKEZİ - Türkiye’nin Irak’ta yoğunlaşan temaslarını değerlendiren gazeteci Aziz Köylüoğlu, “Irak, bilerek veya bilmeyerek Türk devletinin Güney Kurdistan ve Irak'ın derinliklerine yönelik işgal saldırılarına kapı araladı" dedi.
Türkiye'nin, KDP işbirliğiyle 17 Nisan 2022'de Federe Kurdistan'ın Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük başlattığı saldırılar sürüyor. Son bir ay içerisinde Hewlêr-Bağdat-Ankara üçgeninde görüşme trafiği yoğunlaşırken, Türkiye’nin bölgeye yönelik yeni ve kapsamlı bir saldırı başlatmaya hazırlığı içinde olduğu belirtiliyor. 4 Mart’ta gerçekleşen son kabine toplantısından sonra AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, “Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi bu yaz çözüme kavuşturmuş olacağız” açıklamasında bulundu.
YOĞUN GÖRÜŞME TRAFİĞİ
14 Mart’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı İbrahim Kalın, Irak’ta hükümet yetkilileriyle görüşmek için Bağdat’a gitti. Burada Iraklı yetkililerle görüşen Fidan ve heyeti, ortak bir bildiri yayımladı. PKK’nin Türkiye ve Irak için güvenlik tehdidi teşkil ettiği savunulan bildiride, “Taraflar, Irak topraklarını kullanarak Türkiye’yi hedef alan örgüt ve uzantılarına yönelik alınması gereken önlemler konusunu istişare etmişlerdir” denildi.
Gazeteci Aziz Köylüoğlu, Türkiye ve Irak arasında süren görüşmelere ve ortaya çıkan bildiriye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Köylüoğlu, Irak’ın saldırıları meşrulaştırmak için bir kılıf uydurduğuna dikkat çekti.
‘KÜRT KARŞITLIĞI’
Türkiye'nin Kürt karşıtlığı üzerinden Irak'ı ikna etmeye çalıştığını ifade eden gazeteci Köylüoğlu, Irak ile Türkiye arasında uzun bir süredir bir diplomasi trafiği olduğunu hatırlattı. Köylüoğlu, “Bu diplomasi trafiği son dönemlerde yoğunlaştı. Özellikle Dışilişkiler Bakanı, MİT ve Savunma Bakanı Başûr Kurdistan'da yoğun bir diplomasi trafiği yürüttü. Güney Kurdistan derken de KDP'nin yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirdiler. Türkiye'nin deyimiyle 'güvenlik' yani esasında güvenlik derken de Kürtlerden bahsediyorlar. Bu Kürt karşıtlığı olarak da yorumlanabilir. Çünkü Türkiye'nin Ortadoğu ve dünyada bir Kürt karşıtlığı politikası var” dedi.
'SALDIRILARI MEŞRULAŞTIRMA KILIFI'
Kürt karşıtlığı politikasının şu an itibariyle Irak, Rojava, Güney Kurdistan ve Kuzey Kurdistan'da yoğunlaştığını kaydeden Köylüoğlu, şöyle konuştu: “Bu da bir sonuç bildirgesi oldu. Bu sonuç bildirgesinde öne çıkan başlıklar var. Bu başlıklardan bir tanesi ekonomi başlığıdır. Esasta Türkiye biraz daha bu ekonomi başlığı üzerinden Irak'ı Kürt karşıtlığı temelinde ikna etmeye çalıştı. En ilginç yanı ise Irak'ın Kürt karşıtlığı temelindeki bu toplantısına, bir Kürt olan ve Irak Dışişleri Bakanı olan Fuat Huseyin başkanlık etti. Bu sonuç bildirgesiyle birlikte şu an itibariyle belirgin olan PKK'nin yasaklı örgütler içerisinde yer aldığı noktası var. PKK, Irak'ta yasal bir örgüt değildi, geçmişte de yasal bir parti değildi. Irak anayasasına ve yasalarına göre kurulmuş bir örgüt değildi. Irak içerisinde de faaliyet yürüten bir parti değildi. Bu bağlamda düşünüldüğü zaman bunun ilanı mevcut olanı deklere etmesi olarak da değerlendirilebilir. Ama tabi bu kavramın bu şekilde vurgulanması Irak'ın işgalinin meşrulaştırılması olarak da yorumlayabiliriz. Iraklı yetkililer bunu ne kadar algıladılar ne kadar algılamadılar ya da bu anlaşmaları yaparken ve bu açıklamaları yaparken, kavramların ciddiyetine ne kadar vardılar bilemiyoruz. Ancak bu Türk devletinin Irak'ta, Güney Kurdistan'daki saldırılarını meşrulaştırmaya bir kılıf yaratmadır.”
'IRAK SALDIRILARA KAPI ARALADI'
Yayınlanan bildirge ile Irak'ın Türkiye'ye kimi yetkileri de teslim ettiğini söyleyen Köylüoğlu, “Belirtilen çerçeve PKK'nin yasaklı örgütler içerisinde yer aldığı ve Türkiye'nin her yerde saldırı yapabilme ve bu saldırılarını da buna dayandırma olarak yorumlanabilir. Türkiye'nin Güney Kurdistan'daki işgal saldırıları şöyle değerlendiriliyor; Saddam Husseyin de bir zamanlar, 5 kilometre Irak'ın içlerinde her iki devletin kendi karşıtlarına operasyonlar yapabilme imkanı veren bir anlaşma yapmıştı. Türkiye halen o anlaşmaya dayalı olarak Güney Kurdistan'da saldırılarını sürdürüyor. Şu anda yapılan bu anlaşmada, Türkiye Irak'ın daha da derinliklerine inerek saldırı yapma imkanı sağlayacaktır. Bu işgalin daha fazla derinleşeceği ya da Irak'ın daha fazla içlerine dönük saldırıların olacağı anlamına gelir. Türkiye saldırılarını bu son yapılan anlaşma ve sonuç bildirgesindeki maddeye dayandıracaktır. Irak yarın öbür gün Türklerin Musul ovasına kadar ilerlemesini tepki gösterirse, Türkiye şunu diyecek; ‘sizde PKK'yi yasaklı örgütler listesine aldınız, ben orada PKK'ye karşı bir saldırı yapıyorum, bu bizim anlaşmamız dahilinde olan bir şeydir' diyebilecek. Irak'ın bütün tepkilerini de boşa düşürecek. Irak an itibariyle işgale bilerek veya bilmeyerek, Türk devletinin Güney Kurdistan ve Irak'ın derinliklerine yönelik işgal saldırılarına kapı araladı” diye belirtti.
'IRAK'IN SALDIRILARA NET BİR TEPKİSİ OLMADI'
Irak'ın daha önce de bölgeye dönük yapılan saldırılara karşı net bir tavır sergilemediğini anımsatan Köylüoğlu, “Baştan beri Irak, Türkiye'nin bu saldırılarına yönelik ciddi bir tepki vermedi. Özellikle Zaxo Perex'te 9 vatandaşın ölümüne neden olan ve Arap olmalarından da kaynaklı olarak, biraz tepki gösterdi ve Birleşmiş Milletler’e (BM) acil toplantı talebinde bulundu. Ama onun dışında Güney Kurdistan'ın işgaline yönelik olarak Irak'ın herhangi bir tepkisi olmadı. Aslında su meselesinden kaynaklı olarak Türkiye'den talepleri var. Türkiye bu talepleri karşılamıyordu. Bundan kaynaklı olarak Irak zaman zaman bu su sorunundan kaynaklı bu işgale tepki gösterdi ve açıklamalarda bulundu ama pratik olarak herhangi bir yaklaşım içerisinde girmedi" diye konuştu.
'SALDIRI COĞRAFYASINI GENİŞLETECEK'
Irak'ın topraklarının işgali için onay verdiğini ve Türkiye'nin saldırı coğrafyasını genişlettiğini söyleyen Köylüoğlu, “Irak’ın Türkiye'nin işgal planına fiili olarak katılacağını düşünmüyorum. Eğer öyle yaparsa kendi işgaline destek verecek bir pozisyonu ortaya çıkartacaktır. Irak'ın böyle bir şeyin içeresine gireceğini sanmıyorum ve dengeleri de fazla bozmaz. Şu anda Türk devletinin mevcut saldırılardan daha fazla bir saldırı içerisine gireceğini de düşünmüyorum. Türk devleti, Kürt özgürlük hareketine karşı bütün argümanları kullandı ve ellerinde yeni argüman kalmadı. Sadece şu andaki saldırılarının coğrafyasını genişletebilir. Bu durum kendisine de zarar verecektir. Çünkü coğrafya genişledikçe bu saldırılara karşı, karşıt saldırılar da daha fazla yoğunlaşacaktır. Yani Kürt özgürlük hareketi daha fazla direnecektir, daha fazla karşı eylem düzenleme fırsatı olacaktır. Türkiye, coğrafyayı genişlettikçe bunu koordinasyonu sağlamakta zorlanacaktır. Coğrafya genişledikçe daha fazla karşıt saldırıya açık hale gelecektir. Türk devleti yeni ne yapabilir? Geçmişe baktığımız zaman yasaklı bombalar kullanıyordu, yine tünellerde kimyasal silah kullanıyordu. Her türden savaş aracını pratikte kullanıyordu ve kullanıyor. Savaş bağlamında düşünüldüğü zaman Türkiye'nin elinde çok ciddi yeni bir argüman yok. En fazla çatışma alanını genişletebilir. Bu da ikili bir durumdur. Kendisi çatışma coğrafyasını genişletirse daha fazla saldırıya maruz kalır. Bu kendisine de büyük bir külfet ve kayıp getirecektir" ifadelerini kullandı.
KALKINMA YOLUNUN GÜVENLİĞİNİ
Irak'ın kalkınma yolunun güvenliğini PKK'nin tasfiyesiyle alabileceği yönündeki politikayı kabul ettiğini söyleyen Köylüoğlu, "Irak'ı anlaşmaya zorlanmasının temel nedenlerden bir tanesi de Irak kalkınma yolu projesidir. Irak kalkınma yolu Türkiye'nin stratejik ikinci hattı oluyor. Basra körfezinden Güney Kurdistan'ı baypas edebilecek ve Türkiye'ye bağlanacak bir yol planı var. Çünkü bu Irak kalkınma yolu aynı zamanda Güney Kurdistan'ın statüsünü de ortadan kaldırmaya yönelik bir hamledir. En büyük amaçlarından bir tanesi de budur. Irak kalkınma yolunu destekliyor. Ancak Türkiye'nin çok daha fazla bu yola ihtiyacı var. Türkiye, Irak kalkınma yolunun güvenliğini ancak PKK'nin ortadan kaldırmasıyla alabileceğini Irak'a bir argüman olarak sunmuş bulunuyor. Büyük olasılıkla bu son yapılan ortak açıklamanın esas amacı da Irak'ın kalkınma yolunun güvenliğinin PKK'nin tasfiyesiyle olabileceğini veya PKK'nin bölgede marjinalleştirilmesiyle olabileceği düşünülüyor. Irak'ın da son açıklamasını bu bağlamda yaptığını ihtimali yüksektir. Bu yapılan son açıklamalar bana göre psikolojik savaş bağlamında da değerlendirilebilir. PKK'nin Irak için bir tehdit olmadığını herkes biliyor. Geçmişte de Irak bunu açıkça belirtmiştir. DAIŞ ile mücadele döneminde PKK, Irak'ın derinliklerine kadar indi ve orada DAIŞ ile mücadele etti. O zamanın Başbakanı Haydar Ebadi PKK'ye teşekkür etmişti. Irak PKK'nin kendileri için herhangi bir tehdit oluşturmadığını çok iyi biliyor. Ama şu an itibariyle Türkiye ile bir denge yakalamak istiyor ve anlaşma noktasına getirmek istiyor. Hem Irak kalkınma yolu için hem de ticari ilişkiler için Türkiye ile bir denge oluşturmak istiyor. Bu çerçeve düşünüldüğü zaman ortak daimi komiteler oluşturulacak ve bunlar günlük olarak görüşecekler. Bu ortak daimi komiteler dönem dönem bir araya gelebilirler. Bu türden bir durum gelişebilir" şeklinde konuştu.
‘KDP BÜYÜK YANILIYOR’
Irak'ın PKK ve Kürtlere karşı bir savaş içerisine girme halinin mümkün olmadığını kaydeden Köylüoğlu, şöyle konuştu: "Irak Kürtlere karşı, PKK'ye karşı bir savaş içerisine girmez ama Türkiye'yi destekleyebilir. Türkiye'ye istihbari ve benzeri alanlar açabilir veya Türkiye'nin saldırılarına karşı tepkisiz kalabilir. Erdoğan'ın Irak’a gelişi de aslında belli noktalarda anlaşma olduğunu gösterir. Bu da Güney Kurdistan'da sıcak bir baharın bizi beklediğini gösterir. Türkiye'nin Güney Kurdistan'ın derinliklerine yönelik yeni bir çatışma ve saldırı girişimi olabilir. Yalnız bu sadece bununla sınırlı kalır mı? Bana göre Türkiye'nin amaçlarından bir tanesi Güney Kurdistan'ın tamamını işgal etmek. Bunun içinde Musul ve Kerkük'ü tamamen içerisine alan bir ilhak durumu var. Iraklılarla gizli kapılar ardından bir tartışma yürütüyor olabilir. Irak uzun süredir federal sistemi ortadan kaldırılması ve merkezi bir sistemin oluşmasını istiyor. Guney Kurdistan'daki krizleri de kendi lehine çevirerek Federal Mahkeme üzerinden Güney Kurdistan'daki kazanımları törpülenmeye başlamışlardı. Türkiye de, Irak'a bu şekilde gizli kapılar ardında bir teklifte bulunmuş olabilir. Bu anlaşma Kürtler için büyük bir zarar olacaktır ve Kürtler büyük kaybeder. Güney Kurdistan'daki Kürt kazanımları da ortadan kaldırılır. Burada KDP'nin Türkiye’ye aktif desteğini de görüyoruz. Özellikle Federe Kurdistan Bölgesi İçişleri Bakanı Rêber Ehmed de o toplantıya katılmıştı. Onlar da şöyle düşünüyorlar; 'Türkiye ile iyi geçinirsek Irak'taki kazanımlarımızı korumuş oluruz' diyorlar ancak büyük yanılıyorlar. Kazanımlar üzerindeki en büyük tehdit Türkiye'nin kendisidir."
MA / Zeynep Durgut