AMED - Newroz ateşini 90’larda evinin damında yaktığı ateşle kutlayan Rabia Ataş, 25 yıldır aynı kıyafetle kutlamalara katılıyor. Ataş, “Önce birkaç odun parçası yakmak ile başladı, sonra tekerlekler yakıldı. O küçük ateş büyüdü ve daha da gürleşti” dedi.
Kürt halkının “yeniden doğuş” ve “diriliş” olarak tanımladığı Newroz’a sayılı günler kaldı. Newroz için Kürtler büyük bir heyecan içinde. 1990’lı yıllardan bu yana kesintisiz Newroz’u kutlayan Rabia Ataş (60) da, Newroz için hazırlanan milyonlardan biri.
Aynı zamanda “PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununa demokratik çözüm” şiarıyla başlatılan Adalet Nöbeti eylemcilerinden olan Ataş, yıllardır bu baskılara rağman Newroz’u kutladı.
İlk Newroz ateşini 1991 yılında evinin damında bir tekerleği tutuşturarak yaktığı ateşle kutlayan Ataş, daha sonra mahalle ve sokak aralarındaki kutlamalara öncülük etti. 25 yıl önce diktirdiği yöresel kıyafetiyle 2024 Newroz’unda da yerini alacak olan Ataş, 90’lı yılların Newroz ruhunu anlattı.
İLK ATEŞİ EVİNİN DAMINDA YAKTI
90’larda Amed merkeze bağlı Cırnik’ten (Ağaçlıdere) Sur’a göç eden Ataş, ilk Newroz kutlamasını şu şekilde anlattı: “90’lı Lalebey Mahallesi’ne taşındık, 6 yıl orada kaldık. O dönemin komşuluk ilişkileri çok güzeldi. Bir elbise diktirmeye gittiğimizde komşularımızla beraber giderdik, birbirimizi çok severdik. 91’de taşındığımız ev 4’üncü kattaydı. Bir gün komşu kadınlara, ‘Gelin Newroz’u kutlayalım’ dedim. Onlar da bana sokakta çok sayıda özel harekâtın ellerinde coplarla dolaştığını ve bu yüzden endişelendiklerini söylediler. Yine de ‘kutlayalım’ dediler. Ben de ‘tamam o zaman yakılacak tekerleği ben getiririm’ dedim. Tek başıma zorlukla o tekerleği evimin damına taşıdım. Sonra komşu kadınlar toplandı, her bir kadın bir yerdendi, biri Farqînli (Silvan) biri Pasurlu(Kulplu) başka biri Bismil’dendi… Hepimiz yaşıttık ve gençtik. Ateşi gören komşular, çoluk çocuk yanımıza doluştu ve ateşin etrafında bir çember oluştu.”
BİR TEKERLEK BİR KİBRİT ÇÖPÜ VE İRADE
Newroz için ihtiyaç olan irade, bir tekerlek bir de kibrit çöpü ile ilk “yasak” kutlamasını yapan Ataş, evin damından dumanların yükselmesiyle polislerin Newroz ateşinin nerede yakıldığını aramaya başladıklarını söyledi. Ataş, “Binalarımızın girişi labirent gibi olduğundan polis yanlış binaya girmişti. Karşı binadan biri polisin ateşi aradığını söyledi. O yıllarda yakaladıklarını öldürmeyene kadar da bırakmazlardı. Telaşla ateşi söndürmeye çalıştık, ateş öyle gürleşmişti ki bir türlü sönmüyordu. Bu yüzden evlere kaçtık. O zamanlarda Newroz’u kutlamak çok zordu. Yine de kutlamakta ısrar ederdik. Yeri gelir ateşi söndürüp gitmelerini beklerdik, onlar gidince yeniden yakardık. Bu bizim için bir inada dönüşmüştü. Akşama kadar ateşimiz yanardı, kutlamalar sürerdi.
Bir gün sabah erkenden çocuklarımı okula götürmek için dışarı çıktım. Sokakta biri öldürülmüştü. O dönemlerde birçok insan faili meçhul cinayetlerde katlediliyordu. Esnaflar, gazeteciler katlediliyordu. O zamanlar çok zordu, katledilenlerin failleri bilinmiyordu; kimi ‘devlet’ diyordu kimi ‘Hizbullah’… Bütün zorluklara rağmen o dönemin tadı ayrıydı” diye anlattı.
DAMLARDAN ALANLARA SÖNMEYEN ATEŞ
İlk Newroz kutlamalarının mahallelerde başladığını sonra alanların değiştiğini sözlerine ekleyen Ataş, “Newroz alanları sürekli değişirdi. Bir dönem Batıkent Mahallesi’nde kutlandı, bir dönem de Araştırma Hastanesi’nin yakınlarında kutlandı. Şimdi oralar TOKİ olmuş. Araba çok yoktu, ulaşım zordu, Melik Ahmet’ten oralara yürüyerek giderdik” dedi.
25 YILLIK NEWROZ ELBİSESİ
Newroz için günler öncesinden hazırlıklara başladığını söyleyen Ataş, 25 yıl önce diktirdiği kıyafetle her yıl alanda yerini aldığını söyledi. 25 yıllık elbisenin hikâyesini anlatan Ataş, elbisesine işaret ederek, “Bu fistanımı diktireli 25 yıl oldu. O dönem şifon pahalı olduğundan 100 dolara yaptırmıştım. ‘Giydiklerimiz Newroz’umuzun görkemine yakışmalı’ diyordum. O yüzden özellikle yöresel giyinmeyi tercih ederdik. Yöresel kıyafetlerimiz kültürümüzdür, onurumuz ve şerefimizdir. Dilimizi, özümüzü simgeleyen, analarımızdan kalan bir mirastır. Tıpkı Newroz’umuz gibi. Bu yüzden tarihi günlerimizde yöresel kıyafet giymeyi tercih ediyoruz. Bu bizim geleneğimizdir. Bu nedenle bende bugüne kadar bu elbiseyle Newroz’a katılıyorum. Her Newroz akşamından heyecanla sabaha hazırlanıyorum. Newroz için hem kendime hem de çocuklarıma yöresel kıyafet diktirirdim. Onları da kendimle Newroz’a götürürdüm. Çok küçükken onları götüremiyordum çünkü şiddet ve baskılar vardı, Newroz’lar olaylı geçerdi. Onlara yemek hazırlayıp, evde bırakırdım. Ama biraz büyüdüklerinde birlikte gitmeye başladık” ifadelerini kullandı.
‘O KÜÇÜK ATEŞ BÜYÜDÜ’
Newroz ateşlerinin tüm baskılara rağmen her geçen yıl büyüyüp, gürleştiğini söyleyen Ataş, “Newroz bizim için yeni bir yaşam, direniş, başkaldırı anlamına geliyor. Bu uğurda çok sayıda genç can verdi. Newroz’a sahip çıkmalıyız çünkü Newroz zulme karşı başkaldırıdır, boyun eğmemektir. Önce birkaç tahta, odun parçası yakmak ile başladı Newroz kutlamalarımız, onlarla baş edilemedi. Bu ateş büyüdü; tekerlek yakmalarına evrildi sonra daha da büyüdü. O küçük ateş büyüdü ve hiç sönmedi, daha da gürleşti. Hiçbir zaman haklarımıza el koyup kültürümüzü dilimizi yok edemeyecekler. Çünkü biz sahip çıkacağız” diye belirtti.
AYNI ELBİSEYLE ALANDA OLACAK
“Ben de yine bu elbisemle katılacağım Newroz’a” diyen Ataş, “Buradan annelere çağrımdır; 100 yıllık olsa da yöresel kıyafetlerinizi çıkarın, onları giyin. Çünkü eskiler daha kıymetli ve güzel. 7’den 70’ e herkese çağrımdır, herkes bu Newroz’a katılsın. Umarım bu Newroz barışa vesile olur. Hep birlikte Newroz’u kutlayıp, tecridi kıracağız.”
MA / Eylem Akdağ