ADANA - Tahliye edildiği Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ndeki ihlalleri anlatan gazeteci İbrahim Karakaş, açlık grevindeki tutsakların Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne dair başlattıkları eylemlerinde kararlı olduklarını vurguladı.
Mesleki faaliyetleri nedeniyle 6 Kasım 2020 tarihinde Adana’da tutuklanan Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı İbrahim Karakaş hakkında, Adana 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 9 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Cezanın Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden yargılandığı davanın 29 Şubat’ta görüşen duruşmasında Karataş’a, bu kez “örgüt üyeliği” iddiasıyla 6 yıl 10 ay hapis cezası verilerek tahliye edildi. Cezaevinden çıkan Karataş, 6 Kasım 2020 tarihinden bu yana tutulduğu Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerini anlattı.
AÇLIK GREVİ EYLEMLERİ
Tutsakların "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" talebiyle 27 Kasım 2023’te başlattıkları açlık grevi eylemlerinde kararlı olduğunu belirten Karakaş, bu eylemin 31 Mart'a kadar dönüşümlü olarak devam edeceğini, taleplerin karşılanmaması durumunda eylemin bir üst aşamaya taşınacağını aktardı. Tutsakların tüm disiplin soruşturmaları ve cezalara rağmen eylemlerini sürdürdüğünü belirten Karakaş, tecrit politikalarının İmralı Cezaevi başta olmak üzere tüm cezaevlerine ve toplumun tümüne sirayet ettiğini söyledi. Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüyle bu baskı ve tecrit politikalarının son bulanacağını, Kürt sorununun demokratik zeminde çözüleceğinin altını çizen Karakaş, tutsakların taleplerinin insani olduğunu, İmralı kapılarının açılarak Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit uygulamalarının sonlandırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini dile getirdi.
KİŞİYE ÖZEL POLİTİKALAR
Cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulu’nun keyfi kararlarıyla tahliyelerin engellediğini söyleyen Karakaş, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına giren birçok konunun tahliyeye engel gerekçesi yapıldığını anlattı. İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararlarıyla tutsaklara tecrit içinde tecrit uygulandığını ifade eden Karakaş, kişiye “özel” politikalarla amacın dışında yetki kullanıldığını, birçok sosyal ve kültürel faaliyetlerinin çeşitli gerekçelerle engellenerek, haftalık 10 saat olan faaliyet haklarının 3-4 saate indirildiğini, kurs ve atölye gibi faaliyetlere çıkartılmadıklarını sözlerine ekledi. Kitap, dergi gibi yayınların ayları bulan incelemeler nedeniyle ya geç verildiğini ya da toplatma ve benzeri kararlar olmamasına rağmen "sakıncalı" olduğu gerekçesiyle el konulduğunu aktaran Karakaş, muhalif yayınlara da ulaşamadıklarını söyledi.
Karakaş, siyasi tutsakların diğer gruplarla aynı koridora yerleştirildiğini, aynı havalandırma avlusuna çıkarıldıklarını, tutsakların çoğu zaman bu kişilerin sözlü saldırı ve provokasyon girişimlerine maruz kaldığını belirterek, tutsakların can güvenliğinin tehlikeye atıldığını söyledi.
SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI
Cezaevi idaresi ve askerlerin keyfi ve hukuksuz yaklaşımları nedeniyle yaklaşık 3 yıldır tutsakların "ağız içi arama" dayatmasını kabul etmediği için sağlık hakkına erişemediğine ifade eden Karakaş, hastane sevklerinin “acil” koduyla yapılmasına rağmen jandarma tarafından "ağız içi arama" dayatmasına maruz kalındığı için tutsakların tedavi hakkının engellendiğini söyledi. Karakaş, "ağız içi arama" dayatmasının ne mevzuatta ne de kanunda yeri olmadığını kaydetti. "Güvenlik" adı altında yapılan "ağız içi aramanın" keyfi ve hukuksuz olduğunu ifade eden Karakaş, bu aramanın şüphe durumunda yapılması gerektiğini, odadan çıktıktan sonra el ve dedektör aramasının yapıldığını, ayrıca X-ray ve duyarlı kapıdan geçirilerek arama yapıldığını, sonrasında ise askerlerin keyfi olarak "ağız içi arama" dayatmasını yaptığını aktardı.
TUTSAKLARA İLAÇ KISITLAMASI
Cezaevinde tutsaklara ilaç kısıtlaması getirildiğini ifade eden Karakaş, son dönemlerde tedavi amaçlı reçete edilen ilaçların tutsaklara tek tek verildiğini, bu uygulamanın ise cezaevi idaresi tarafından "güvenlik ve can güvenliği" adı altında yapıldığını belirtti. Karakaş, şöyle devam etti: “Tutsaklara sadece doz şeklinde ilaç veriliyor. Bu durumda 3 yıldır hastaneye sevkleri yapılmayan tutsakların var olan sağlık sorunlarının artmasına neden oluyor. Onur kırıcı bir uygulama şeklinde yapılıyor bu durum."
Karakaş, cezaevinde yaşanan hak ihlalleri ve keyfi uygulamalarla ilgili tutsakların verdiği dilekçelerin cezaevi müdürü ve savcı tarafından yanıtsız bırakıldığını, sorunların çözümü konusunda ilgili bakanlıkların da ilgilenmediğini dile getirdi.
MA / Hamdullah Yağız Kesen