AMED - AİHM'in 2014'te verdiği kararın PKK Lideri Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün alt yapısını oluşturduğunu vurgulayan avukat Berdan Acun, "Evrensel hukukta Sayın Öcalan'ın özgürlüğünün alt yapısı oluşmuştur" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'tan 36 aydır haber alınamıyor. İmralı’daki bu hukuksuzluğun sona ermesi için hukuk örgütleri, barolar ve insan hakları savunucuları Adalet Bakanlığı’na birçok kez başvuru yaptı. Ancak bu başvurulara olumlu ya da olumsuz yanıt verilmedi. Son olarak 35 boraya bağlı bin 330 avukat, İmralı’ya gitmek 22 Ocak’ta Bakanlığa başvurdu.
Bu isimlerden biri olan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şube Üyesi Av. Berdan Acun, İmralı’da devam eden mutlak tecridi, Türkiye’ye gelen Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) yapılan başvuru ve çağrılara rağmen İmralı’yı ziyaret etmemesini değerlendirdi.
İMRALI CEZAEVİ
PKK Lideri Öcalan’ın 1999’dan getirildiği İmralı Cezaevi’nin Adalet Bakanlığı’nın denetiminden çıkartılarak tamamen Genel Kurmay’a bağlı “özel harp” niteliği taşıyan bir mekân haline getirildiğini hatırlatan Acun, böylece gidiş-gelişlerin özel bir uygulamaya tabi tutulduğu, dışarısı ile temasın kesildiği bir cezaevi sistemi oluşturulduğunu belirtti.
TECRİDE KARŞI İTİRAZLAR
İmralı’da yıllardır “mutlak tecrit” uygulamasının devrede olduğunu dile getiren Acun, Türkiye, Ortadoğu ve Avrupalı birçok insan hakkı savunucusunun ise İmralı’daki bu duruma karşı mücadele yürüttüğünü kaydetti. 2022 yılında Avrupa’dan 300 avukatın, Ortadoğu'dan ise 700 avukatın Abdullah Öcalan’la görüşme talebinde bulunduğunu anımsatan Acun, “Son olarak 22 Ocak'ta Türkiye’deki 35 farklı baroya bağlı bin 330 avukatla Sayın Öcalan'la bir an önce görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunduk ancak hala bakanlık başvurumuza cevap vermedi. Ve hala Sayın Öcalan üzerindeki tecrit devam ediyor” diye belirtti.
‘ÇÖZÜMSÜZLÜK POLİTİKASINDA ISRARIN YANSIMASI’
Berdan Acun, İmralı’daki tecridin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam eden Kürt sorununa dair çözümsüzlük politikasında ısrarın yansıması olduğunu da ifade etti. Yine tecridin sadece İmralı ile sınırlı kalmadığını, hasta tutsakların tahliyesinin engellenmesinden politik tutsakların İdare ve Gözlem Kurulları tarafından engellenen tahliyelerinde de görüldüğüne işaret eden Acun, tecride karşı bütüncül bir tepki göstermek ve mücadele etmek gerektiğini vurguladı.
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun çözümündeki etkisinin 2013-2015 sürecinde görüldüğünü hatırlatarak, “tecride karşı olmanın barıştan yana olmak” anlamına geldiğini söyleyen Acun, “Bu nedenle bir an önce tecrit kaldırılmalıdır. Ortadoğu ve Türkiye halkları açısından barışın tesisi için Sayın Öcalan önündeki engeller kalkmalıdır” dedi.
Tecridin hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından işkence ve kötü muamele olduğunun altını çizen Acun, Türkiye’ye gelen Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) yapılan tüm çağrılar ve başvurulara rağmen İmralı’yı ziyaret etmemesini eleştirdi.
AİHM’İN 2014 YILINDAKİ KARARI
İmralı’da devam eden hukuksuzluk halini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014’te Abdullah Öcalan’a dair verdiği “umut hakkı” kararının uygulanmamasında bariz biçimde gördüklerini dile getiren Acun, şunları söyledi: “AİHM, 2014’te Sayın Öcalan için tecridin hem uygulama şekli hem de infaz edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, insan hakları ihlali olduğunu, işkence ve kötü muamele anlamına geldiğine karar verdi. Bu açıdan Türkiye’nin iç mevzuatında bir düzenleme yapması gerekiyordu. Ağırlaştırılmış hapis cezalarıyla ilgili infaz sürelerini belirlemesi gerekirdi. Ancak şuna kadar bir düzenleme yapılmış değil. 2014'teki bu karardan sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de bu kararı izlemesi gerekiyordu. Ancak 9 yıl sonra 2022’de insan hakları örgütlerinin başvurması ardından Türkiye’yi izlemeye aldı. Avrupa devletlerinin aralarındaki siyasi, askeri ve ticari anlaşmalardan dolayı Türkiye ile ilgili kararları yerine getirme konusunda eksikliğinin söz konusu olduğu görülmektedir. Dolasıyla devletlerarası çıkarlar, hukuki kararları siyasallaştıran bir süreçle devam etmektedirler. Bu nedenle tecrit hala sürmektedir.”
‘CPT, SİYASİ SAİKLERLE HAREKET ETTİ’
CPT açısından da durumun benzer olduğunu belirten Acun, yapılan başvurulara rağmen İmralı’ya gidilmemesinin CPT’nin “kuruluş amacının dışında tamamen siyasi saiklerle hareket ettiği” anlamı taşıdığını söyledi. Acun, ortaya çıkan durumun CPT’nin meşrutiyetini sorgulayacak bir zemin oluşturduğunu da kaydetti.
‘TUTUKLULUK KOŞULLARI HUKUKEN KALKTI’
AİHM’in 2014’deki kararıyla Abdullah Öcalan’ın ne hukuken ne de insani olarak cezaevinde tutulamayacağını vurgulayan Acun, “Çünkü evrensel hukukta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının infazı en fazla 25 ve 30 yıl olarak ön görülmektedir. Sayın Öcalan’ın evrensel hukukta özgürlüğünün alt yapısı oluşmuştur. İç hukukta böyle bir düzenleme yapılması durumunda sorun çözülecektir. Ancak siyasal iktidar, söz konusu Sayın Öcalan ve Kürtlerin hakları olunca adım atmıyor. AİHM kararıyla Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ile ilgili altyapı oluştuğu için insan hakları örgütleri, barolar ve insan hakları savunucularına sorumluluk düşüyor. Bu sorun siyasi olması bir yana hukuki bir sorundur. 25 yıldır infazı süren Sayın Öcalan’ın artık tutukluluk koşulları hukuken ortadan kalkmıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve Kurdistan’da süren çatışmalı sürecin halklara krizden başka bir şey yaşatmadığını ifade eden Acun, “Toplum barışa özlem duyuyor. Barış içinde Sayın Öcalan’ın rolünü oynaması lazım. Toplum, barışın yolunun İmralı kapılarının açılmasıyla Sayın Öcalan’ın rol ve misyonunu kullanmasıyla oluşabileceğini ve bunun da Sayın Öcalan’ın özgürleşmesiyle sağlanacağına inanıyor” dedi.
MA / Mehmet Güleş