ANKARA - Bu yıl savaş koşulları altında 8 Mart'ı karşılayan Filistinli kadınlardan Nidal Halef en-Nevasra, “Kadınlar, hayatı yoktan var edebilmek için adeta acılarına meydan okuyor" dedi.
Filistin topraklarında 100 yılı aşkın süredir devam eden İsrail işgalinin tüm boyutlarından kadınlar ve çocuklar derinden etkilenmektedir. Yıllardır İsrail’in katliamlarına, şiddet ve yerinden etme politikalarına karşı direnen Filistinli kadınlar için kendi topraklarında bir “kadın” olarak var olma mücadelesi dahi başlı başına bir direniş.
Son yıllarda direnişin görünen yüzlerinden olan Filistinli kadınların bu süreçteki rolü 19’uncu yüzyılın sonlarına dayanmaktadır. Mücadeleye katılım Filistin ulusal mücadelesinin ortaya çıkmasıyla başlasa da Filistinlilerin “Nakba” olarak adlandırdıkları 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla gerçekleşen katliam kadınlar için bir milat oldu ve örgütlenme ihtiyacının farkına varıldı.
İLK ÖRGÜTLENME
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kuruluşundan kısa bir süre sonra 1965’de “Filistinli Kadınlar Genel Birliği” kuruldu. Daha sonraki süreçlerde kadınlar, “Filistin Kadın Birliği” ve “Hayfa Kadın Birliği” olarak örgütlendi. 1967 yılındaki İsrail saldırılarına karşı toplumsal mücadelede yer alan kadınların çoğu Filistin direniş örgütlerine katıldı ve siyasi çalışmanın parçası haline geldi. Bu dönem ise, Filistin’de kadın hareketi açısından “altın çağ” olarak anıldı.
LEYLA HALİD’İN EYLEMİ
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde “Şadya Ebu Gazale” takma ismiyle bilinen Leyla Halid’in gerçekleştirdiği “uçak kaçırma” eylemi kadınların mücadeledeki rolü ve direnişini tüm dünyaya yaydı. “Dünyada uçak kaçırma eylemlerini gerçekleştiren ilk kadın” olarak tarihe geçen Halid, 29 Ağustos 1969 tarihinde 840 numaralı Los Angeles-Tel Aviv uçuşunu gerçekleştiren bir Amerikan uçağını kaçırarak, bütün dünyanın dikkatini Filistin davasına çekmeyi başardı.
KADIN İŞÇİ KOMİTELERİ KURULDU
1970’lerde kadın işçi komitelerinin kurulmasıyla birlikte daha radikal bir kuşak ortaya çıkarken, İsrail işgaline karşı Filistin halkının isyan karakterini taşıyan Birinci İntifada 1987'de başladı. 1993'e kadar süren süreç, Ağustos ayında Norveç’te “Özerk Filistin Yönetimi”nin kabul edildiği Oslo Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi. Bu süreçte halk komiteleri çerçevesinde kadın komiteleri de oluşturuldu. Kadınlar, İsrail’in yaptırımlarına rağmen düzenledikleri eylemlerle sosyal hayatı örgütlemeye çalıştı. “Kadınları, ataerkilliğin prangalarından kurtarmadan vatan tam özgür olmaz” sloganıyla hareket eden kadınlar, savaş sürecinde diğer yandan da Filistinli erkeklerin dayatmalarına karşı mücadele etti.
TELİYE HAREKETİ
Filistin’deki kadın mücadelesi zaman içerisinde geriye gitse de örgütlenme ve mücadele kararlılığı hiç bitmedi. Eylül 2019’da kendi kendine başlayan bir hareket sayesinde genç kuşak alanlara çıktı ve bu süreç bir harekete dönüştü. Esra Gharib’in katledilmesiyle birlikte “Evden çıkıp sokağa çıkanlar” sloganıyla meydanlara çıkan kadınlar “Teliye Hareketi”ni kurdu.
Yaşamları savaş ve mücadeleyle geçen, bir yandan saldırılara karşı hayatta kalmaya diğer yandan yaşamı idame ettirmeye çalışan Filistinli kadınlar, bu yıl 8 Mart Dünya Kadın Günü’nü 7 Ekim 2023’den bu yana İsrail’in devam eden işgal saldırıları altında karşılıyor. Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Filistinli kadın aktivist, ülkenin ve kadınların durumlarına dair bilgi verdi. Haberde ismini veremediğimiz kaynağımızı İsrail saldırılarında katledilen 4 yaşındaki Nidal Halef en-Nevasra’nın ismiyle veriyoruz.
MESCİD-İ AKSA HEDEFTE
Gazze için "Filistinli kadının ya bir şehit, ya şehidin annesi ya bir esirin kız kardeşi ya da eşi olduğu yerdir" diyen Halef en-Nevasra, özellikle ibadetin engellenmesi için Mescid-i Aksa’nın yoğun bir saldırı altında olduğunu belirtti. Halef en-Nevasra, “İbadet eden Müslümanlar kötü muamele, işkence, şiddetli dayak ve tutuklanmalara maruz kalıyor. Gazze Şeridi'ne saldırıların başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bugüne işgalciler, Cuma Namazı’nın kılınmasını engellemek için her şeyi yapıyor” dedi.
‘SOYKIRIM DEVAM EDİYOR’
İsrail’in, Uluslararası Adalet Divanı'nın sivillere yönelik soykırımı durdurma kararının üzerinden iki haftadan fazla süre geçmesine rağmen soykırım suçunu işlemeye devam ettiğini söyleyen Halef en-Nevasra, “Gazze'de halen siviller geniş çaplı katliama uğruyor. İnsanlar, devam eden kuşatma altında en temel insani hakları olan gıda, su ve ilaçtan mahrum bırakılıyor. Gazze şeridindeki yerleşim alanları, sivil altyapı ve tesisler sistematik bir şekilde yıkılıyor, bölge yaşanmaz hale getiriliyor” ifadelerini kullandı.
EKONOMİK DURUM
Ülkedeki ekonomik duruma da değinen Halef en-Nevasra, şunları aktardı: “Eski Kudüs şehrinin kapatılıp, Kudüslülerin girmesinin engellenmesi nedeniyle ekonomi oldukça kötü durumda. Sadece eski şehirde yaşayanlara izin veriliyor. Bu da ticarete ve ekonomiye darbe vurdu. Ticarethaneler ve dükkanlar kapatıldı. Ayrıca Siyonist işgal devleti, Kudüslü işçileri işten kovarak yerlerine yurt dışından yabancı işçiler getirdi. Bu durum da işsizlik oranını artırdı.”
KADINLARIN DURUMU
Ülkedeki kadınların durumuna dikkati çeken Halef en-Nevasra, “Çoğu zaman sıkıntı ve üzüntülerini görmezden gelerek ailelerine yaşanabilir bir hayatı yoktan var edebilmek için adeta acılarına meydan okuyorlar. Aralıksız devam eden bombardıman altında dahi ailelerinin güvenliğini sağlamaya çalışıyorlar. Kadın ve çocuklar, okul ile Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) merkezlerinden oluşan mülteci kamplarında kalıyor. Bu durum kadınları, tuvalet ve özel alanlarının olmamasından dolayı mahremiyetten yoksun bırakıyor. Kadınlar halka açık yerlerde aşırı utanç ve kısıtlamanın yanı sıra bombardıman altında yemek yapmak için yakacak odun kesmek, açık havada uzun süre ateşin önünde durmak gibi ağır işler yapmak zorunda. Geçişlerin kapatılması, yardımların ulaşmaması, kadın hijyen malzemelerinin olmaması; aynı zamanda su, duş alma gibi temizlik olanakların olmaması da bir felakete yol açıyor” diye belirtti.
‘DAYANIŞMA YETERLİ DEĞİL’
Saldırılara karşı gösterilen tepkilerin yetersiz olduğunu dile getiren Halef en-Nevasra, “Kitleler, Filistin’in haklı davası ve özgür yaşam haklarına olan inanç nedeniyle gösteriler düzenliyor, Filistin bayrağını dalgalandırıyorlar. Yine birlikte çalışma yürüttüğümüz uluslararası kadın kuruluşları da bize ulaşarak dayanışma içinde olduklarını ve Filistin halkının yanında olduklarını ilettiler. Ancak bu yeterli değil. Ayağa kalkmaları ve bu faşist zalimlerin daha fazla masum insanı katletmelerine engel olmaları, savaşı durdurmaya zorlamaları için daha çok baskı yapmaları gerekiyor" dedi.
İsrail’in saldırılarına karşı etkili kamuoyu baskısının oluşması gerektiğinin altını çizen Halef en-Nevasra, “Güney Afrika’nın ‘soykırım yaptığı’ gerekçesiyle İsrail hakkında açtığı ve Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda ilk duruşması görülen dava harika bir girişimdi. Az da olsa umudu ve Filistin halkının moralini yükseltti. Ancak biliyoruz ki bu işgalciler uluslararası hiç bir kanunu takmıyor, saygı göstermiyor. Sanki tüm dünyanın hakimi oymuş gibi kendi kafasına göre davranıyor” diye belirtti.
8 MART MESAJI
Halef en-Nevasra’nın dünya kadınlarına 8 Mart mesajı ise şöyle: “8 Mart'ta tüm dünya kadınlarını zulme, tacize maruz bırakılan, yerinden edilen Filistinli kadınlarla dayanışma içinde olmaya çağırıyorum. Hükümetlerine karşı seslerini yükseltmelerini, gerçekleri haykırmalarını umuyor ve diliyorum.”
YARIN: Şiddete karşı bir özsavunma hikayesi
MA / Zemo Ağgöz