MÊRDÎN – Sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen “Toplumsal Tecrit ve Hapishaneler” konulu panelde konuşan kadın hakları aktivisti Beritan Anahtar, “Farkında değiliz ama özgür sandığımız mekanlarda en büyük tecridi yaşıyoruz” dedi.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Mêrdîn Barosu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mimar ve Mühendis Odası Birliği (TMMOB) Mêrdîn İl Koordinasyon Kurulu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mêrdîn Şubesi, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) ve Komeleya Wêjekarên Kurd (Kürt Edebiyatçılar Derneği) tarafından “Toplumsal Tecrit ve Hapishaneler” konulu panel düzenlendi. Mêrdîn Barosu Tahir Elçi Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına durulan saygı duruşunun ardından başlayan panelin moderatörlüğünü avukat Melek Bozkurt yaptı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Mêrdîn Barosu Sekreteri avukat Ali Kahraman, tecridin derinliğine dikkat çekerek, tecridin Kürtler başta olmak üzere herkesin sorunu olduğunu vurguladı. Kürtlerin demokrasi ve hukuk mücadelesinde önemli bir noktada olduğunu ifade eden Kahraman, cezaevi koşullarına ve orada derinleşen tecrit sistemine değinerek, tecridi mücadele ederek kırabileceklerini söyledi.
SAĞLIK VE TECRİT
Ardından “Hapishanelerde Sağlık ve Tecrit” başlıklı sunumunu Mêrdîn Tabip Odası (MTO) Başkanı Volkan Binbaş, tecride ve hak ihlallerine dikkat çekerek, tutsakların sağlık haklarına erişimi noktasında maruz kaldıkları sorun ve ihlalleri anlattı. “Başta sağlık hakkı olmak üzere beslenme gibi birçok haklardan mahrum tutuluyorlar” diyen Binbaş, “Bu ikinci bir cezalandırma ve işkence yöntemi olarak kullanılıyor” dedi. Barınma, beslenme, muayene, tedavi hakkı, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hali gibi sağlığı etkileyen konulara dikkat çeken Binbaş, sağlık hizmetlerine erişime dair yasal düzenlemeleri hatırlatarak, tecridin bir devlet politikası olarak sürdürüldüğünü ifade etti.
HAPİSHANEDE KADIN OLMAK
Ardından “Hapishanede kadın olmak” başlıklı sunumunu yapan kadın hakları aktivisti Beritan Anahtar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için açlık grevinde olan tutsaklar ile Adalet Nöbetinde bulunan Barış Annelerini selamladı. “Cezaevi reklamları yapılarak cezaevi inşaları normalleştirilmeye çalışılıyor” diyen Anahtar, “Ben henüz 4 ay önce cezaevinden çıktım ama bu 7,5 yıllık süre zarfında toplumda o kadar büyük değişimler olmuş ki uygulanan politikaları görmek güç değil. Bir robotlaşma sistemi yaratılmaya çalışılıyor. Biz bugün robotlaşmayı normal görebiliyoruz ama kölelikten çok daha ağır bir şey. Hissizleştiriliyoruz. Cezaevinde kadın olmayı anlatmaya çalışacağım. Sağlık hakkı en büyük örneklerinden biridir. Ama bir kadın olarak defalarca Kadın Doğum kliniğinde kelepçeli muayene nedeniyle tedavi olamadan döndüm. Cezaevinde çocuklu annelerimiz vardı. Onların maruz kaldığı hak ihlalleri oluyordu. Bir annenin çocuğunun geleceği noktasında kaygı yaşaması bir zulümdür. Tüm bu nedenler mücadelenin büyümesi için bir neden. Tıptaki tecrit kavramı ile sosyal tecrit mantığı aynı. Özgür olmaya çalışan her bireyi izolasyona tabi tutmaya çalışıyorlar. Cezaevi bir tehdit olarak kullanılıyor. Farkında değiliz ama özgür sandığımız mekanlarda en büyük tecridi yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
'KADIN TUTSAKLAR TACİZE UĞRUYOR'
Koğuş aramalarında kadınların tacize maruz kaldıklarını dile getiren Anahtar, “Kameralar banyo ve lavaboları görüyor. Bu nedenle kadınlar tacize maruz kalıyor. Çıplak aramalar yapılıyor. Buna karşı gelen arkadaşlarımız cezalandırılıyor. Buna karşı çıkan arkadaşlarımızdan biri olan Garibe Gezer’i de buradan saygıyla anıyorum. Ailelere yaşatılan maddi manevi zorluklar var. Aileler yakınlarını birkaç yılda bir görebiliyor. Çünkü yeterince imkana sahip değiller. Ailelerimiz aramalarda tacize maruz kalıyor” dedi.
Ardından “Mekan ve tecrit” konusunda sunum yapan Mêrdîn Mimarlar Odası Başkanı Diyar Kut, son yıllarda Türkiye’de inşa edilmeye başlanan “S”, ve “Y” tipi cezaevlerinin tecrit sistemini derinleştirdiğini ifade etti. Cezaevlerindeki görüş odalarının da mimari yapısına dikkat çeken Kut, “Cezaevine bir saat görüşe giden bir kişi bir saat cezaevi yatmış gibi oluyor. Mekan konforlu olması gerekirken aksine tecridi hissettiren bir sistemle inşa edilmiş. Renkten bile tecrit edilme hali var. Hapishanelerde soğuk renkler kullanıldığı için kişi cezaevinden çıktıktan sonra renkli şeyler ilgisini çekmeye başlıyor” dedi.
Panelin son konuşmacısı ÖHD Mêrdîn Şube Eşbaşkanı Lokman Emen ise “Hukuk ve Tecrit” başlıklı sunumunu yaparak, tecrit için “sessiz ölüm” benzetmesi yaptı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 25 yıldır kesintisiz tecritte olduğunu ifade ederek bunun hukuki hiçbir dayanağı olmadığını, keyfi bir tutum olduğunu dile getiren Emen, “İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin dünyada başka bir örneği yok. Sayın Abdullah Öcalan 25 yıllık süre zarfında ailesiyle sadece iki defa telefonla görüşebildi. 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatlarıyla hiçbir görüşme sağlanamadı. Orada bambaşka bir sistem var. tamamen hayali ve soyut bir sistem. 25 Mart 2021 tarihinde ailesiyle telefon görüşmesi yaptı ve telefon görüşmesi de yarıda kesildi. O tarihten bu yana, yani 3 yıldır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Türkiye’de ‘özel tecrit’ ve ‘genel tecrit’ olmak üzere iki türlü tecrit var. Özel tecrit İmralı’da uygulanan tecrit sistemidir. Genel tecrit ise toplumsal tecrittir. Kürt sorununun çözümünü devlet istiyorsa bunun yolu diyalogdur. Devletin İmralı’da tecridi uyguladığı her an ‘Ben bu sorunu çözmüyorum’ mesajının deklaresidir. Bu da savaş politikasının devam edeceği anlamına geliyor. Toplumsal tecridin özü İmralı tecridine dayanıyor. Genel tecrit toplumun her alanına ve bireyine sirayet eder. Fiziki ve zihni tecrit vardır. Fiziki tecrit sadece kişinin hapishanede kalması değildir. Bireyin sokakta özgürce yürüyememesi de fiziki tecrittir” dedi.
Konuşmaların ardından panel serbest kürsü ile devam etti. Serbest kürsüde konuşan katılımcılar tecridin farklı boyutuna değindi.
Panel serbest kürsünün ardından son buldu.