ÊLIH - Êlih’te 32 yıl önce katledilen gazeteci Cengiz Altun’un annesi Türkan Altun, oğlunun kaleminin yerde kalmadığını belirterek, "O günden sonra binlerce Cengiz yetişti” dedi.
Êlih’te, 24 Şubat 1992'de habere giderken Hizbullah tarafından katledilen Yeni Ülke gazetesi Êlih muhabiri Cengiz Altun’un ölümünün üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen failleri bulunmadı. Altun’un dosyası da 1990’lı yıllarda faili bulunmayarak tozlu raflara bırakılan onlarca dosyadan biri oldu. İç hukuktan umudunu kesen Altun ailesi, 2 yıl önce dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.
Êlih’in Kercews (Gerçüş) ilçesinde 9 Temmuz 1968 yılında dünyaya gelen Altun, ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Altun, daha sonra 1990 yılında Batman Meslek Yüksek Okulu Motor Bölümü’nü kazandı. Altun, üniversite öğrenciliği devam ederken, 1991 yılında haftalık Yeni Ülke gazetesini dağıtmaya başladı.
ÇAPRAZ ATEŞ İLE KATLEDİLDİ
Altun'un gaze dağıtımcılığına başladığı dönemler, kontrgerilla saldırılarının yoğun olduğu bir dönem idi. Bu nedenle sürekli tehdit alan Altun, aldığı tehditlere karşı Batman Cumhuriyet Savcılığı’na başvursa da herhangi bir sonuç alamadı. Altun, en son yaptığı başvurunun üzerinden 3 ay geçtikten sonra, 24 Şubat 1992 tarihinde sabah saat 08.15 sıralarında gazete bürosuna gitmek üzere Mehtap Caddesi’nde yürürken çapraz ateşe tutuldu. Failler olay yerinden uzaklaşırken, Altun da yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Cinayetten yaklaşık bir yıl sonra Amed- Mêrdîn karayolu Ovabağ Kavşağı’nda kimlik kontrolü yapan Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekipleri, İsmail Emsen adlı bir kişiyi üzerinde 9 milimetre çapında ruhsatsız bir tabancayla yakaladı. Yapılan balistik incelemede Altun’u öldüren kurşunlardan bazılarının bu silahtan çıktığı belirlendi. İfadesi alınan İsmail Emsen, Hizbullah taraftarı olduğunu ve tabancayı kendisini korumak için kardeşi Metin Emsen’den aldığını söyledi.
CİNAYET SORUŞTURULMADI
Cinayet suçu yerine "ruhsatsız silah bulundurmaktan" tutuklanan Emsen, Diyarbakır Cezaevi’ne gönderildi. Polis, ne silahı aldığını söylediği kardeşi Metin Emsen’i buldu, ne de olay hakkında detaylı bir soruşturma yaptı. Emsen, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Devlet-siyaset-mafya ilişkilerinin ortaya saçıldığı "Susurluk Kazası"na dair Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporda, bölgede öldürülen diğer gazetecilerle birlikte Altun cinayeti de yer aldı.
'TÜM BEDELLERİ GÖZE ALDI'
Aradan geçen 32 yıla rağmen Altun'un failleri bulunmazken, 76 yaşındaki anne Türkan Altun, oğlunu katleden zihniyetin şimdilerde iktidarın ortağı olduğunu söyledi. Oğlunun küçük yaşta baskı ve zulme karşı direndiğini kaydeden anne Altun, “Kercews, Êlih, Amed ve Sêrt’e gözaltında yoğun işkencelere maruz kaldı. Ancak direndi ve hiçbir zaman geri adım atmadı” dedi. Oğlunun Kürt halkına dönük yapılan baskıları açığa çıkarmak için gazeteciliği seçtiğini kaydeden anne Altun, “Midyat’tan döndüğünde bana iki bacağı olmayan birinin fotoğrafını gösterip, ‘Bak anne bunun ayaklarını gözaltında kesmişler, ailesine de işkence etmişler’ dedi. Bir kere de Hizbullahçılar bir imama, eşinin güzü önünde işkence etmişlerdi. Onun haberini de yapmıştı. Nerede bir zulüm ve baskı varsa hemen ordaydı ve haberini yapardı” ifadelerini kullandı.
Oğlunun sürekli tehditler aldığını hatırlatan Altun, “Aldığı tehditleri bizimle paylaşmıyordu. Telefon ile onu arayanlar ‘kulağına ve ağzına mermi boşaltacağız’ diyordu. Tehditlere rağmen sabah güneş doğar doğmaz, çıkıp habere gidiyordu. Durursa davasının yarıda kaldığını düşünüyordu. Gazeteciliğe olan bağlılığı yüksekti. Bunun için tüm bedelleri göze aldı. İşkenceler, tehditler onu yıldırmadı” diye konuştu.
'OĞLUMU ALÇAKÇA KATLETTİLER’
Anne Altun, oğlunun katledilme anını, şu sözlerle anlattı: "Mîdyat’tan geldiği akşamın sabahında ağzına iki lokma atıp aceleyle evden çıktı. Kapı önüne kadar arkasından gidip yemeğine devam etmesi için çağırdım. Ama o içindeki haber aşkıyla koşup gitti. Aradan birkaç saat geçti katledildiğine dair haber geldi. Komşularımızın bağırmalarını duydum. Hepsi ‘Gazetecimiz, Cengiz’imiz vuruldu’ diye bağırıyorlardı. 'Böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz' diye bağırdım ama olmuştu. O gün ve o sesler aklımdan çıkmıyor. Güzel oğlumu katletmişlerdi, kanlar içinde bırakmışlardı, alçakça katletmişlerdi. Oğlumun cenazesine bütün Êlih sahip çıktı. 7’den 70’e o gün neredeyse bütün halk cenazeye akın etmişti. Oğlumun mücadelesine sahip çıktılar. Bu sahiplenme gazetecileri cesaretlendirdi. Katilleri de korkuttu. O günden sonra binlerce Cengiz yetişti."
Katillerin bilinçli bir şekilde bulunmadığını belirten anne Altun, “Katledilen Kürt olunca hesap sorulmuyor” dedi. Dosyanın halen tozlu raflarda bekletilmesine tepki gösteren anne Altun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yapılan başvurudan umutlu olduğunu aktardı. O gün oğlunu katleden zihniyetin AKP-MHP-HÜDA-PAR işbirliğiyle tek tek tahliye edildiklerini ifade eden Altun, bu zihniyete karşı direnen Özgür Basın geleneğinin Cengiz’in kalemini yerde bırakmadığını söyledi.
MA / Fethi Balaman