ANKARA - AKP'nin 8’inci Yargı Paketi’nin "reform" amacı gütmediğini belirten DEM Parti Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, düzenlemenin "siyasi sürece hizmet eden bir argüman" olduğunu söyledi.
AKP’nin “8. Yargı Paketi” olarak adlandırdığı 43 maddelik ‘Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi', Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Meclis Genel Kurulu’na gönderilen teklifin, yerel seçimler öncesi oylanarak yasalaştırılması amaçlanıyor. Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan Tazminat Komisyonu’nun kalıcı hale getirilmesini öngören kanun teklifiyle, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarıyla ilgili manevi tazminat taleplerini aynı komisyon karara bağlayacak. Komisyon, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaatlar hakkında 9 ay içinde karar verecek.
Anayasa Mahkemesi’nin Eylül ayında iptal ettiği "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" fiili de söz konusu teklifle değiştirilecek. Kanunun yasalaşmasıyla TCK'nin "silahlı örgüt" maddesini düzenleyen 314. maddesine yeni fıkra eklenecek, bu fiil artık müstakil bir suç sayılacak ve bu fiili gerçekleştiren kişi hem işlediği "suç" hem de "örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle ayrı ayrı cezalandırılacak. Kanun teklifiyle mahkemelerin verdiği Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararları, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezaları için uygulanacak.
DEM Parti Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevda Çelik Özbingöl, Adalet Komisyonu’nda kabul edilen yargı paketini değerlendirdi. Özbingöl, çok farklı düzenlemeler içeren paketin seçim öncesi apar topar sunulmasının doğru olmadığını söyledi.
AYM İPTAL ETTİ, AKP YASALAŞTIRIYOR!
“Reform” olarak sunulan pakette yer alan maddeler üzerinde ciddi tartışmalar yürütülmesi gerektiğini belirten Özbingöl, AYM'nin iptal ettiği fiile dair yapılan düzenlemeye değindi. Özbingöl, "reform" olarak sunulan kanunun AYM’nin belirlediği ihlaller doğrultusunda bir düzenlemeyi içermediğini kaydetti. Özbingöl, "Aksine mevcut düzenlemenin yeniden kanunlaştırılarak, önümüze yeni bir düzenlemeymiş gibi sunulmasıdır" dedi. Özbingöl, böylesi bir yasal düzenlemenin yerel seçimler öncesine denk getirilmesinin endişe yarattığını ifade ederek, düzenlemenin "siyasi sürece hizmet eden bir araç ve argüman" olduğunu söyledi.
PAKETTE YER ALAN ÖZEL DÜZENLEMELER
Kanun taslağı içinde çok özel uygulamaların olduğunu belirten Özbingöl, şu hususlara dikkat çekti: “HAGB düzenlemesi, çok büyük itirazların ve çok büyük hak ihlallerinin olduğu bir süreçti. Buna dair de düzenlemeler içeriyor. Kişisel verilere dair düzenlemeler var. Açıkçası kişisel verilere ilişkin düzenlemeler önemli; bu yargı paketiyle çok geniş, açıkçası halen karşımıza uygulama boyutuyla nasıl çıkacağı bilinmeyen birkaç düzenlemeyi de içeriyor. Kişisel verilerin uluslararası arenalarda paylaşılmasını da içeren bir düzenlemenin uygulama alanında karşımıza farklı sorunlar çıkaracağı da bir gerçek.”
‘ADALETİN TESİSİNE HİZMET ETMEYECEK’
Özbingöl, Ceza İnfaz Yasası ile ilgili düzenlemelere değinerek, “Cezaevlerinde infaz yakmalar, tutukluların yaşadığı türlü sıkıntılar, hasta tutsaklara ilişkin süreçler yaşanıyor. 'Reform' yapıldığı iddia edilen bir yasada, en önemli toplumsal yaralarımızdan biri olan cezaevi sorunlarının düzeltilmesine dair hiçbir düzenlemenin ve hiçbir çalışmanın olmaması bu yargı paketinin reform amacı gütmediğini gösteriyor. Adalet tesisine de hizmet etmeyeceği gerçekliğidir" dedi.
Yeni düzenlemenin adaletin tesisine hizmet etmeyeceğini vurgulayan Özbingöl, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yargı paketiyle ilgili açıklamalarına işaret etti. Özbingöl, şunları söyledi: “Bir bakanın seçim öncesi bir hukuk mevzuatının seçim aracına dönüştürecek şekilde ‘seçimden önce hizmete sunacağız’ söylemi, eleştirilecek bir tanımlamadır. Bu, söz konusu paketin siyasi yönünü gözler önüne seren, rahatsız edici ve endişe verici bir tanımlamadır. Hiçbir kanuni düzenleme, hiçbir siyasi sürecin aracı edilemez. Tarafsız ve bağımsız yargıya müdahale babında söz konusu yasal düzenlemenin de hukuki yönünü görünmez kılan, siyasi yönünün varlığını da ikrar mahiyetinde bir izahattır. Kabul etmemiz ve doğru bulmamız mümkün değil. Ben bir bakanın böyle bir tanımlama yapmasını da büyük bir talihsizlik olarak düşünüyorum.”