MERSİN - Kadın odaklı yerel yönetimin eşbaşkanlık modeliyle mümkün olabileceğini belirten Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksoy, “Bu sistem, kadınların hizmetten de yararlanmalarını sağlıyor” dedi.
Kurdistan ve Türkiye’de 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimlere hazırlanan siyasi partilerin sahadaki çalışmaları hızlandı. Ülkenin en çok konuştuğu ve tartıştığı gündemlerin başında gelen yerel seçimler kadınlar için ise ayrıca önem arz ediyor. Toplumda cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren yönetim anlayışını değiştirmek için mücadele veren kadınlar, süreci yakından takip ediyor.
2014 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) kazandığı ve 2016 yılından itibaren kayyımların atandığı 96 belediyeden biri de Mersin’in Akdeniz Belediyesi idi. Eşbaşkanlık sistemiyle yönetilen belediyeye atanan kayyımların hedefi kadın çalışmaları ve merkezleri oldu. Belediyeye bağlı İştar Kadın Merkezi kapatıldı, belediyenin kadın sığınma evi piknik alanına dönüştürüldü. Kayyım politikasıyla yerelde özellikle çözümsüz ve muhatapsız bırakılmak istenen kadınlar, şimdi kazanımlarına sahip çıkmak için sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Kentte 2020 yılında kurulan ve sahada yürüttükleri çalışmalarla kadınlarla bir araya gelen Mimoza Kadın Derneği’nin Başkanı Çiğdem Göksoy, yerel yönetim anlayışı ve eşbaşkanlık sistemine dair değerlendirmelerde bulundu.
ORTAK SÖYLEM: ŞİDDET GÖRÜYORUZ
Kadınların ev ve toplumdaki rollerinin bitmek bilmeyen bir döngüye dönüştürüldüğünü belirten Göksoy, bundan doğan sorunların da katmerleştiğini söyledi. Göksoy, “Sahada yaptığımız çalışmalarda kendilerini ifade edebilecek alanların olmadığını görebiliyoruz. Yaşam alanlarının kendilerine ait olmadığını söyleyen kadınlar, eve hapsolup, aile kavramıyla bütünleştirilmeye çalıştırılıyor. Dolayısıyla yaşamlarına yön veremediklerini, kız çocuklarının okullardan alındığı ve 16-17 yaşındaki evliliklerin normalleştiğini gözlemleyebiliyoruz. Bunu Romanlarda da, Kürtlerde de, Yörük bir Türk kadında da görebiliyoruz. Yerel yönetimlere aktif katılımla ilgili 10 mahallede yaptığımız çalışmada, 514 kadına ulaştık. Bu kadınların ortak söylemi ise, ‘Şiddet asla değişmiyor. Evde psikolojik, ekonomik şiddeti de kaba dayağı da görebiliyoruz’ oldu” ifadelerini kullandı.
‘EŞBAŞKANLIK SİSTEMİ GÜÇ VERİYOR’
Kadınların siyasette “erkek lider figürlerinin yedeği” olarak görüldüğünü dile getiren Göksoy, Kürt kadın hareketi ve feministlerin mücadelesiyle yaşanan değişime değindi. Göksoy, “Kadın kotası, HADEP döneminde ortaya çıktı. ‘Kadın yok ki’, ‘Bu da nereden çıktı?’ anlayışına karşı mücadele edilerek, bugünlere gelindi. Süreç örüle örüle eşit temsiliyet, eşbaşkanlık armağan edildi. İlk eşbaşkanlar olan Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk sürecinde bile ilk görülen erkek figürüydü. Ancak Aysel Tuğluk’un duruşu ve kadın temsiliyeti sistemi anlaşılır kıldı. Kadınların olmadığı yönetim mekanizmaları erkek aklıyla şekilleniyor. Bu da kadınları sorunlar karşısında çaresiz bırakıp, yalnızlaştırıyor. Eşbaşkanlık sisteminde ise, sivil toplum kurumlarıyla bir köprü kuruluyor ve bu da kadınların hizmetten yaralanmalarını sağlıyor” diye belirtti.
Mersin’de beş kadın sığınma evinin bulunduğunu ancak adresleri deşifre olan bu alanların kadınların çocuklarıyla güvende yaşamalarına olanak vermediğini söyleyen Göksoy, şöyle devam etti: “Danışanlarımız, kadın sığınma evlerinin bir cezaevinden farksız olduğunu söylüyor. Erkek aklıyla yönetilen yapı kadınları düşünmediği için şiddete alan yaratıyor. Bir kadın şiddete maruz kaldığında gideceği ilk yer yerel yönetimlerdir. Eşbaşkanlık sistemi bu anlamıyla oldukça önem kazanıyor. Çünkü yönetimdeki kadınlar, şiddete karşı yereldeki kadınlarla bir işbirliği üretebiliyor.”