HABER MERKEZİ - Meclis tutanaklarına halen "bilinmeyen dil" olarak geçirilen Kürtçenin eğitim dili olması talebi kabul edilmiyor. Dil mücadelesi veren derneklerin yöneticileri, ebeveynlere "çocuklarınıza anadillerini öğretin" çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında 21 Şubat gününü “Dünya Anadil Günü” olarak kabul etti. 2000 yılından bu yana her yıl 21 Şubat “Dünya Anadil Günü” olarak kutlanıyor. 2008 yılını “Uluslararası Diller Yılı” ilan eden UNESCO’nun Mart 2013 tarihinde yayımladığı “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na göre, dünyada yaklaşık 7 bin dilin yüzde 40’ı yani 2 bin 500’ü kaybolma tehdidi altında. Dünyada 1950’li yıllardan bu yana yok olan dillerin sayısı ise 230. Türkiye’de konuşulan 18 dil kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu diller içerisinde Kürtçenin Kirmançkî lehçesi de var.
Türkiye'deki resmi tek-dillilik politikası, ülkedeki farklı dilleri yok ederken, asimilasyon politikası günümüzde en çok Kürtçe üzerinden kendini gösteriyor. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yürütülen inkar ve imha politikası, özellikle anadile yönelik uygulama ve yasaklarla sürdürülüyor. 2016 yılında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) ilk hedefi Kürt kurumları ve yayınları oldu. Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi ve Tîroj dergisinin yanı sıra Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER), İstanbul Kürt Enstitüsü ile Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger, Ali Erel ve Ahmet Beyhan ilkokulları kararnamelerle kapatıldı. Kürtçe eğitim için Amed’in Licê (Lice) ve Farqîn (Silvan) ilçelerinde inşa edilen okullar daha inşaatı tamamlanmadan yıktırıldı. Belediyelerin iki dilli belediyecilik projeleri iptal edildi, cadde, sokak, park ve yerleşim yerlerinin Kürtçe tabelaları kaldırıldı. Kültür, sanatsal faaliyetlerinin hala yasaklandığı günümüzde Kürtçe, Meclis ve mahkeme tutanaklarına “bilinmeyen dil” ve “X” olarak geçiriliyor.
ANADİL MÜCADELESİ
Ancak tüm inkar ve baskılara rağmen Kürtler, dillerini yaşatma mücadelesinden vazgeçmiyor. 2017 yılında kurulan Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Kürtçenin gelişimi için her yıl yüzlerce kursiyere anadilinde eğitim veriyor.
MED-DER Eşbaşkanı Remzi Azizoğlu, "Anadilin öğrenmesi bir çocuk için anne rahmine düşmesiyle birlikte başlıyor. Bu nedenle anadil önemlidir. Dil, düşünce gelişimiyle paraleldir. Anadil ne kadar kuvvetliyse düşünce yapısı da o kadar güçlü olur. Dil aynı zamanda edebiyat ve şiirin temelini oluşturuyor. Dil, toplumsallıktır” ifadelerini kullandı.
25 MİLYONUN DİLİ İNKAR EDİLİYOR
Türkiye’de yaklaşık 25 milyon Kürdün yaşadığını buna rağmen anadilinin ne resmi dil ne de eğitim dili olarak kabul edildiğini ifade eden Azizoğlu, “Kürtler hala tahakküm altında. Kesinlikle Kürt dili resmi dil olmanın yanında eğitim dili olmalıdır. Birlikte ve eşitlikten bahsedilecekse öncelikle Kürtçe resmi dil ve eğitim dili olmalıdır” dedi. Bir ulusun temelini dilin oluşturduğunu söyleyen Azizoğlu, “Toplumu birbirinden ayıran tek şey dildir. Buda dilin ne kadar önemli bir araç olduğunu karşımıza çıkarıyor. Milyonların konuştuğu Kürtçenin birkaç saate sığdırılarak müfredatta seçmeli ders olarak yer almasına karşı anadilde eğitimi savunuyoruz. Kürt çocuklara küçük yaşlardan itibaren zorla Türkçe öğretilmeye çalışılıyor. Bu da onları kendi anadillerinden uzaklaştırıyor ve asıl sorun da burada başlıyor” diye belirtti.
MED-DER Eşbaşkanı Remzi Azizoğlu
‘ÖNCELİKLE ANADİL ÖĞRENMELİ’
Anadil taleplerini yıllardır açık ve net bir şekilde dile getirdiklerini belirten Azizoğlu, talepleri karşılanana kadar mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi. Anadilin ana sınıftan başlayarak, üniversiteye kadar eğitim dili olması gerektiğini vurgulayan Azizoğlu, şöyle devam etti: “Anneler ve babalar evde sokakta çocuklarıyla anadiliyle konuşmalıdır. ‘Çocuklarımız Türkçe bilmediği için geride kalıyor’ anlayışını terk etmelidir. Çocuklarımız zaten zamanla Türkçeyi öğrenecek önemli olan öncelikle kendi anadilini öğrenmesidir. Kendi anadilini öğrenerek o Kürt bilinci aşılanmalıdır.”
KÜRT ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ'NİN MÜCADELESİ
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan askeri kalkışma sonrası ilan edilen OHAL kapsamında kapatılan yerlerden birisi de İstanbul Kürt Enstitüsü'ydü. Burada çalışma yürüten isimler, çalışmalarından vazgeçmeyerek, Kürt Araştırmalar Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî) çatısı altında bir araya geldi. Dernek, kurulduğu 6 Mart 2017'den bu yana Kürt dili, kültürü ve tarihine dair önemli çalışmalar ortaya koydu.
Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, dil ve toplum arasındaki ilişkiye değinerek, dilin toplum için ortak bir tarih niteliği taşıdığını söyledi. Alparslan, “Dil bir toplum için öncelikle bir birlikteliği oluşturma işlevini oluşturur. Eğer bir toplumun dili yoksa, o toplumun büyük bir parçası da yok olur. Çünkü dil toplum için ortak bir tarihi, hafızayı, kültürü temsil ediyor ve bununla beraber toplumların kimi farklılıklarını da ayırt etmede önemli bir rol taşıyor. Aslında dil hem millet hem de topluluklar için var olmanın öncelikli şartıdır” dedi.
‘KÜRTLÜK YOK EDİLMEK İSTENİYOR’
Türkiye’de Kürtçe başta olmak üzere birçok dilin tehdit altında olduğunu söyleyen Alparslan, Kürtçeye dönük yasaklarla Kürtlerin varlığını yok edilmek istendiğini vurguladı. Alparslan, “Devlet, Kürt dilini yasaklayarak Kürtleri yok etmek ve Türklük potası içinde eritmeyi amaçlıyor. Bu yasaklamaların başlangıcı Cumhuriyetin ilanıyla oldu, ancak bugün hala devam ediyor. Türk devletinin sınırları, Kürtler için adeta bir cezaevi mantığıyla çizildi. Kürtlerin varlığının, sesinin dışarıda bilinmemesi amaçlandı” şeklinde konuştu.
Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan
Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı tüm baskılara rağmen boyun eğmediğini dile getiren Alparslan, “Kürt dilini yasaklayarak Kürtleri yok etmeyi amaçladılar. Kürtler ise bu zorlu koşullarda varlıklarını bugüne kadar sürdürdüler. Kürtlerin kendini var etmesi geçmişten bugüne verdiği mücadele ve serhildanlar sayesinde oldu” ifadelerini kullandı.
KÜRTLERİN ANADİLİ KORUMA MÜCADELESİ
Kürtlerin anadillerine dönük saldırılara karşı büyük bir mücadele içerisinde olduğunun altını çizen Alparslan, Kürt Araştırmaları Derneği’nin de bu mücadelenin bir parçası olduğunu kaydetti. Alparslan, şunları söyledi: “Başkaları için basit bir şey gibi görünebilir ama biz varlığımız için geçmişten bugüne büyük bedeler verdik. Bizim dil kurumumuz olan İstanbul Kürt Enstitüsü, 1992’de İstanbul’da Apê Musa gibi entelektüeller tarafından kuruldu ve Apê Musa burayı kurduğunda, tabelamızı indirip ölümle tehdit ettiler. Bu mücadele için şehitler verildi. Ama kendileri için lütuf olarak gördükleri 2016’daki darbe girişiminin ardından alakasız bir şekilde bizim kurumumuzu KHK ile kapattılar. Biz 3 yıldan fazladır kurumumuzu tekrardan bu kez Kürt Araştırmaları Derneği olarak kurduk. Bundan dolayı üzerimizdeki baskılar devam etse de biz Kürt dili mücadelesi yolunda elimizden ne gelirse yapmaya hazırız.”
‘DİLE OLAN DUYARLILIĞI ARTTIRALIM’
İktidarın asimilasyon politikalarına karşı dernek olarak birçok çalışmalar yürüttüklerini aktaran Alparslan, “Toplumun dile olan duyarlılığını arttıralım ya da en azından bir uyanışı sağlayalım. Bu konuda gerek çocuklar gerek yetişkinler için olan kurslarımızla bu asimilasyonun önüne geçelim. Mücadelemiz Kürt dilini öğretmenin ve Kürtlerin statükosunu kazanma mücadelesidir” diye konuştu.
'MÜCADELEYİ GENÇLER YÜKSELTECEK'
Alparslan, Kürtlerin diline ve tarihlerine sahip çıkma çağrısı yaparak, “Eğer insan tarihini bilirse, gerçeğini görür. Üzerindeki zulmün gerçekliğini görür ve kendine gelir. Dilimiz gerçekten de bizlerin var olma sebebidir. Eğer dilimiz yok olursa, yarın ne yaparsak yapalım kimliğimiz yarım kalacak. Bu yüzden dilimize sahip çıkalım. Dil mücadelesinin bayrağı yeni neslin ellerinde yükselecektir, gençlerimiz bunu yapacaktır" diye belirtti.