Şakar: Öcalan komployla çıkarıldığı Ortadoğu’ya düşünceleriyle döndü

img
ANKARA – PKK Lideri Öcalan’ın hedef alındığı, 25’inci yılına giren komplonun dünü ve bugününe ışık tutan avukatı Mahmut Şakar, “Sayın Öcalan komployla çıkarıldığı Ortadoğu’ya düşünceleriyle geri dönüş yaptı” diyerek Rojava Devrimi’ne işaret etti.
 
Kürtlere ve Ortadoğu halklarına karşı küresel ve bölgesel güçlerin ortaklığında çizilmeye çalışılan kadere karşı geliştirdiği demokratik ulus perspektifi tehdit olarak görülen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye teslim edilip İmralı Adası’nda tecrit altına alındı.  Öcalan’ın “NATO Gladiosu’nun en büyük operasyonu” olarak tanımladığı komplo, 25 yıldır tutulduğu tecrit altında tutulduğu İmralı’da bugün mutlak iletişimsizlik haline bürünmüş durumda. 
 
Bu halin Türkiye ve Ortadoğu’da kaos ve krizlere kapı aralaması nedeniyle dünyaca tanınmış isimlerce başlatılan ve 5’inci ayına giren “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası ile Kürt halkı ile birlikte dünya halkları da Öcalan için seslerini yükseltti. 
 
Kampanya kapsamında bugün cezaevlerinde devam eden açlık grevi eyleminin yanı sıra Adalet Nöbetleri, Özgürlük Yürüyüşleri ile benzer şekilde dünyada birçok ülkede Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için eylem ve etkinlikler yapılıyor.
 
 
Avukatlarından Mahmut Şakar, Öcalan’a karşı başvurulan komplo süreci ile İmralı’da uygulanan tecridin neden ve sonuçlarına dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
PKK Lideri Öcalan 25 yıl önce ABD, Almanya, İngiltere, İsrail, Yunanistan, Suudi Arabistan, Suriye, Fransa, İtalya, Rusya ve İsviçre ve Kenya gibi ülkelerin yer aldığı uluslararası komplo ile İmralı’da tecrit altına alındı. PKK liderine dönük komploda yer alan güçlerin aynı zamanda birbiriyle çelişki içerisindeki güçler olmasını göz önünde bulundurduğumuzda, komplo bize ne anlatıyor?
 
Öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor; uluslararası komplo gerçeğini tartışmak günceli tartışmaktır. Çünkü pek çok noktadan uluslararası komplonun oluştuğu süreç ve ona karşı ortaya konulan tutum, direniş sonrasında yaşanan gelişmeler bugünü belirlemiştir. 
 
Uluslararası komplo, bugün bizim açımızdan tartışılan, üzerine yeniden düşünülen bir olay olmasının temel nedeni yani tabi ki tarihsel olarak önemli bir olay ama günceli de etkilemeye devam ettiği için ve Kürtler açısından bir milat olduğu için dönem dönem bu olguyu tartışmak gerekir. Komplo gerçekleştikten, Sayın Öcalan korsanlarca kaçırıldıktan sonra İmralı’da kendisiyle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde komplo temel gündemlerden biriydi. 
 
Görüşmelerde Öcalan’ın komploya dair sizinle paylaştığı farklı bir analizi oldu mu? 
 
Sayın Öcalan ile görüştüğümüz süreçte komplo ile ilgili elimizde veriler daha az olmasına rağmen Sayın Öcalan’ın o dönem yaptığı analizler bugün de gerçekliğini koruyor. Zaten sonraki gelişmeler de o analizleri doğruladı. Şimdi olayın siyasal, stratejik adımları biraz biliniyor ama bizim bugün açısından baktığımızda bir kez daha vurgulamamız gereken nokta uluslararası komplo gerçeği neden oluştu? Neden Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına karşı gerçekleşti? Bu dinamiği biraz anlamak lazım. Sayın Öcalan’ın bu konuda ifade ettiği çok temel bir vurgu var. Kendisi daha uluslararası komplo ile alınmamışken, yani 1998 Ekim’inde hala Ortadoğu’dayken başta ABD gibi küresel güçlerin kendisine dolaylı olarak haber gönderdiğini ve bu küresel güçlerin Ortadoğu’ya yönelik hamlelerinin, politikalarının olduğunu ve buna PKK’nin Öcalan’ın uyum sağlaması gerektiğini, aksi durumda tasfiye edileceği söylenmişti. Kendisine bu yönlü ulaşan verilerin olduğunu söylemişti.
 
Öcalan’ın buna yanıtı ne olmuştu?
 
Küresel güçlerin hamlesine karşı Sayın Öcalan’ın yanıtı; ‘Biz başka güçlerin askeri değiliz. Biz kendi halklarımızın savaşçısıyız, halklarımızın özgürlük umudunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz” olmuştu.  
 
Komployu oluşturan temel olgunun bu olduğunu mu söylüyorsunuz?
 
Evet. Aslında bugün de devam eden iki dinamiğin kökenini oluşturuyor. Yani bir taraftan uluslararası komployu gerçekleştiren küresel güçlerin Ortadoğu tahayyülü, diğer taraftan da halkın özgürlük talebini yerine getirmeye çalışan özgürlük güçlerinin mücadelesi. Yani halkçı, demokratik, özgürlükçü ve kendi halini esas alan, kendi halkını, hayatını, geleceğini esas alan bir siyasi çizgi var. 25 yıllık süreci bu iki çizgi üzerinden irdeleyebiliriz.
 
Ortadoğu’daki emperyalist hâkimiyetin Kürt halkı üzerindeki hâkimiyet ile başladığını mı söylüyorsunuz?
 
Dört parça Kürdistan üzerinde uygulanacak siyaset, Ortadoğu’ya hâkim olabilir ve tabi ki bu parçalar üzerindeki ülkelere de hâkim olmak demektir.
 
Evet, Ortadoğu’daki hakimiyet, Kürt halkı üzerindeki hakimiyet ile başladı. ABD Ortadoğu’ya müdahale etmeden önce bu komployu gerçekleştirdi. Yaklaşımları, Ortadoğu’ya müdahale öncesinde bir zemin temizliği yapmaktı ve bu noktada Kürdistan siyasetini garanti altına almak istediler. Çoğu zaman Kürdistan güçlerini zayıf olarak görenler de oluyor. PKK hareketi ya da Kürdistan’ın diğer güçleri neydi ki küresel siyaset bunlar üzerine hesap yapıyor diye. 
Burada gözden kaçırılan nokta şu; bana göre Kürdistan bir parça Ortadoğu demektir. Dört parça Kürdistan’ı ve bu parçalar üzerindeki hâkim güçleri yani İran, Suriye, Irak ve Türkiye’yi ele aldığımızda, esasında Ortadoğu’yu oluşturuyor. Dolayısıyla bu dört parça Kürdistan üzerinde uygulanacak siyaset, Ortadoğu’ya hâkim olabilir ve tabi ki bu parçalar üzerindeki ülkelere de hâkim olmak demektir. Kürdistan’ı sağlama alarak Ortadoğu’yu tasarımlamak istediler. Burada iki nokta gözüme çarpıyor. Bir taraftan Sayın Öcalan’a ve PKK hareketine yönelik tasfiye gerçekleşirken, bir taraftan da 1998’de Washington Anlaşması olarak bilinen KDP ve YNK liderlerini Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın gözetiminde bir araya getiren anlaşmanın komplo öncesinde gerçekleşmesiydi. Küresel güçler bir taraftan Kürtler için KDP ve YNK liderliğini benimserken, diğer yandan Kürdistan halkının özgürlük savaşçılarını tasfiye etti.
 
Uluslararası güçlerin KDP liderliğini benimsemesi komplonun bir parçasıdır diyebilir miyiz?
 
Kürtleri bunlar temsil ediyor, geriye kalanı tasfiye edeceğiz noktasında bir yaklaşım bugün komplonun arkasındaki temel olguydu. Hem de bugüne kadar gelen mücadeleyi belirledi. Bu iki dinamik bizim hayatımızı da belirliyor. Kürdistan üzerine gerçekleşen bu siyasette komplocular Sayın Öcalan şahsında Kürdistan’ın özgürlük umudunu, onun demokratik çizgisini ortadan kaldırmak istediler. Aynı zamanda kendilerine göre de bir Kürt temsiliyeti yarattılar ve bunun üzerinden de Ortadoğu’ya yeniden dizayn verdiler. Bu siyaset günümüze kadar da çok çeşitli bağlamlarla etkisini gösteriyor. Bir taraftan komplocu güçlerin niyeti var ama diğer taraftan buna karşı bir mücadele var. Bizim bunu anlamamız lazım. Uluslararası komplo niye bugünü belirliyor dediğimizde, ikili dinamiğe bakarak yanıt veriyoruz. Bir komplocu güçler, bir de başta Sayın Öcalan olmak üzere Kürdistan halkının verdiği mücadele var. Bu ikili dinamiğin çatışması günümüzü de belirlemiş durumda.
 
Öcalan’ın komplo üzerindeki yoğunlaşmaları genel itibariyle hangi yöndeydi? 
 
 
Sayın Öcalan komplo üzerine iki noktaya odaklanıyordu. Birincisi, ısrarla bu komplo niye gerçekleşti? İkinci temel soru da bu komployu nasıl boşa çıkaracağız?
 
Sayın Öcalan komplo üzerine iki noktaya odaklanıyordu. Birincisi, ısrarla bu komplo niye gerçekleşti? Bunun yanıtını arıyordu ve bunu bir parça açıkladım. Şunu söylüyordu; “Kürt halkının gerçek dostları kimlerdir, düşmanları kimlerdir? Bu komployu kimler yapmıştır? Bunu Kürt halkı bilmesi lazım” diyordu Bu yüzden de komplocu güçleri parça parça da tanımlamaya çalıştı. Yunanistan’daki değişik kesimlere her konuşmasında değindi, savunmalarına da ele almaya çalıştı. Kürdistan halkına bir tarih bilinci de kazandırmaya çalıştı.
 
İkinci temel soru da bu komployu nasıl boşa çıkaracağız? Bu soru, İmralı direnişini de belirleyen bir sorudur. Bana göre Sayın Öcalan bunu ikili bir boyutta ele aldı. Birincisi, güncel ve taktik boyutudur. Acil ve yakıcı boyutta komplo nasıl durdurulabilir? İkinci ve ana yanıt da aslında bir kez daha Kürt halkının bir komployla karşılaşmayacağını, hiçbir komplonun yıkamayacağı bir halk mücadelesi nasıl yaratılır?  Bence direnişi bu iki ana eksen üzerinde ördü. 
 
Direnişin ilk ayağı bu komplonun durdurulmasıydı. Bu çok tarihi bir mesele gerçekten. Çünkü gerek Kürdistan’da PKK direnişinden önceki isyanlara baktığımızda Şêx Saîd’den Ağrı’ya, Dersim’e, Zilan’a baktığımızda gerekse de başka halkların tarihindeki bu direnişlere baktığımızda direniş önderliklerinin esir düşmesi ya da direnişin kırılması halka bir soykırım olarak geri dönmüştür. Egemen güçlerin isyan karşısındaki diyalektiği böyle işledi. Dersim’de sadece Said Rıza’nın ve arkadaşlarının idamı değil, 50 binden fazla insanın öldürülmesi oldu. Bu anlamda bir isyanın kırılması eşittir soykırım olmasıdır. Zilan’da öyle durum, uzun süre kanın aktığı bir yer oldu. Başka halkların mücadelesinde de böyle oldu. Dolayısıyla Sayın Öcalan gibi, önderlik merkezli bir PKK hareketinin önderliğinin esir düşmesi aynı zamanda esir edildiği süreçte katledilme ihtimali de vardı. Bu durum Kürt halkının soykırımı ile birlikte ele alınmalıdır. Sayın Öcalan tarihsel bilinci son derece yüksek bir insan olarak ilk günden itibaren bunu bize söyledi ve bu soykırımın önüne geçmek için bir temel refleks olarak gerek İmralı savunmalarında söyledikleri, gerekse daha sonra attığı adımlar, gerillanın sınırın dışına çıkarılması, barış gruplarının getirilmesi, barış deklarasyonlarının yapılması… Yani o süreçte Türk şovenizmi o kadar yukarıdaydı ki dışarda milliyetçilik, şovenizm, linç kültürü Sayın Öcalan’ın esaret altındayken çok sık karşılaştığı bir durumdur. Türk şovenizmi ayyuka çıkmıştı. Kürt halkının direnişini yendiklerini de düşünüyorlardı. Kürt halkının birikimlerini yok etmeye çalışıyorlardı. Sayın Öcalan da bu durumun karşısında bir baraj olmaya çalışıyordu. 
 
Dediklerinizden hareketle soracak olursam, İmralı direnişinin tarihsel boyutu ilk olarak Öcalan’ın savunmaları ile mi gerçekleşti? 
 
 
Sayın Öcalan’ın Demokratik Modernite paradigması dediğimiz ve merkezde demokratik ulus teorisinin olduğu yeni bir paradigma yaratmasıydı.  Bu paradigma esasında komploya verilmiş en büyük cevaptır.
 
Sayın Öcalan savunmalarında bu komplonun sürüklediği şoven, ırkçı, militarist ve imhacı tutumlar karşısında Kürdistan halkının ve direniş savaşçılarının zarar görmemesi için böyle bir refleks gösterdi. Barış söylemlerini dile getirerek ve biraz önce anlattığım refleksleri göstererek şovenizmin gardını önemli ölçüde indirdi. İmralı duruşmalarındaki tavrından da bunu net olarak gördük. Esas olarak imhacı güçlerin önünde durmak, onların halka yönelik ve olası direniş kesimlerine olan tavrının önüne geçmekti. Yoksa elbette Sayın Öcalan 1993’ten bu yana barışı istiyordu. Sorunun barışçıl yollarla halledilmesini istiyordu ama 1999 koşullarında Türk egemenliğinin, Türk şovenizminin buna gelmeyeceğini biliyordu. Daha sonra söyledi; “İmralı bir savunma değildi, tiyatroydu. Ben sadece barış çağrısı yaptım ve amacım şovenizmin hızını kesmekti. Elbette Türk egemen aklı stratejik davransaydı o süreçten belki ortak bir şey de çıkabilirdi ama o dönem bahsettiğim nedenlerden dolayı kendilerini zafer kazanmış olarak gördükleri için meselenin barışçıl çözümüne yakın değillerdi. 
 
Bir halk önderi kendi halkının soykırımının önüne geçmek için kendisini bir duvar haline getiriyor. Sayın Öcalan’ın bu tavrı başlı başına önderliksel ve tarihsel bir tavırdır. Birinci adım buydu ve onun sonuçlarını gördük. Sayın Öcalan gibi stratejik konumu olan biri esir düşmesine rağmen ne Kürdistan’ın siyasal birikimine ne silahlı ya da diplomatik mekanizmaları zarar görmedi. Elbette kayıplar oldu, bedeller ödendi ama komploya rağmen Kürdistan halkının kazanımları korundu. 
 
Sayın Öcalan’ın İmralı’da verdiği direnişin birinci adımı Kürdistan halkının kazanımlarını korumaktı. Bu neden önemlidir. Aslında orada yaşanan her kayıp yeniden mücadele etme durumunu ortadan kaldıracaktı. Gerillanın ortadan kalkması büyük bir yenilgiye sebep olacaktı. Kürdistan halkının örgütlülüğünün parçalanması tarihsel bir yenilgiye sebep olacaktı. Kürdistan halkının kazanımlarını korumak ve sonrasında özgürlük mücadelesini sürdürmek açısında önemliydi. Kendisinin ilk hamlesi buydu ve bunu bize örtülü bir şekilde de olsa ‘ben soykırımı gördüm, farklı bir strateji ile yaptım’ derken yapmak istediği buydu. 
 
Direnişin ikinci ekseni ise, Sayın Öcalan’ın ‘Demokratik Modernite’ paradigması dediğimiz ve merkezde demokratik ulus teorisinin olduğu yeni bir paradigma yaratmasıydı. Bu paradigma esasında komploya verilmiş en büyük cevaptır. Bunu sonuçlarını kadın özgürlük mücadelesinin büyümesinde, Rojhilat’taki kadın özgürlük direnişinde, Rojava devriminde görüyoruz. Sayın Öcalan komployla Ortadoğu’dan çıkarıldı ama demokratik ulus paradigmasının sonucu olarak ortaya çıkan Rojava Devrimi ile Ortadoğu’ya fiziken olmasa bile düşünceleri ile geri dönüş yaptı diyebiliriz. 
 
O yüzden ‘komplo günceldir, komploya karşı direniş de günceldir’ derken bundan bahsediyoruz. Bu direnişin iki ekseni bu gün bizim yeniden var olmamızı ve yeniden mücadele etmemizin çok daha büyük küresel bir direniş gücü haline gelmesinin temel nedenini oluşturuyor.
 
PKK Lideri Öcalan üzerinde 25 yıldır devam eden tecrit, aile ve avukatları ile görüştürülmemesi nedeniyle son 35 aydır mutlak iletişimsizlik haline dönüşmüş durumda. Bunun anlamı nedir, neden böylesi bir yola başvuruldu?
 
İmralı’daki son üç yılı, sisteminin geldiği yeni bir aşama olarak görmemiz lazım. İmralı’daki sisteme dair söyleyeceğim temel şey şudur; buradaki tecrit 1999’dan bu yana hep kötüleşerek gelmiştir. Bu sistemi kuranlar da bunu böyle kurmuştur. Baştan beri bir tecrit vardı. Şu an İmralı ile aramıza kara bir perde çekilmiş ve ne olduğunu bilmiyoruz. Komplo ve tecrit arasında da bir iç içelik bulunması nedeniyle tecrit, komplonun bir devamıdır. Mesela Sayın Öcalan Türkiye’ye Avrupa’dan gönderilmek istenmedi. Avrupa’dan Atina üzerinden Kenya’ya gönderildi. Küresel güçler tarafından Kenya, Öcalan’ın teslim edilme alanı olarak seçildi. 4 Şubat tarihinde İmralı Cezaevi boşaltmaya başlandı ve Genelkurmay Başkanlığı’na devredildi. Yine 4 Şubat’ta CIA ve MİT arasında görüşmeler yaşandı. Ecevit, ABD tarafından Öcalan’ın kendilerine verileceğini söylüyor. Sayın Öcalan daha Kenya’dayken İmralı yeniden inşa edildi. Sayın Öcalan orası için “proto Guantanamo” diyordu. Bu benzetmeyi de şunun için yapıyordu. Guantanamo, ABD egemenliğinde ama ABD hukukunun geçmediği bir yer. İmralı’da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ama hukukunun olmadığı bir yer. Burada keyfiyet esastır, en geri yasalar bile geçerli değildir. Hep olağanüstü hâl ile yönetilmiştir. Yapılan bu ağır tecrit, güncel siyasal devletin yaklaşımı ile 2015-2016’dan itibaren Kürt halkına karşı yürüttüğü Çöktürme Planı’nın bir parçasıdır.
 
İkinci bir noktada şu; Sayın Öcalan’ın savunmaları, paradigmasını oluşturan cümleler, kitapları çevrildikçe, bu paradigma daha bilinir hale geliyor. Yani bu bahsettiğimiz Kürtler dışındaki halkların, ezilen kesimlerin bu paradigmayı tanıması için bunlar ile tanışması için bunların çevrilmesi, yaygınlaşması ve paylaşılması gerekiyordu. Bu iki noktada da gelişmeler oldukça, paradigma hem düşünsel boyutuyla hem yazılı olarak çok değişik halklara yansıdıkça hem de Rojava devrimi, işte Rojhilat’taki ‘Jin jiyan Azadî’ sloganı etrafında gelişen kadın devrimi tüm bunlar aslında bu paradigmanın da geniş anlamda halklar ile buluşmasını da sağladı.
 
Bir tarafta İmralı’da uygulanan tecridin niteliği farklılaşırken, diğer tarafta bu durama karşı itiraz seslerinin de yükseldiğine tanıklık ediyoruz… 
 
 
Sayın Öcalan’ın paradigması geniş halk topluluklarına ulaştıkça, tecride karşı direniş de çok daha küresel bir hal alacaktır.
 
Bu yaygınlaştıkça bu paradigmanın yaratıcısı, bu gelişmelerin arkasındaki kişinin yaşadığı tecrit de daha fazla gündeme girmeye başladı. Son yıllarda uluslararası alanda halklar nezdinde Sayın Öcalan’a yönelik tecride ciddi bir tepki var. Bu coğrafyanın halkları, entelektüelleri, aydınları, sivil toplum örgütleri, yerli halklar, kadınlar ve ezilenler değişik kimlikleri baskı altında tutulan herkes giderek Sayın Öcalan ile hem düşünsel hem de duygusal bir bağ kurmaya başladı. Tecride karşı da ciddi bir tutum almaya başladılar. Sayın Öcalan’ın paradigması geniş halk topluluklarına ulaştıkça, tecride karşı direniş de çok daha küresel bir hal alacaktır. 
 
 İmralı tecridine karşı geliştirilen tepkilerde belli bir ivme yakalandı mı sizce? 
 
İyi bir dinamik yakalandı. Bu sürdürülebilirse -tabii Kürt halkının burada temel bir rolü olduğunun altını çizmem lazım- özgürlük kampanyasına katılacaklardır. Giderek gelişen ve ivmesi yükselen enternasyonal bir dayanışmanın varlığından söz edebilirim. Unutulmak istenen Sayın Öcalan tutsak edildiği günden çok daha fazla küresel tanınmışlığa ve ilgiye sahiptir. Bunun da bugüne kadar yürüttüğümüz mücadelenin bir sonucu olduğunu görmek lazım. Öcalan’ın özgürlüğünün halkların gündeminde yer alması, bu direnişin bir sonucudur. Bu çabalar son dört ay sürdüğü şekli ile -ki yükselen bir direniş var- sürdürülürse eğer, ben tecridin kırılabileceğine inanıyorum. Abdullah Öcalan’ın hukuken de siyasetten de özgür olması lazım. Özgür bir Öcalan, özgür bir yaşam alanı anlamına geldiği için bu çaba devam edecek.
 
 Öcalan en son 25 Mart 2021’de kardeşi ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘hem devlet hem de siz yanlış yaptığınız farkında mısınız?’ demişti.  Bu görüşmeden sonra zaten bir daha kendisinden haber alınamadı. Abdullah Öcalan o görüşmede neye işaret etmişti?
 
 
Tecridi kırabilirsek, masanın diğer taraflarını oturtabilirsek hem Kürt halkının hem de Türk halkına verilen yıkımı bitirebilir.
 
Aile ile yapılan ve çok kısa süren bir görüşme olduğu için bu bağlamını yansıtmamış olabilir. Bu nedenle biraz daha dikkatli konuşmak gerekir. Benim daha önceki benzer süreçlerde gördüğüm kadarıyla Sayın Öcalan aslında her zaman önümüzdeki tehlikelere dikkat çeken bir perspektif çizdi. Halkları, karşılaşacağı riskleri sürekli önümüze koydu. Daha önce dediğim gibi soykırım tehdidini gören, buna karşı tutum alan ve herkesi buna karşı olmaya çağıran bir tutumu var. Bu uyarıyı, şiddet ve yıkım sürecinin önlenmesi konusunda daha güçlü bir tutum alınmasına dönük bir çağrı olarak algılıyorum. Bizim de yıkım ve savaş siyasetinin önlenmesi konusunda çok önleyici bir role sahip olmamızı istemiş olabilir. 
 
Sayın Öcalan önceden ‘Ben masanın bir tarafındayım ve bekliyorum’ diyordu. Bu meselinin çözüm ayağında durduğunu, kendisinin barış konusunda hazır olduğunu söylüyordu. Ancak masanın diğer tarafı boş. Belki de masanın diğer tarafının, muhataplarının gelmesine dönük bir çağrı ve gelmeleri için de koşulların yaratılmasına dönük olarak da okunabilir. Bu çağrının hala geçerli olduğunu düşünüyorum.
 
Kürt halkına karşı yapılan Çöktürme Planı’nın yarattığı tüm acılara rağmen sonuca ulaşamazken, özgür Kürt gerçekliği giderek küresel dünyanın gündemine girdi. Kürt halkı, 2014’te dünyada çok daha tanınan ve önemsenen bir halk noktasına geldi. Burada bir aklın, mantığın sesi var. Bu Öcalan’ın sesi. Bu sesin güncel anda duyulması lazım. O ses, sesin sahibi masanın bir tarafında duruyor, bekliyor. Dolasıyla tecridi kırabilirsek, masanın diğer taraflarını oturtabilirsek hem Kürt halkının hem de Türk halkına verilen yıkımı bitirebilir. 
 
 Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm talebiyle 15 gün süren “Büyük Özgürlük Yürüyüşü” düzenledi. Bu tür girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Öncelikle şunu söyleyeyim; ben hukuken de siyaseten de Sayın Öcalan’ın özgür olması gerektiğini düşünüyorum. Hukuken çok derinleştirmeyeceğim ama AİHM’in verdiği kararlara hukuksal perspektiften baktığımızda bile Sayın Öcalan adil olmayan bir yargılama sonucunda tutsak edildi. İşkence olarak tanımlanan bir ortamda, işkence olarak tanımlanan bir cezaya çarptırıldı. Çok acil olarak Abdullah Öcalan’a ulaşılmasını istiyoruz, gündelik talebimiz budur. Ama İmralı sistemi tam anlamıyla anlaşılabilecek bir sistem değil. Onarılacak, ıslah edilebilecek bir sistem değil. Küresel bir korsanlık eylemi olan komplo sonucu oluşturulmuş bir adadır. Dolasıyla lağvedilmesi, Sayın Öcalan’ın da özgür olması lazım. Özgürlük Yürüyüşü de moral verici bir şekilde devam ediyor. Kürt halkının gerçek gündemi ile yürüyorlar ve siyasetin gündemi haline getirdikleri için son derece önemlidir. Kürtler bu gündem ile yürümeye devam edecektir. Çünkü bu durum Kürtler için varlık-yokluk meselesidir.
 
İmralı’yı denetleme yetkisi bulunan Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) halktan ve cezaevlerindeki tutsaklardan gelen mektuplar doğrultusunda İmralı’yı tekrardan gündemine aldığı belirtildi. CPT’den beklentiniz nedir?
 
CPT’nin yapacağı işler belli. Raporunu yayınlaması lazım. Raporlarda ifade edilen ve Türkiye’nin yerine getirmediği konular konusunda yer alan yaptırımları kullanması lazım. CPT, Avrupa Konseyi ülkelerini de harekete geçirebilecek bir kapasiteye sahip. Yeni bir ziyaret de gündeme gelebilir. Böyle bir imkânı var. İstediği her zaman gidebilir. Arkadaşlarımızın son görüşme sonrası yaptığı açıklamaya bakılırsa, demek ki Kürt halkının tecride karşı mücadelesinde sesini güçlendirdiği noktada CPT gibi organlar da rollerini oynama konusunda basınç hissediyorlar. Böyle bir sonucu çıkarabiliriz. Pek çok siyasi hesap dönüyor. Avrupa Konseyi’ni oluşturan ülkelerin tecrit karşısındaki yaklaşımları oldukça geridir. Tecridi gündemden düşürmeden bu kurumlar üzerine de odaklanmalıyız.
 
MA / Mehmet Aslan 
 
 

Diğer başlıklar

19/02/2024
17:15 DEM Partili Aslan Gemlik depremi sonrası Öcalan hakkında bilgi istedi
16:47 Hakan Fidan, Haşdi Şabi Heyeti Başkanı ile Ankara'da görüştü
16:40 Wan’dan PKK Lideri Öcalan’a mektup
16:25 DEM Parti’den fuhuş ve uyuşturucuya karşı açıklama
16:16 Birçok kentte DEM Parti rüzgarı
16:05 Adalet Nöbeti'nden kararlılık mesajı: Direniş mutlaka başarıya ulaşacak
16:03 Amed Kürt Enstitüsü’nden ‘anadil’ semineri
15:52 BTS 'mülakatlar kaldırılsın' talebiyle iki koldan Ankara'ya yürüyor
15:39 Beyaz Saray önünde 'Bijî Serok Apo' sloganları
15:37 Manavgat’ta kadın cinayeti
15:15 30 yıllık ağır hasta tutsağın tahliyesi ikinci kez ertelendi
15:00 Amed’e kayyım atayan Erdoğan Ensarioğlu’ndan belediyeyi istemiş!
14:11 'Sağlıkta şiddet yasası istiyoruz'
14:00 Kanun teklifi: Emeklilere yılda 3 defa 11 bin TL ikramiye verilsin
13:44 Amed’de zihinsel engelli bireyden haber alınamıyor
12:56 Afganistan’da heyelan: En az 25 ölü
12:27 Kısa vadede ödenmesi gereken dış borç 226,6 milyar dolara çıktı
11:16 Gemlik'te deprem
11:10 Yaşar Kırmızı 32 yıl sonra tahliye oldu
10:29 Tutsakların eylemi 85’inci günde
10:28 Gazeteci Ahmet’ten 118 gündür haber alınamıyor
10:04 Gazeteci Hesen: Türkiye’nin meselesi PKK değil Kürt düşmanlığıdır
09:55 Oyunculardan yasak tepkisi: Salon olmazsa sokaklarda oynarız
09:51 Bozan: ‘Büyük Özgürlük Yürüyüşü’ bir başlangıçtı
09:40 Göksoy: Kadın odaklı yerel yönetim eşbaşkanlıkla mümkün
09:08 ÖHD’li Özoral: Tecrit sürerken çözümden bahsedemeyiz
09:05 Elbistan'da 9 madenciye 13 yıldır ulaşılamadı
09:03 21 Şubat Dünya Anadil Günü: Kürtçe halen yasak
09:00 19 ŞUBAT 2024 GÜNDEMİ
08:59 Önce Kürtçe selam sonra bozkurt işareti
18/02/2024
23:58 ‘Dek û Dolabên Scapen’ oyunu sahnelendi
23:28 Halkevleri'nden MA'ya basın ödülü
20:00 Zeraq: Dil, bizimle bizden bir parçaya dönüşmeli
19:52 ‘Ölüm Uykudaydı’ oyunuyla açlık grevlerine dikkat çekildi
19:41 İsrail- Hamas savaşında son durum: Can kaybı 30 bine yaklaştı
19:33 Irak’tan tazminat ödemeyen Türkiye hakkında yeni bir dava
19:28 Hadi Amiri’nin 2 akrabası öldürüldü
17:57 Riha’da bir kadın katledildi
17:47 ‘Dünya Anadil Günü’ paneli: Türkiye’de dilsel bir soykırım yaşanıyor
17:01 Amedspor Kocaeli deplasmanında liderliğe yükseldi
16:45 6 kentte Adalet Nöbeti: Abdullah Öcalan'a özgürlük talebi
16:17 Maden ocağını işleten şirketin müdürü serbest bırakıldı
16:02 Bêrecûk'ta kitlesel büro açılışı
15:25 Êlih’te uyuşturucuya karşı açıklama
14:59 Wan’da Kürtçe için yürüyüş düzenlenecek
14:54 DEM Partili Kordu Licik'te: Tüm madenler kapatılsın
14:53 Katledilen gazeteci Kılıç mezarı başında anıldı
13:11 Yeni seçim müziği: Serfiraz bo DEM Partî
13:06 Madde madde DEM Parti'nin seçim beyannamesi
12:02 Maden ocağını işleten şirketin müdürü gözaltına alındı
11:33 DEM Parti'nin kadın seçim beyannamesinde neler var?
10:57 DEM Parti'den yeni bir kadın seçim müziği
10:40 DEM Parti'den kadın seçim beyannamesi: Eşit temsiliyeti savunan tek partiyiz
10:08 Jin dergi ‘anadil’ manşetiyle yayında
09:30 Cezaevlerindeki ‘özgürlük’ eylemi 84’üncü günde
09:29 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 117 gündür haber yok
09:24 Tarım işçilerini taşıyan araç kaza yaptı: 15 yaralı
09:19 Kürtçe afişi engelleyen kayyıma tepki: Asimilasyon sürüyor
09:14 KNK Eşbaşkanı Murad: Türkiye yeni bir operasyon hazırlığında
09:09 Göçük alanına girmeleri engellenen ekolojistler: Örgütlenmeliyiz
09:07 Çocuklara Newroz hediyesi: Çand Ma
09:03 AKP’li belediyede aile şirketlerine milyonlarca liralık ihale
09:01 AKP’nin 248 adayından sadece 3’ü kadın
09:00 18 ŞUBAT 2024 GÜNDEMİ
17/02/2024
23:35 DEM Parti’den hareketli seçmenlere çağrı: Bizi ara seni sandığa götürelim
23:23 Avrupa kentlerinde 15 Şubat protestosu
23:02 ABD ve İngiltere Hudeyde’ye hava saldırısı düzenledi
21:15 Sokak hayvanları için çağrı: Hayvanları ölüm kamplarına tıkanlara oy yok
20:27 Êlih ve Şirnex’te 6 kişi tutuklandı
20:15 İstanbul’da anadil hakkı ve önemi tartışıldı
20:01 İstanbul’da ‘8 Mart’a Giderken Kadın Sağlığını Konuşuyoruz’ paneli
19:54 Köln’de yüz binlerin katılımıyla Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talep edildi
19:14 İstanbul’da bildiri dağıtımıyla 8 Mart startı verildi
18:15 İstanbul Üniversitesi’nden Licik raporu: 20 milyon metreküplük kütle kaydı
18:03 Mersin Kadın Platformu: Medeni Kanun değişikliğine izin vermeyeceğiz
17:32 Facianın yaşandığı altın madeninin lisansı iptal edildi
17:00 ‘Demokrasi ve Özgürlük’ mitingi için bildiri dağıtıldı
16:55 Amed'te erkek şiddeti
16:37 Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği: Eşitlikçi kentler istiyoruz
16:33 DEM Parti Dep ve Sarcon'da seçim büroları açtı
16:23 Bakırhan: Biz de helal seçmenlerimiz için mücadele edelim
16:16 Özgür Özel ile EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan görüştü
15:43 Dr. Nevruz Uğur: Okulu terk eden çocukların yüzde 70’inin anadili ve eğitim dili farklı
15:28 Yüz binlerce insan Abdullah Öcalan için Köln’de buluştu
15:23 Adalet Nöbeti: Güçlü bir mücadele ağı oluşturulsun
15:19 İHD İzmir Şubesi: Gazetecileri cezalandırmaktan vazgeçin
15:09 İHD İzmir Şubesi: Maden faciasının sorumluları hesap vermeli
14:57 DEM Parti’den KESK’e ziyaret
14:28 ‘Hasta tutsaklar Keskin, Yıldız ve Karsu serbest bırakılsın’
14:21 Kışanak: Diyarbakır’dan Ankara’ya barış köprüleri kurmak için yola çıkıyoruz
14:13 Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu
13:57 35'inci maddenin iptali istendi
13:39 DEM Parti 14 kentin adaylarını açıkladı: Ankara'da Kışanak ve Türkdoğan
13:31 Wan Büyükşehir Belediyesi kayyımı Kürtçe billboardları engelledi
13:24 Cumartesi Anneleri Karakoç’un faillerini sordu
13:17 Eğitim Sen'den şiddete tepki: Sorumlu yetkililerdir
13:13 DEM Parti'den 'Demokrasi ve Özgürlük Mitingi'ne çağrı
12:18 'Abdullah Öcalan’a özgürlük' kampanyasında yeni bir dönem başlıyor
12:11 TJA yerel seçim tutum belgesini açıkladı: Tek kurtuluş 'Jin jiyan azadî'
12:11 X Jinnews’in Kürtçe hesabını engelledi
11:40 Köprüye Öcalan posteri asıldı
11:23 Batan kargo gemisinde 2 mürettebatın cansız bedeni bulundu
11:16 Bursa’da 2 kişi tutuklandı
09:38 KDP yönetimi kayıp gazeteci için 116 gündür sessiz
09:37 Tutsaklar 83 gündür açlık grevinde
09:12 Licik’teki faciada 6 kişi tutuklandı
09:11 'Kemal Kılıç'ı katledenler Meclis'te AKP ile ittifak halinde'
09:10 Konak: Rusya’da muhalifler kendiliğinden ölmezler
09:09 Açlık grevindeki tutsaklara baskılar arttı
09:09 TMMOB Dêrsim İKK Sekreteri Beycan: Licik’te acil önlem alınmalı
09:08 Şirnex’in DEM Partili Eşbaşkan Adayı Saltan: Kentin gerçek sahipleri geri döndü
09:05 Kayyımlar Hezex’i parsel parsel sattı!
09:04 Hasta tutsak Zoraslan'ın kardeşi: Ölmelerini bekliyorlar
09:02 Şakar: Öcalan komployla çıkarıldığı Ortadoğu’ya düşünceleriyle döndü
09:00 17 ŞUBAT 2024 GÜNDEMİ
16/02/2024
23:59 Başsavcılık raporu: Anagold Madencilik asli kusurlu bulunmadı
22:06 İstanbul'da 2 kişi tutuklandı
20:58 AP’deki konferanstan çağrı: Abdullah Öcalan özgür olmalı
20:38 TGS’den gazetecilere ev hapsi verilmesine tepki: Adli kontrol cezaya dönüştü
20:01 Qral û Travis oyunu sahnelenmesine 1 saat kala yasaklandı
19:41 Erkan Baş Gebze belediye başkan adayı oldu
19:41 Eğit-Der 36’ncı kuruluş yıldönümünü kutladı
19:15 Hakan Fidan, Neçirvan Barzani ile görüştü
19:10 30 yıllık ağır hasta tutsak Yaşa’nın infazı 6 ay durduruldu
19:07 Licê’de gözaltına alınan 3 kişi tutuklandı
18:55 ‘Maden alanları yağma alanı olmaktan çıkarılsın’
18:47 Serbest bırakılan gazeteciler: Özgür basın susturulamaz
18:29 DEM Parti Gençlik Meclisi’nden CPT’ye mektup
18:24 Bir öğrencinin KYK yurdunda intihar ettiği iddiası
18:16 Amed’te ‘Edebiyat ve dil’ paneli
17:58 DEM Parti’nin Colemêrg’in Xirvate belde adayları belli oldu
17:30 TTB ve SES: Kanun teklifi toplum sağlığına zarar verecek
17:25 Wan belediye eşbaşkan adayları tanıtıldı: Kayyımları Kurdistan’dan göndereceğiz
17:05 Adalet Nöbeti: Öcalan'ın özgürlüğü için mücadelemiz sürecek
17:03 DEM Parti’den Çöpler Maden raporu: İliç Türkiye’nin Çernobil’i olmuştur
16:16 Sevda Kuş boşandığı polis tarafından katledildi
15:54 Selin vurduğu Antalya için 'afet alanı ilan edilsin' talebi
15:37 Gazetecilerin hakimlik ifadeleri başladı
15:33 Rus muhalif siyasetçi cezaevinde yaşamını yitirdi
15:03 Erdoğan: Biz varsak doğalgaz var biz yoksak doğalgaz yok
14:34 Hasta tutsak Muhlise Karagüzel açık kalp ameliyatı oldu
14:32 DEM Parti’den siyasette eşit temsiliyeti sağlamak için önerge
14:31 İstanbul’da 21 Şubat paneli düzenlenecek
14:24 SGDF'li Polat gözaltına alındı
14:10 İstanbul Barosu’ndan Murat Kurum hakkında suç duyurusu
13:55 İşçilere 4 gündür ulaşılamadı
13:52 Amed’de gözaltına alınan 11 kişi serbest
12:25 22'nci Uluslararası Film ve İnsan Hakları Forumu’nda gündem Orta Doğu
12:20 Savcı ifadelerini almadığı gazeteciler için tutuklama talep etti
11:44 Üçüncü Kürt Konferansı sona erdi: Diplomatik kanalları harekete geçireceğiz