ŞIRNEX - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuran avukat Haşim Toğurlu, "Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması toplumsal barışın önünü açacaktır” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit koşulları altında tutulan ve 35 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek için 22 Ocak’ta bin 330 avukat Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Başvurucular arasında yer alan İnsan Hakları Derneği (İHD) Şirnex Şubesi Eşbaşkanı Avukat Haşim Toğurlu, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması halinde Türkiye’deki Kürt sorununun çözüme kavuşacağının altını çizdi.
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) raporları ve ailelerin başvuruları doğrultusunda İHD olarak son 3 ay içerisinde 2 kez Adalet Bakanlığı’na başvurduklarını belirten Toğurlu, başvurularının temel amacının İmralı tecridinin kaldırılması olduğunu söyledi.
EŞİTLİK İLKESİNİN İHLALİ
Anayasa’nın eşitlik ilkesine rağmen İmralı Adası’nda aile ve avukat görüşünün engellendiğini dile getiren Toğurlu, bu şekilde Anayasa’nın ihlal edildiğini söyledi. Yapılan aile ve avukat görüş başvurularının yanıtsız bırakılmasının ikinci bir ihlal olduğunun altını çizen Toğurlu, 2011 yılında benzer bir durumun yaşanmasına ilişkin açılan bir davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde olduğunu hatırlattı. AİHM’in geçen süreye rağmen henüz karar vermediğini dile getiren Toğurlu, mahkemenin hak ihlallerine karşın görevini yerine getirmediğini kaydetti.
TECRİT VE KÜRT SORUNU
İmralı Cezaevi’ndeki mutlak tecridin devletin Kürt sorununda çözüm tercihiyle bağlantılı olduğunun altını çizen Toğurlu, “Devlet böyle bir tercihte bulundu ama toplum olarak bizlerin ne yapması gerekiyor?” diye sordu. Toğurlu, “Toplum içinde kendisini sorumlu hisseden tüm kesimlerin apaçık ortada olan bu kanuna aykırılıklara karşı sesini çıkartması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi yasalarına uymamayı teşvik eden bu uygulamaları kesinlikle ortadan kaldırması için herkesin gerekli başvuruları yapması gerekiyor. Biz de İHD olarak bu hak ihlallerinin sonlandırılması için Adalet Bakanlığı nezdinde başvuruda bulunduk. Fakat şu ana kadar herhangi bir sonuç almış değiliz. Umarım kısa bir sürede sonuç alırız” diye belirtti.
ADALET BAKANLIĞI’NIN TUTUMU
Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruların kabul edilmesi halinde Kürt sorunun çözümünde demokratik yolların açılacağını dile getiren Toğurlu, “Önümüzde bir pratik söz konusudur. Çözüm süreci, Türkiye’de Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülebileceğini bize gösterdi. Bu sorunun güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek, demokratik yöntemlerle çözülmesinin yolunun açılarak, bu sorunun gerçek anlamda çözülebileceğine dair toplumda umut oluştu. Bu umudu henüz kaybetmiş değiliz. Toplum olarak barış umudumuzu diri tutmamız gerekiyor. Karşımızda ne kadar ırkçı, ayrımcılığı teşvik eden, barışı öteleyip savaşta direten bir tutum söz konusu olsa bile, toplum içindeki vicdan sahibi tüm kesimlerin barışı haykırması gerekiyor” dedi.
‘MUHATAP SAYIN ÖCALAN’DIR’
Abdullah Öcalan’ın sorunun çözümünde muhatap olduğunu vurgulayan Toğurlu, “Bu tecridin kaldırılması, beraberinde toplum içerisinde ciddi bir refahı da getirecektir. Çözüm süreci gibi yeni bir sürecin başlaması toplum içerisinde hem psikolojik olarak hem de ekonomik olarak ciddi bir refahı getireceğini önceki dönemlerden gördük. Önümüzde çözüm süreci gibi bir pratik dururken, bugün hala eski güvenlikçi politikalarda ısrarın hiçbir şekilde olumlu sonucu olmayacağı herkesin malumudur. Bu politikaların sonucunu şu an da görüyoruz; Güvenlikçi politikaların tercih edilmesi Demokratik Cumhuriyet iddiasının önüne ket vuruyor. Aynı zamanda büyük bir ekonomik krizi de beraberinde getiriyor. Buna bağlı olarak da vatandaşların kısa süre içerisinde ciddi maddi kayıplar yaşamasına neden oldu” ifadelerini kullandı.
‘DEMOKRATİK CUMHURİYET’E EVRİLMELİ’
Kürt sorununda çözümsüzlüğün devlet sisteminde çürümeye neden olduğunu söyleyen Toğurlu, “Kendi koydukları kurallara uymayan bir hükümet veya devlet sisteminin kendini uzun süre sürdürmesi söz konusu değildir. Hesap verilebilirlik ortadan kalktığı zaman, devlet mekanizması kendini çürümeye götürür. Eğer çürümeyi bir yerden kesip atmazsanız, maalesef bütününe yayılır. Devletin temel dayanağı Anayasa’dır. Kamu gücünü Anayasa’dan alır. Ancak bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’na bağlı kalmadığını görüyoruz. En yüksek kademede anayasal bir suç işleyen kişi veya kurumların bir şekilde cezai şarta karşılaşmaması beraberinde cesaretlenmeye götürür. İhlalleri ortadan kaldırmasıyla görevli Yargıtay’ın kendisi hak ihlali yaparsa, vatandaşın da bu kamu düzenini sağlamakla görevli kişilerin de kurallara bağlılığı beklenemez. Derhal buna son verilmesi gerekiyor. Bunun başlangıcı olarak İmralı Cezaevi’nde uzun süredir devam eden sistematik tecride son verilmeli ve Türkiye’nin Demokratik Cumhuriyet ilkelerine bağlı yola evrilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ BARIŞI GETİRECEK’
Çözüm için ciddi bir iradenin ortaya konulması gerektiğinin altını çizen Toğurlu, şunları söyledi: “Dünyada, Türkiye’deki Kürt sorununa benzer onlarca sorunun çözüm örneği var. Bunların çözümü de hemen hemen birbirine yakın. Devletler içerisinde birden fazla halkların yaşadığı coğrafyalarda benzer sorunların yaşanması doğaldır. Nitekim Güney Afrika’da Nelson Mandela örneği var. Sayın Abdullah Öcalan’ın da Nelson Mandela gibi fiziki özgürlüğüne kavuşması, toplumsal bir barışın önünü açacaktır. Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması, Türkiye’deki Kürt sorununun tamamıyla çözüme kavuşmasına, demokratik toplum içinde refaha ulaşmasına sağlayacaktır.”
MA / Ömer Akın