RIHA – Açlık grevi eylemlerine ilişkin panelde konuşan DEM Partili Sezai Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu Demokratik Ulus paradigmasıyla sistemin kendini yeniden inşa etmesinde kırılma gerçekleştirdiğini belirterek, uygulanan “mutlak tecridin” bundan kaynaklandığını söyledi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Riha Şubesi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Riha şubesi, Riha Barosu ile Riha Tabip Odası Riha Barosu Tahir Elçi Konferans salonunda, “Bir halk arayışı olarak açlık grevleri” panelini gerçekleştirdi. ÖHD Riha Şubesi Hapishane komisyonu Eş sözcüsü Avukat Deniz Akyıldırım’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Muş milletvekilli Sezai Temeli ile Avukat Mustafa Vefa sonum yaptı. Panele Emek ve Demokrasi bileşeni kurum temsilci ve üyelerinin yanı sıra birçok kişi katıldı.
Panel moderatör Avukat Deniz Akyıldırım’ın 30 yıllık tutsaklığın ardından cezaevinde tahliye olan Şadiye Manap’ın panele gönderdiği mesajı okumasıyla başladı. Manap, cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine dikkati çekerek, açlık grevlerinin sahiplenmesinin önemini vurguladı.
‘TOPLUM TECRİT ALTINA ALINIYOR’
Ardından DEM Partili Sezai Temeli, İmralı F Tipi Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden ağırlaştırılmış tecrit politikalarına dikkati çekerek, cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerinin önemine değindi. İmralı Adasında “Mutlak iletişimsizliğin” sürdüğünü kaydeden Temeli, “Açlık grevleri de buna karşı başlatılan bir eylem. Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi ve eylemler en belirgin mücadele alanını ortaya koydu. Açlık grevleri ilerledikçe toplumun refleksi de artacaktır. Tecride karşı gözlerini kapamış kesimlerin gözlerini açmasının bir yolu da cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemleridir. Türkiye de ki sol sosyalist ve aydınlar maalesef bu 25 yıllık tecrit politikasına kayıtsız kaldılar. Rejimde bu kayıtsızlıktan yararlanarak hukuksuz bir düzeni ortaya çıkardı. Tecrit sadece cezaevlerinde uygulanmıyor. Faşizmin kurumsallaşmasıyla her alana sirayet ediyor. Bunu en basit bir basın açıklamasında da görebiliyoruz. 25 yıllık sürece baktığımızda faşizmin kurumsallaşmasıyla toplum tecrit altına alınıyor” dedi.
‘KIRILMAYI ÖCALAN GERÇEKLEŞTİRDİ’
Geçmişte yaşanan katliam ve baskıların bugün de benzer biçimde devam ettiğine dikkati çeken Temelli, “Faşizmde süreklilik devam ediyor. Bu bir rejimin yapılanması. Bu aslında bir yerde Türkiye kapitalizmin krizi. Bu kriz ile baş etmek için otoriter bir rejimi ayakta tutmaya çalışıyor. Buradaki en ciddi kırılma yani düzenin kendini yeniden inşa etmesindeki kırılmayı Öcalan gerçekleştirdi. Ortaya koymuş olduğu yeni bir sistem arayışı sistemde bir kırılma yarattı. Türkiye toplumunu bu minvalde düşünmeye davet ediyor. Buna karşı devletin refleksi de sert ve saldırgan bir şekilde tüm hakları ihlal edebilecek bir form olan faşizme kaymasıyla gerçekleşiyor. Sistem artık inkar ve imha ile değil kabul ederek karşımıza çıkıyor. Tabi bu kolay olmuyor. Bu büyük bir mücadele ve bedel ile gerçekleşiyor. Kapitalist devlet krizi ancak ve ancak ulus devletin baskısıyla sürdürülebilir ama bu kırıla bilir. Yani Sayın Abdullah Öcalan ulus devlet formu yerine Demokratik Ulus formunu ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
‘DAHA FAZLA MÜCADELE VE ÇALIŞMA YAPMAK GEREKLİ’
Temelli, konuşmasını şöyle tamamladı: “Parti olarak her zaman seçimler ve gelgitlerden öte paradigmal perspektifimiz ile olaylara yaklaşırız. 3’üncü yoldan kopmadan mücadelemizi sürdürüz. Bu çok önemli ve kritiktir. Ast olan 3’üncü yol stratejisinden kopmamak ve Demokratik Modernite anlayışıyla bugünü ve yarını inşa etmektir. Açlık grevlerindeki tutsaklarda bunu hatırlatıyor. Topluma verdiği mesaj bu; Tecrit sonlansın diyor. Tecrit sonlansın diye açlık grevinde tutsaklar. Neden Öcalan? Yani 1900’lerin başlarında sorsaydık neden Lenin derdik, 1800’lerde sorsaydık neden Marks derdik. Dünyayı değiştirme meselesi bu. Dünyanın nereden değişeceği de beli, Ortadoğu da değişecek. Dünyayı kimin öncülüğünde değiştireceğimiz de belli. Kürt halkının mücadelesi öncülüğünde değişecek. Neden Öcalan sorusunun yanıtı aslında bize her şeyi açıklıyor. Eğer böyle olmasıydı Öcalan tecritte olmazdı. Devlet bu denli saldırganlıkla ne bu tecridi var ederdi nede faşizmi kurumsallaştırırdı. Eğer bu düzeni değiştirmek istiyorsak doğru yerden başlamalıyız. Doğru yer tecridi sonlandırmaktır. Avrupa, Latin Amerika ve uzak doğuya gittiğinizde bugün Öcalan ve onun tezlerinin nedenli yoğun konuşulduğunu görseniz bizim nedenli eksik olduğumuzu görürsünüz. Bizde bunun özeleştirisini vererek, daha fazla mücadele ve çalışma yapmamız gerektiğinin farkındayız.”
Daha sonra Avukat Mustafa Vefa söz aldı. Açlık grevlerinin tarihsel gelişimine değinen Vefa, “Politik olarak bir özne olan insanın düşüncesini özgürce dile getirmesini savunuyoruz. Egemen insanı etten kemikten görmek istiyor. Fakat bunun karşısında birey sadece nefes alan bir canlı değilde politik olarak yaşamın bir yerinde var olan bir birey olarak kendini görmek istiyor. Bu nedenle de elinde bulunan tek silahı bedeni. Toplumsal anlamda çözüme kavuşmayan meselelerde tutsaklar bu tür eylemlere başvurmak zorunda kalıyor” dedi.
Konuşmasının ardından Vefa, açlık grevlerine ilişkin hazırladığı verilerden oluşan sunumu yaptı.
Panel soru cevap eşliğinde son buldu.