AMED - Şêx Seîd Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Ahmet Kaya, Şêx Seîd isyanının yıldönümüne işaret ederek, “Kürtlerin haklarının yok sayılması bakımından günümüzün 1925’ten farklı olduğu söylenemez. Bir milletin varlığını inkar etmek kabul edilemez” dedi.
Şêx Seîd’in 13 Şubat 1925’te başlattığı isyanın yıldönümüne ilişkin Şêx Seîd Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından basın toplantısı düzenledi. Dernek binasında, dernek yönetimiyle birlikte açıklama yapan Şêx Seîd Derneği Genel Sekreteri Ahmet Kaya, isyanın günümüze kadar iz bırakan önemli olaylardan biri olduğunu ifade etti. Kaya isyanı “Kürt halkının haklı taleplerinin dile getirildiği serhildan” olarak niteledi. İsyanın “bir provokasyona karşı tepkiyle” başladığını dile getiren Kaya, “Şêx Seîd serhildanı, günümüz Kürt ulusal mücadelesinin temel parçalarından birini oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘İŞGALE KARŞI MÜCADELE KARARI ALINIR’
Birinci Dünya Savaşı ve ardından İngiliz emperyalizminin desteğiyle Kurdistan’ın 4 parçaya bölünüp Türk, Arap ve Fars devletlerince işgal edilerek paylaşıldığını kaydeden Kaya, “Kürtlerin siyasal, kültürel, tarihi ve sosyolojisi yok sayılarak inkâr ve imha yoluna gidildi. Daha önceden Kürtlere özerklik sözleri veren M. Kemal ve yönetimi tarafından bu hakların verilmesi bir yana, birer Kürt eğitim kurumları olan medreseler de kapatılarak Kürtler asimilasyon sürecine tabi tutuldular. Azadi Hareketi çatısı altında örgütlenen Kürtler, haklarını talep etmek amacıyla çalışmalar başlattılar. Azadi liderlerinden Cibranlı Halit Bey ve eski Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey tutuklanmış ve Şêx Seîd’in de ifadesine başvurulmuştur. Bunun üzerine arayışa geçen Şêx Seîd Hınıs’tan Piran’a doğru yola çıkar. Yolculuğu sırasında birçok yeri ziyaret eder toplantılar düzenler ve Kürt aşiret liderleri ile öneriler geliştirir ve birlikte mücadele kararı alırlar” dedi.
Kaya, Pîran’da kardeşi Şeyh Abdurrahim’in evine misafir olduğu sırada, askerler toplantının olduğu eve gelip, ev sahiplerinden Kürt savaşçılardan Vartolu Nebi ve arkadaşlarının kendilerine teslim edilmesini istemesiyle olayların patlak verdiğini belirtti. Silahların kullanıldığı “provokasyonun” “ayaklanma” olarak lanse edildiğini belirterek, “Şêx Seîd ve arkadaşlarının haklı talepleri, isyana endekslenerek geniş çaplı askeri müdahaleye zemin yapılır” diye ifade etti.
‘KÜRTLERİN YOK SAYILMASI 1925’TEN FARKLI DEĞİL’
Patlak veren olayın Kurdistan’da protesto ve şiddetli itirazlara neden olduğunu kaydeden Kaya “Şêx Seîd’in itirazının ardından bugüne kadar yürütülen mücadelenin temelinde Kürtlerin kimlik, dil ve insani diğer sosyal ve siyasal haklarını istemesi var. Bu talepler, insani ve demokrasinin gerekliliği olan taleplerdir. Kürtlerin haklarının yok sayılması bakımından günümüzün 1925’ten farklı olduğu söylenemez. Bir milletin dilini yasaklamak varlığını inkar etmek, bu amaçla baskı, tutuklama, sürgün ve katliam gibi bir çok ağır uygulamalara maruz kalmak dini, vicdani, ahlaki ve hukuki olarak etik değildir. Hiç bir şekilde kabul edilemez” diye konuştu.
‘ZULMÜN SON BULMASININ YOLLARINI ARAMALIYIZ’
Dernek Başkanı ve Şêx Seîd’in torunu Kasım Fırat da, Kürt tarihinde kara günlerin ve komploların yaygın olduğunu ifade ederek, “Üzerimde yüzyıldır süren bu zulmün son bulmasının çözüm yollarını aramalıyız. Bunu nasıl sonlandırırız, bunun üzerine düşünmeliyiz. Kürt partileri, liderleri, kanaat önderleri, alimleri, bu zulmün neden sürdüğü üzerine düşünmeli, buna bir çözüm bulma yolu aramalıdır” dedi.