İSTANBUL - Uluslararası komplodan bu yana Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için mücadele veren Barış Annesi Rewşan Döner, "2024 yılını Öcalan'ın fiziki özgürlüğü yılı yapalım" diye kaydetti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo 26’ncı yılına girdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüklü küresel güçlerin tasfiye planına karşı 9 Ekim 1998’de tutsak Mehmet Halit Oral’ın Mereş Cezaevi’nde bedenini ateşe vererek başlattığı ve ateşten çembere dönüşen “Güneşimizi Karartamazsınız!” eylemleri, uluslararası güçlerin komplosuna verilen ilk yanıt oldu. Abdullah Öcalan’ın “çarmıha gerilme” olarak tanımladığı Avrupa’da bulunduğu 130 gün boyunca devam eden eylemler, PKK Liderinin Türkiye’ye getirilmesiyle farklı bir aşamaya geçti. Kurdistan ve Türkiye kentlerinde alanlara çıkan Kürtler, Abdullah Öcalan’ın etrafında direniş çemberi oluşturdu.
PKK Liderinin Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999’da eylemde olan 55 yaşındaki Barış Annesi Rewşan Döner, geçen 25 yılda Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele ettiğini söyledi. Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 12 Eylül askeri darbe sonrası Kürt özgürlük mücadelesiyle tanışan Döner, bu süreçte amcasının üniversite okuduğu Ankara’da kaybedildiğini, sonrasında Bêdlis’te yaşayan ailesinin devlet baskılarının hedefi olduğunu söyledi. Bu süreci sistematik hale getirilen ev baskınlarının takip ettiğini dile getiren Döner, aile bireylerinin birçok kez gözaltına alındığını, işkencelere uğradığını aktardı. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise köy imamı olan amcasının katledildiğini, 1994 yılında ise köylerinin yakıldığını söyledi.
Köylerinin yakılmasının ardından koruculuk dayatmalarını reddederek İstanbul’a göç ettiklerini dile getiren Döner, Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden sonra yaşananları ve 25 yıldır sürdürdüğü mücadelesini anlattı.
Abdullah Öcalan'ın Suriye’den çıkmasıyla kötü bir sürece girildiğini hissettiklerini dile getiren Döner, “O dönem içimde hep bir tereddüt vardı ve o kara gün, 15 Şubat yaşandı. Köylerimizi yaktılar, çocuklarımızı şehit ettiler, sürgün edildik ama hiçbir şey 15 Şubat kadar bizi etkilemedi. Ne bir şey içebiliyorduk ne de bir şey yiyebiliyorduk. Önderlik Türkiye’ye getirildikten sonra 4, 5 gün içerisinde yargıladılar ve onu İmralı Cezaevi’ne koydular” dedi.
‘HALK KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDI’
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999’da gerçekleştirilen bir eyleme katıldığını belirten Döner, polis saldırısında kafasına aldığı darbeyle yaralandığını anlattı. Döner, “Kafam iki yerden kırılmıştı ama diğer gün başka bir eylem yapıldı, hemen ona da katıldım. Halk kuvvet verdi ve ona karşı gerçekleştirilen komployu boşa çıkardı. Halk da artık eski halk değil, yüzlerce kişi O’na destek veriyor. Yüzlerce kişi ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ diyerek bedenlerini ateşe verdi” şeklinde konuştu.
‘ABDULLAH ÖCALAN KÜRTLERİN İRADESİDİR’
Abdullah Öcalan’ın 25 yıldır İmralı Adası’nda ağır tecrit koşullarında tutulduğuna dikkat çeken Döner, komplonun PKK Liderinin fiziki özgürlüğünün sağlanmasıyla sona ereceğini söyledi. Abdullah Öcalan’dan 35 aydır haber alınamama haline değinen Döner, “Tecrit sürdürülüyor. Önderlikten haber alınırsa, onunla görüşülürse, daha güzel şeyler yapacak. Onlar da bu yüzden tecrit uyguluyor. Ona düşmanlık besliyorlar. Allah bir insanı yaratınca, haklarını da verir. Onların kanunları göre de avukatlarıyla görüşme hakkı var, aile görüş hakkı var. Kürt Halk Önderi sıradan bir insan değildir. Tüm Kürtler iradesi olarak kabul ediyor. Özetle her anlamda tecridin yeri yoktur” ifadelerini kullandı.
‘2024 ÖZGÜRLÜK YILI OLMALI’
2024 yılının Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlük yılı olması gerektiğini vurgulayan Döner, “Buradan tüm halklara sesleniyorum: Ben bir Kürt annesi olarak barışı, eşitliği savunan biriyim. Hep beraber yaşamak için halklar ne yapabiliyorsa yapsın ve tecridi kaldıralım. 2024 yılını önderliğin fiziki özgürlüğü yılı yapalım. Bu tecrit devam ederse, adalet, barış sağlanamaz. İşkence, şiddet devam eder, ekonomi bile sıfıra iner. Tüm bu sorunların nedeni savaş ve tecrittir. Demokrasi, özgürlük ve adalet isteyenlerin tamamı bu tecridi kırmalıdır. Yakın bir zamanda da önderlik özgür olmalı” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu