İSTANBUL- BMG’nin düzenlediği “Tecrit ve hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri” panelinde cezaevlerindeki tecrit ve hak ihlallerine dikkat çekilerek, “Dışarıdaki tecridi parçaladığımız zaman cezaevlerindeki tecridi kırabiliriz” denildi.
Birleşik Mücadele Güçleri’ (BMG), “Ayağa Kalk” kampanyası kapsamında “Tecrit ve hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri” konulu panel düzenledi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Bahçelievler İlçe Örgütünde düzenlenen panelde, “Tecride ve hapishanelerdeki hak gasplarına karşı mücadeleyi tartışıyoruz. Ayağa kalk” pankartı asıldı.
Moderatörlüğünü Bejna Kılıç’ın yaptığı panelde, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) adına Mehmet Acettin, Özgürlük İçin Hukukçular Derneğin’den (ÖHD) Mizgin Argış, BMG’den Kerem Bükre konuşmacı olarak yer aldı.
Panel mücadelede yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından sunumlara geçildi.
‘TECRİTE TÜM BOYUTUYLA KARŞI ÇIKMALIYIZ’
Panelde ilk söz alan Mehmet Acettin, tecrit ve cezaevlerinin durumunu akışına bırakmanın tecrit politikalarının kabulü anlamına geldiğini söyledi. Tutsakların toplumdan tamamen soyutlamaya çalışıldığını ifade eden Acettin, “Tecrit sadece hapishanelerde değil aynı zamanda toplumsal kesimin içerisinde de bir tecrit durumu söz konusu” dedi. Bütün toplumun tecrit altına alındığını kaydeden Acettin, bugünkü tecrit politikasının yeni olmamakla birlikte çok boyutlu olduğuna işaret eden Acettin, 1971 yılı ve ‘80 yılındaki devrimcilerin atılımına dikkat çekti. 24 Ocak kararlarını hatırlatan Acettin, “Fabrikalarda işçiler; köylüler ayaklanıyordu. Devletin kurtuluşu darbeydi. 12 Eylül darbesi faşizmi kurumsal harekete geçirdi, 90’larda ayaklarını ördü, 2000’lerde cezaevleri saldırıları oldu. 96’dan sonraki süreçte kazanım oldu ama geçici oldu tutsaklar açısından. Fiziki koşulların hazır olmaması anlamını taşıyordu. Çünkü o zaman daha önce bildiğimiz gibi klasik hapishaneler vardı; birlikte kalmak vardı” diye konuştu.
TECRİDE KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE
Türkiye’de neoliberal politikaların hayata geçirilmesinin ilk ayağının cezaevleri olduğuna dikkat çeken Acettin, dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” öncesi söylediği, “eğer biz hapishaneleri kontrol altında tutmazsak, bu ekonomi politikalarını hayata geçiremeyiz” sözlerini hatırlattı. Cezaevlerinde hayata geçirilen F Tipi uygulamalarının devletin faşist ülkelerdeki tecrit politikalarını örnek alarak uyguladığını vurgulayan Acettin, “Daha sonra S,Y,H tipi hapishanelerini açtı. Bununla birlikte tutsaklarla her türlü dayanışmanın da engellenmeye çalışıldığını gördük. İnsan okumazsa, iletişim kuramazsa, bir insan görmezse insanlıktan kendisini soyutlamış olacak. Bunu öngörüyorlar” şeklinde konuştu.
İmralı’daki mutlak tecride ve siyasi tutsaklara yönelik hak gaspları karşısında, Kürt sorununun demokratik çözümü için süren açlık grevi eylemlerine işaret eden Acettin, ortak mücadele çağrısında bulunduç
CPT’NİN SESSİZLİĞİ
Daha sonra söz alan ÖHD üyesi Avukat Mizgin Argış, yaklaşık 3 yıldır Abdullah Öcalan'dan haber alınmaması nedeniyle İmralı’da mutlak bir iletişimsizlik halinin olduğunu söyledi. CPT’nin İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyaret sonrası raporunu yayınlamamasını eleştiren Argış, “ CPT’nin İmralı Adası’na yaptığı ziyaretin üzerinden iki yıl geçti. Bu konuda başta hukukçular olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu başvuruda bulundu. Amed ‘te bin 330 avukat başta olmak demokratik güçlerin başvuruları oldu ama buna rağmen CPT sessizliğini koruyor. Tecridi tartışırken sadece İmralı ve cezaevleriyle sınırlı tutamayız. Cezaevlerindeki tecrit politikası tüm topluma sirayet etmiş durumda. Giderek derinleşen tecrit politikaları toplumda normalleştirilmek isteniyor. İmralı'ya yapılan tüm başvurular Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından disiplin cezalarıyla engelleniyor. Tecrit politikaları son bir yıldır hiçbir gerekçe gösterilmeden hukuksuza uygulanmaya devam ediyor ” diye konuştu.
CEZAEVLERİNDEKİ AÇLIK GREVLERİ
Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit politikasını protesto etmek amacıyla 27 Kasım’da Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine dikkat çeken Argış, “Cezaevlerinde başlayan açlık grevleri 15 Şubat'ta kadar dönüşümlü devam edeceklerini söylemişlerdir. Ama talepleri karşılanmadığı durumda süren nereye evirileceğini bilmiyoruz. Biz hukukçular olarak bunu uzamasından endişeliyiz. Cezaevi yönetiminin açlık grevlerinde olan kişilere yönelik disiplin cezalarıyla karşı karşıya bırakılmak ve tahliyelerinin bu şekilde engellenmesi tehlikesi var. Özellikle Cezaevi Gözlem Kurulu dediğimiz kurulun cezaevlerinde siyasi tutsakların tahliyelerini engellemek için siyasi tutsaklara ajanlık dayatması ve disiplin cezalarıyla tahliyeleri engelleniyor” ifadelerini kullandı.
‘DEVRİMCİ TUTSAKLAR TESLİM ALINMAK İSTENİYOR’
BMG adına konuşan Kerem Bükre ise, tecrit politikalarının asıl amacının devrimci tutsakları teslim alma politikası olduğunu vurguladı. 1980 Darbesi’yle başlayan baskı politikalarının derinleşerek devam ettiğini ifade eden Bükre, ardından ise İMF politikalarının hayata geçirilmesi için F Tipi cezaevlerinin hayat geçirildiğini ifade etti. Bükre, “2000'lerde dönemin başbakanı 19 Aralık katliamına ilişkin 'IMF politikalarını hayata geçirmemiz için F tiplerini hayata geçirmemiz lazım' dedi. Toplumsal bir yükseliş olacaktı IMF politikalarına karşı bunu önlemek için saldırdılar. F tiplerini sosyalist, devrimci örgütleri, yurtseverleri tasfiye etmek için hayata geçirmek istiyordu. Geçiremediler” dedi.
CEZAEVİNDE SAYISIZ İHLAL YAŞANIYOR
Türkiye'de topluma yayılan bir tecrit işkencesi olduğunu kaydeden Bükre, 2015 Haziran seçimlerini tanımayan iktidarın kasım darbesi sonrasında uyguladığı faşist politikalara işaret etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan'dan haber alamama hali ve devamında devrimci tutsakların cezaevinde uğradığı hak ihlallerine değinen Bükre, "Her türlü baskıya, zulme karşı ayakta kalan, ona karşı mücadele eden bir cezaevi geleneğimiz var. Ama soruna tutsakların sorunu, tutsaklar direniyor teslim olmuyor diye bakmamak lazım. Geldiğimiz süreç de daha ağır bir süreçle karşı karşıyayız. BMG nin başlattığı 'ayağa kalk' kampanyasına da buradan bakmak lazım" dedi.
'DIŞARIYI HAREKETE GEÇİRMELİYİZ'
Yapılması gerekenin dışarıya harekete geçirmek olduğunun altını çizen Bükre, “Cezaevlerindeki tutsakları sahiplenmek için sendikalar ve demokratik kitle örgütlerini harekete geçirildiğimiz takdirde devrimci tutsakların eylemlerinin zaferle sonuçlandırabiliriz. Bunu yapmazsak tutsaklar nereye kadar direnebilecek. Ölüm orucuna da giriyorlar. Ama biz başta dışarıdaki tecridi parçaladığımız an itibariyle cezaevlerindeki tecridi parçalarız. Bizde ‘ayağa kalk’ kampanyasıyla süreci örgütleyeceğiz” dedi.
Panel daha sonra soru cevap şeklinde devam etti.