MERSİN- Mersin'de STÖ temsilcilere ile buluşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yerel seçimlerde ortak yönetimler oluşturma konusunda parti olarak ellerinden geleni yaptıklarını, fakat “hastalıklı” olarak tanımladığı kimi siyasi akılların direnci ile karşılaştıklarını söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mersin'de sürdürdüğü temasları kapsamında Adalet Nöbeti eylemini ziyaret ettikten sonra kentteki bir otelde Sivil Toplum Örgütü (STÖ) temsilcileri ile bir araya geldi.
Burada katılımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Bakırhan, "Katılan kurumların listesine baktım Mersin’deki bütün renkleri, inançları temsil eden bu mozaik bizi sevindirdi. Aslında tam da DEM Parti bu salonda oturan bileşenler demektir. DEM Parti Kürt’tür, Türk’tür, emekçidir, yoksuldur, tahtacıdır, kadındır, ekolojistir, gençtir, emekçidir. Dolayısıyla bu salonda arkadaşlarımla birlikte olmaktan dolayı mutluluk ve gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
‘KONUŞARAK, ANLAYARAK, ANLATARAK YOL ALABİLİRİZ’
Toplantıdan çok değerli eleştiri öneri, analiz ve yorumlar alacaklarına emin olduklarını dile getiren Bakırhan, “Çok stratejik konularda daha çok yereli esas alıyoruz, yereli dikkate alıyoruz. Yol gösterici olunabilir. Hem işin öznesi olan, işi oluşturan, yerelin kendisi olduğu için onu önemsemeyen dikkate almayan, onun düşüncelerinden azade her yaklaşım yarım ve eksik kalmıştır. Kesinlikle böyle bir anlayışın başarıya ulaşma şansı yok. Biz devrimciler, demokratlar, Kürtler toplumun bütün renklerini oluşturanlar konuşarak, anlayarak, anlatarak yol alabiliriz. Çünkü zor bir süreçle karşı karşıyayız" dedi.
‘DÜNYA HİÇBİR DÖNEM OLMADIĞI KADAR ADALETSİZ’
Ülkede var olan adaletsizliğe değinen Bakırhan, "Siz de izliyorsunuz, dünya hiçbir dönem olmadığı kadar adaletsiz, adalet yok. Adalet adına oluşturulan kimi kurumların da bir işlevi, karşılığı yok. Olsaydı Filistin’deki zulmü, katliamı, işgali görürdü. Olsaydı Rojava’da okulların, enerji ve eğitim sahalarının üzerine bombalar yağmazdı. Olsaydı İran’da insanca yaşamak isteyen gençler, aydınlar, yazarlar her gün idam sehpasına gitmezdi. Olsaydı dünyanın neredeyse üçte birinin her an gözü başka bir sınırı geçmekte olmazdı. Daha güvenli ülkeye ve limana ulaşmak düşüncesiyle yorulup duruyor. Maalesef bunu önleyemedik bunun da tek bir sebebi var. Dünya sistemi, hegemonik güçler maalesef daha fazla zenginleşmek, sömürmek için çatışmalar ve savaşlarla kendi krizlerini örtmeye çalışıyorlar. Bugün dünyanın birçok yerindeki çatışmalar ve savaşlar da buna bir örnektir. Ukrayna’dan tutalım Filistin’e, Rojava’ya dünyanın başka başka coğrafyalarında savaş ve çatışmalar var. Savaşları halklar istemiyor. Eminim halklar her gün idam edilen Kürtler için üzülüyordur, eminim Rojava’da düşen her bombaya Mersin’deki siz değerli, Türkiye’nin prototipini oluşturan rengarenk bu salon herhalde üzülüyordur. Biz her gün her birimiz milliyetimiz, kimliğimiz, inancımız fark etmeden Filistin’de hayatını kaybeden insanların acısını yüreğimizde hissediyoruz. İnsan olmanın bir gereği de budur; katledilen, ezilen, sömürülenin kim olduğuna bakılmaksızın ona sahip çıkmaktır” ifadelerini kullandı.
KÜRDÜ, ALEVİ'Yİ TAHTACI'YI KAPSAMAYAN HİÇBİR DÜŞÜNCENİN BAŞARIYA ULAŞMA ŞANSI YOK'
DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, devamında şunları söyledi: Bizi yakinen ilgilendiren bir süreçle karşı karşıyayız. Ortadoğu’da ciddi bir kaos var, ne olacağı belirsiz. Her birimiz kaygıyla izliyoruz. Türkiye’de bundan azade değil. Türkiye’de bu merkezin orta yerinde duruyor. Bizi düşündüren kaygılandıran bir durum söz konusudur. Türkiye aslında demokratik olsaydı, yeterince özgürlükler olsaydı, Mersin renkliliğinde kendi hukukunda, siyasetinde, eğitiminde, yaşatabilseydi, emin olun Ortadoğu’da çok iyi bir model iyi bir örnek olabilirdi. Biz HEP’ten bugüne kadar geleneğinden geldiğimiz bütün siyasi partiler aynı şeyi söylüyor. Bu rengarenk Ortadoğu’daki bu karanlığa, çölleşmeye, çürümeye karşı aslında burası bir model olabilirdi. Tam da bunun mücadelesini veriyoruz. 40 yıldır demokrasi olsun, özgürlük olsun, Kürt ile Türkün bir sorunu yok, alevi ile sünninin bir sorunu yok. Bunun yaratanın sisteminin kendisi olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Başka bir kurtuluşumuz yok. Kürdü kapsamayan, Aleviyi, tahtacıyı kapsamayan, emekçinin adil yaşamasını, geçimini düşünmeyen, bu konuda kaygılanmayan hiçbir sistemin, hiçbir düşüncenin başarıya ulaşma şansı olmadığını belirtmek istiyorum."
"Birileri zenginleşirken Türkiye’deki emekçiler, emekliler, çalışanlar, işsizler gittikçe yoksullaşıyor" diyen Bakırhan, Türkiye'nin ekonomik, demokratik ve hukuk olarak kötü yönetildiğine ve ülkede ciddi bir çürüme yaşandığı vurguladı. Bakırhan, uyuşturucu batağına düşen çocukların yönetenlerin umrunda olmasa da kendilerinin umrunda olduğunu kaydetti.
‘MESELELERİN ÜZERİNİN ÖRTÜLDÜĞÜ, YOK SAYILDIĞI, İNKAR EDİLDİĞİ BİR TÜRKİYE’DE HİÇ BİRİMİZ MUTLU OLMUYORUZ’
Yaklaşan 31 Mart yerel seçimlerine ve ülkedeki mevcut siyasi atmosfere değinen Bakırhan, konuşmasını şöyle devam ettirdi: "Değerli arkadaşlar tam da böyle bir atmosferde 2 yılda 4 kez isim değiştirmek zorunda kalan bir siyasi partinin eş genel başkanı olarak konuşuyorum. Dün bir büyükelçi gelmişti. Biz 2 yılda 4 kez siyasi parti ismi değiştirdik dediğimizde şaşırdı, nasıl oluyor diye? Neredeyse 40 yıldır, her iki yılda bir siyasi partimiz kapanmış, ismi değişmiş. Şimdi bu ülkede siyasi partiler özgürce siyaset yapıyorlar diyebilir miyiz! Dolayısıyla aslında hepimiz tabloyu görüyoruz. Ama bu tablo karşısında ne yapacağımız konusunda farklılıklarımız var. Her birimiz kendi partisiyle, kendi programıyla, kendi kırmızı çizgileriyle hareket ettiği müddetçe emin olun bu sistem güçlenecek, büyüyecek. Belki bu salonlarda toplantılar da yapamayacağız. Ama biz sadece Kürt niye anadilini konuşmuyor diye sorduğumuz zaman Tahtacılar niye özgür ve eşit yaşamıyor, Alevilerin cemevleri niye ibadethane statüsüne kavuşmuyor diye de soruyoruz. Uyuşturucuya hayır, çeteleşmeye hayır. Bu talana, bu yolsuzluk düzenine ‘hayır’ demediğimiz sürece maalesef sadece buralarda konuşmak durumundayız. İtiraz ediyoruz, itiraz etmeye devam ediyoruz. Cezaevlerinde bir açlık grevi var bu zulüm karşısında. Tecrit politikası kaldırılsın, diyor insanlar. Ne kötülüğünü gördük iki yıllık çözüm sürecinin! Daha huzurlu ve mutlu değil miydik? Türkiye meselelerini daha açık ve şeffaf konuşmuyor muyduk? Dolayısıyla meselelerin üzerinin örtüldüğü, yok sayıldığı, inkar edildiği bir Türkiye’de hiç birimiz mutlu olmuyoruz. Hep birlikte yaşıyoruz.
‘BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIZ VAR’
Eminim mücadelemizle birlikte başta cezaevlerindeki bu antidemokratik uygulamalara, tecrit uygulamalarına karşı çıkan, Kürt meselesinin demokratik çözümü için Sayın Öcalan’ı işaret eden bu meselenin bir an önce hal yoluna girmesini, gençlerin yaşamını yitirmemesini, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden siyaset yaparak bütün haksızlık, yolsuzluklarını vatan, millet, Sakarya beka örtüsüyle örten bu sisteme artık son dememiz lazım.
Allah aşkına niye biz anadilimizi konuşmayalım. Kime, ne zararı var. Hûn bi xêr hatin, hûn çawa’nin (Hoş geldiniz, nasılsınız) demenin bu ülkeyi böldüğünü kim bize açıklayabilir. Ehlen ve sehlen dediğimizde hangi ülke bölünmüş? Dolayısıyla birbirimize ihtiyacımız var. Mesele seçim değil, seçim sonuçları değil. Çıkardığımız vekil sayısı, aldığımız belediye sayısı değil. Bu ülkenin geleceği çocuklarımızın geleceğidir. Ortak Mersin olarak itirazımızı ortaya koyalım. Taleplerimizi ortaya koyalım. Dayanışalım, birbirimizi eleştirelim, birbirimizi besleyelim. Başka çıkar yolumuz yok. İstanbul’da, İzmir’de böyle olsun… Bizi kandıran, oyalayan birbirinden farklı siyasi anlayışların bu ülkeye kattığı bir şey yok."
‘DOKUNULMAZLIKLARIN SORUMLUSU’ OLARAK CHP’Yİ GÖSTERDİ
TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın milletvekilinin düşürülmesine de değinen Bakırhan, "Can Atalay’ı cezaevine gönderen ana muhalefet partisinin dokunulmazlığı kaldırmasına dönük verdiği destektir. Selahattin Demirtaş’ı, Gültan Kışanak’ı, milletvekillerimizi, belediye başkanlarını oraya gönderen bizzat ‘Anayasaya aykırı ama evet’ diyen düşüncedir. Bu olmasaydı Can Hatay halkıyla olacaktı, vekillerimiz bugün sizinle olacaktı. Dolayısıyla uyarıcı da olmamız lazım" dedi.
‘BÜYÜK BİR GÖREV VE SORUMLULUĞUNUZ VAR’
Bakırhan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Siyasi partileri demokratik bir zemine çekmek gibi sizin büyük bir görev ve sorumluluğunuz var. Ne yaptık? Son yapılan milletvekili seçimlerinden sonra Mersin ve Adana’da da toplantılar yaptık. Yine böyle yuvarlak masa toplantıları… Adana’da hiç unutmuyorum, Baro Başkanımız mütevazi bir şekilde aslında Adana dikkate alınsaydı bu sonuçlar olmazdı, Mersin’in yerel özgünlükleri dikkate alınsaydı Akdeniz böyle olmazdı dediler. Aslında Kürtlerin de Türkiye’de yaşayanların da ortak düşüncesini dile getirmişti. Biz de düşündük, taşındık siyaset yapıyoruz niye genel merkezlerin dar koridorlarında, Akdeniz’in adayını biz belirleyelim. Batman ve Siirt’in adaylarını biz belirleyelim. Hani halk özneydi, değerliydi kıymetliydi. Gerçekten öyledir, bedeli onlar veriyor, emeği onlar veriyor. Adayı genel merkezin o daracık, karanlık koridorlarında birileri belirliyor. Biz de dedik ki sistem karşıtı olduğunu söyleyen, demokratik olduğunu söyleyen, merkeziyetçi sisteme karşı çıkan, ademi merkeziyetçi bir yapıyı savunan partinin adaylarını merkez belirlememeli.
‘DÜNYADA EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİR SİSTEM UYGULADIK’
Dünyada eşi benzeri olmayan bir sistem uyguladık. Dünyanın birçok yerindeki deneyimleri izledik. Bazı siyasi partiler sadece kendi üyeleriyle adaylarını belirliyor. Bazı siyasi partiler seçilmiş delegelerle adaylarını belirliyor. Biz kentin tüm dinamiklerini kattık. Tümü de DEM Partili değil ama bu kent dinamiklerinin tamamıyla birlikte halkımız sandıklarda kendi adaylarını çıkardı. İki yılda 4 parti değiştiren bir siyasi parti, bütün deneyimli yöneticileri cezaevinde olan bir siyasi parti, aynı zamanda Türkiye’ye demokrasi dersi veriyoruz. Buna inanıyoruz. Bunu kimseyi kandırmak için, siyaset yapmak için yapmıyoruz. Hatay halkının yuhaladığı bir aday, yerel halk dikkate alınsaydı merkez tarafından belirlenir miydi. Ya da rantçlıkla anılan kimi siyasetçiler yerel dikkate alınsaydı belirlenir miydi? İşte biz sizlerle birlikte Adalet Nöbetinde ziyaret ettiğimiz barış anneleriyle birlikte sanki demokrasiyi söz olarak dile getirmeyeceğiz, pratik sahada uygulayacağız. Hatta yeri geldiği zaman sizin kararınızla birlikte seçim beklemeden geri çekme hakkımızı da kullanacağız. Bir defa seçtiğimiz ama 5 yıl boyunca, ilkelerimize politikalarımıza, halklarımızın ortak değerlerine hizmet etmeyen biri varsa, bu halkın talebi üzerine geri çekilmesin. 5 yıl mecbur mu kalacağız. Dolayısıyla hep birlikte hem demokrasi mücadelesi vereceğiz hem de merkeziyetçi tek adam sistemine buradaki bu akıl, bu değerli, vicdanlı, bu her şeyi kendi yüreğinde hisseden Kürdün, Alevinin başarısını hisseden bu toplum aynı zamanda geri çekme hakkına da sahip olmalıdır.
Son seçimden sonra yaptığımız toplantılardan bizler büyük dersler çıkardık. Evet, aslında çok gündem var. Ama şunu söylemek istiyorum. Emin olun birlikte başarmamak için hiçbir sebep yok. Eskiden devrimciler sık sık tekrarlardı; işte devrimin objektif, subjektif koşulları oluşmuştur diye. Belki devrimin objektif, subjektif koşulları yoktur ama kesinlikle demokrasinin, ortak değerlerimizin kazanmasının objektif, subjektif koşulları oluşmuştur.
‘PARLAMENTO BU SALONDAKİ KADAR NİTELİKLİ DEĞİL’
Demokrasi yok, hukuk yok, özgürlük yok, işsizlik var, yoksulluk var, açlık var, kadın katliamı var, çevre hiçbir dönem olmadığı kadar AKP’li müteahhitlere peşkeş çekilmiştir. Objektif koşullar nedir? Sadece bunun önünde tek bir engel var. Bir olamıyoruz, işbirliği, güç birliği yapamıyoruz, ortak olamıyoruz. Ortak adayımız, ortak yönetimimiz diyemiyoruz. Birlikte yönetme konusunda hala eksiklerimiz var. Bunları gidebilirsek başarırız. Parlamento bu salondaki kadar nitelikli değil. Buradaki kadar toplumun renklerini yansıtmıyor. O zaman oraları değil, buraları merkezlere koymak lazım. Önümüzdeki dönemlerde yine sizlerle dönem dönem bir araya geleceğiz. Çünkü zor bir süreçten geçiyoruz her konuda danışacağız. Ama lütfen siz de başta yereliniz olmak üzere, genel merkeziniz olmak üzere bizleri rahat bırakmayın. Yazın, çizin, öneri sunun. Bu konuda bir rehavet var. Lütfen vicdan sahibi olan bu salon ve bunun dışında bulunan bu ülkenin kötü gidişatına isyan eden çocuklarımız, geleceğimiz, gençlerimiz için daha demokratik yaşanılır bir ülke diyenler, bizi rahatsız etsinler. Çünkü rahatsız olduklarını biliyorum. Sosyal medyada kabul etmediğimiz bir şeyi eleştirirken insanlar çekiniyorlar. Birlikte aşacağız.
‘İŞ BİRLİĞİ VE GÜÇ BİRLİĞİNE ELİMİZİ AÇTIK’
Emin olun hiçbir dönem olmadığı kadar Türkiye’de demokrat, devrimci, ilerici, sol-sosyalist parti ve gruplarla iş birliği ve güç birliğine elimizi açtık. Eğer bir şey olmuyorsa ya da eksik oluyorsa, tamamına ermiyorsa DEM Parti ile ilgili bir durum yok. DEM Parti demokrasi mücadelesi veriyor. Eğer bir şey demokrasiye, halkımıza, barışımıza hizmet edecekse, emekçilerin rahat bir nefes almasını sağlayacaksa her şeyi yapar. Her konuda konuşup tartışırız ama bu konuda her şeyi yapma hakkını kendimizde görüyoruz. Çünkü bunlar hepimizin ortak değerleridir. Elimizden geleni yapmaya çalıştık ama maalesef hastalıklara sahip kimi siyasi akılların bir biçimiyle kentlerin ortak yönetimle yönetilmesine karşı bir direnci olduğunu belirtmek isterim.
‘BİZ SAĞCI, KENTİN DOKUSUNA DEĞERLERİNE AYKIRI BİR İNSAN İÇİN YILLARIMIZI VERMEDİK’
Buna rağmen birçok yeri zorladık Kent Uzlaşısı çerçevesinde adayların çıkması elimizden gelen çabayı ortaya koyduk. Kimi yerlerde Kent Uzlaşısı da oldu. Onlar muhtemelen önümüzdeki günlerde yetkili, bu konuda çalışma yürüten arkadaşlarımız tarafından kamuoyuna açıklanacak. Ama bazı yerlerde kadını, çevreyi, ekolojiyi, Kürdü,, Aleviyi, farklıyı, ötekiyi, tahtacıyı dikkate almayan ırkçı-milliyetçi, toplumcu olmayan, toplumcu bir anlayışı hissetmeyen örneklerle karşılaştık. Biz sağcı, kentin dokusuna değerlerine aykırı bir insan için yıllarımızı vermedik. Hiç birimiz vermedik. Bu yaklaşımı aynı kendisine ‘muhalefetim’ diyen, iktidar olmak isteyen insanlara da bir mesajdır.
Doğru demokrat, kapsayıcı, rantçı olmayan insanlarla buyurun kentler kendi dinamikleriyle kendilerini yönetsinler dedik, demeye devam edeceğiz. Dün kimi yerlerde adaylarımızı açıkladık, açıklamaya devam edeceğiz. Türkiye halklarına hayırlı olsun. Uzlaşma sağlamadığımız yerleri açıkladık, uzlaşı olanaklarının olduğu yerlerde görüşmeler sürüyor. Umarım oralarda halkımızla desteğinizle birlikte kent uzlaşısını sağlayarak, herkesin temsil edildiği ortak yönetimler oluşturabileceğimiz bir zemin yakalarız.
‘KAÇAK SEÇMENLERLE İRADEMİZİ GASP ETMEYE ÇALIŞIYORLAR’
Sistem bizi rahat bırakmıyor. Her şeye rağmen bizi yenemediler, şimdi kaçak seçmenlerle irademizi gasp etmeye çalışıyorlar. İnanamazsınız 32 yerleşim yerinde bunların tamamı Kürt coğrafyası, ciddi bir taşıma yapmışlar. İktidarın zaten her şeyi kaçak, her şeyleri illegal. Başkalarını illegal diye suçluyorlar ama bu kadar illegalize olmuş, bu kadar illegal yol ve yöntemlerini kullanan, devletin olanaklarını alet eden başka bir siyasi parti tanımadık.
Bunlar gerçekten şaşırtıcı düzeyde oyunlar oynuyorlar. Milletvekili olduğum Sirt'te bin 500 oyla yerel yönetimleri kazanmıştık 7 bin kaçak seçmen getirmişler. Siirtli olmayan, Bolu'dan bir tugayı getirmiş seçmen yapmışlar. Sadece seçim günü 7 bin kişi gelip oy kullanacak, aynı saatte geri gidecek. Ne Siirt’in büryanını yiyecek, ne ayranını içecek, ne koçer halkımıza bir ‘merhaba’ diyecek. Tek kelime Kürtçe bilmiyor ama gibi orada Kürtlerin, Arapların iradesini gasp edecek, hile ile belediyeyi kazanacak.
‘2 BİN 800 SEÇMENİ OLAN ULUDERE’YE 3 BİN 200 SEÇMEN KAYDIRILDI’
Böyle bir vicdan böyle bir adalet olabilir mi? İşte Kars’ta 5-6 bin, Ağrı’da 8-10 bin… Şemdinli’de oy kullanan seçmen sayısı 2 bin 800. Oradan tek bir oy alamıyorlar, ne yapmışlar? 3 bin 200 yani ilçenin seçmeninden fazla kolluk kuvveti kaydırmışlar. Ne yapıyor? AKP-MHP iktidarı orada seçim güvenliği sağlıyor. Uludere’de 2 bin 800 seçmen var, 3 bin 200 seçmen kaydırarak nasıl bir güvenlik sağlıyorsun. Her seçmene 1,5 kolluk kuvveti göndermiş Şırnak dahil olmak üzere. Bunu da siz değerli demokratik kamuoyuna, Türkiye’nin demokratik kamuoyuna çağrı yapmak istiyorum. Aynı zamanda muhalefete de çağrı yapıyorum. Oyumuzu isteyelim. İnsanların sorunu değil mi bu? Hangi siyasi partinin ağzından bunu duydunuz? Kaçak seçmen var. Hırsızlık, yolsuzluk yetmiyor, seçmeni de artık kaçak yapıyorlar. Dolayısıyla tüm bunlara rağmen direneceğiz. Eyvallah etmeyeceğiz. Eyvallah eden bir gelenekten gelmiyoruz. Her birimiz birçok şeyi görerek buralara geldik. Onlar kaçak seçmen taşıyorlar, itirazlarımız reddedildi. Suç duyurusunda bulunacağız. ama biz burada bir şey yapabiliriz. Mersin iyi bir örnek bu konuda. onlar Siirt'e 7 bin seçmen mi taşıdı, biz Mersinli devrimci, demokratlar olarak Akkuyu'da çalışan bin 500, 2 bin tane Siirtliyi olanaklarımızla bir günümüzü harcayarak Siirt'e taşıyabiliriz. Size adres de veriyorum. Akkuyu'da 2 bine yakın Siirtli seçmen yaşıyor Siirt’e kayıtlı. Sizden destek istiyoruz. Dayanışarak, aracınızla, gerecinizle maddi ve fiziki olanaklarınızla birlikte. Lütfen komşunuz varsa, apartmanları tek tek çalın Batman'da, Siirt'te, Kars'ta, Dersim'de seçmen olup gidemeyen insanların gitmesine katkı sunun. Bu toplantımızın en önemli konularından birisi budur. Bu konuda desteğinizi, katkınızı sunacağınıza inanıyorum. Emin olun bütün bunlara rağmen moralimiz yerinde, direniyoruz. Anahtar rolümüzü koruyoruz. Yılmadık, pes etmedik. Mücadelemizi daha güçlü bir şekilde devam ettiriyoruz. 31 Mart'tan sonra da alacağımız bütün belediyelerde Mersin'deki bu renkliliğe hizmet etmeyen hiçbir anlayışını barındırmayacağız."
Bakırhan'ın konuşması ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti. Bakırhan, daha sonda Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi'nde halkla bir araya gelecek.