ANKARA - İmralı söz konusu olduğunda yasal mevzuatların uygulanmadığını söyleyen ÇHD Ankara Temsilcisi Av. Ceren Yılmaz, bir "imha politikası" olarak tanımladığı tecride karşı cezaevinde açlık grevinde olan tutsaklara kulak verilmek yerine disiplin cezaları verildiğini belirtti.
Uluslararası güçlerin yer aldığı komplo ile 1999 yılında Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 25 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tecrit altında. Gerekçeleri dahi paylaşılmayın disiplin cezaları gerekçe gösterilerek ailesi ve avukatları ile görüştürülmeyen Öcalan’dan 35 aydır hiçbir haber alınamıyor.
İmralı’daki tecridin sonlandırılarak Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması amacıyla 10 Ekim 2023 tarihinde dünya genelinde 74 merkezde yapılan eş zamanlı açıklamalarla "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası başlatıldı.
Kampanya kapsamında Kurdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan tutsakların başlattığı açlık grevi eylemleri ise 76’ncı gününde.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Temsilcisi Avukat Ceren Yılmaz, İmralı’daki tecrit politikası ve buna karşı cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine ilişkin konuştu.
‘TALEPLERE KULAK VERİLMEK YERİNE CEZA VERİLİYOR’
Bir yandan yüze yakın hapishanede İmralı’daki tecridin sonlandırılması için dönüşümlü açlık grevi eylemlerinin sürdüğünü belirten Avukat Ceren Yılmaz, diğer yandan ise yeni tip cezaevlerine (S,R,Y tipleri) karşı 3 kişinin süresiz açlık grevinde, 1 kişinin ise ölüm orucunda olduğunu dikkat çekti.
Taleplerine kulak verilmek yerine açlık grevlerindeki tutsaklara disiplin cezaları verildiğine tanık olduklarını dile getiren Yılmaz, “İnfaz kanununda buna ilişkin bir düzenleme var. Bunun hak temelli bir düzenlenme olduğunu söylemek mümkün değil. Açlık grevi, hukuksal niteliği ile bir pasif direnme yöntemidir. Dolayısıyla hukuksal anlamda bir cezanın kesilmesi mümkün değil. Bir hak temelli pasif direniştir. Ancak bugün bu şekilde disiplin cezaları verildiğini görüyoruz” dedi.
Av. Yılmaz, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki 25 yıllık tecridin insanlık onuruna aykırı ve işkence olduğunun bu güne dek yüzlerce yolla ifade edildiğini söyledi.
‘İMRALI’DA HİÇBİR HUKUK KURALI UYGULANMIYOR’
Tecridin hem psikolojik hem de fiziksel sistematik bir işkence biçimi olduğunu vurgulayan Yılmaz, “İnsan toplumsal bir varlıktır, tecrit ve izole edildiği zaman bu insanlık onuruna aykırı bir nitelik taşır ve işkence anlamına gelir. Dolayısıyla bugün tüm hukukçuların tecridin karşısında durması gerekiyor. İmralı’da hiçbir hukuk kuralının uygulanmadığını da görüyoruz. Bunca yıla varan avukat ve aile görüş yasağının bir hukuksal karşılığının olduğunu söylemek mümkün değil. Nitekim birçok hak gaspı bulunduruyor olmasına rağmen, bugünkü infaz düzenlemesi dahi vasilik görüşünün yasaklanmasına izin vermiyor. Ancak hukukun işletilmediğini güncel mevzuatın dahi İmralı söz konusu olduğunda uygulanmadığını görüyoruz” diye konuştu.
'TECRİT, İMHA ETME POLİTİKASI'
İmralı ve F tipleriyle gündemde olan tecridin bugün yüksek güvenlikli cezaevleri ve Y tipleriyle gündemde olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları söyledi: “Buralarda tutsakların sadece bir saat havalandırmaya çıkarıldıklarını, hücrelerin güneş almadığını anlatımlarından duyuyor ve öğreniyoruz. Tecrit bir işkence yolu olmasıyla birlikte aynı zamanda bir imha etme politikası, bir teslim alma politikasıdır. Dünyanın her yerinde de böyle uygulandığını görüyoruz. Bugün infaz kanunundaki tüm lehe yönelik düzenlemeler, onlarca yıllık mücadeleler sonucunda elde edilmiş kazanımlardır. Dolayısıyla bu düzenlemeler için mücadele etmek, tüm demokratik kitle örgütlerine ve bizlere düşen bir görevdir.”
Avukat Yılmaz, tecridin bugün tüm cezaevlerine yayıldığını, bu duruma karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yılmaz, “Yüze yakın hapishanede şuanda dönüşümlü açlık grevleri devam ediyor. Bu açlık grevlerine ilişkin olarak tutsakların ihtiyaçlarının karşılanmadığını, vitaminlerinde eksiklikler olduğunu, tutsaklar açlık grevine ara verdiğinde tedavilerinin engellendiğini duyuyoruz. Bir yandan da şuan Sincan YGC 1’de Hüseyin Karaoğlan süresiz açlık grevinde YGC 2’de Baki Can Işık ve Sezgin Zengin açlık grevindeler yine Dumlu hapishanesinde ise Nurettin Kaya ölüm orucunda YGC ve Y tiplerinin kapatılması ve tecridin sonlandırılması talepleriyle. Bu taleplere kulak verilmek yerine tutsaklara disiplin cezaları kesiliyor” dedi.
‘TÜM HUKUKÇULAR KARŞI ÇIKMALI’
Tecridin başlı başına yalnızlaştırma ve imha etme politikası olduğuna, dünyanın her yerinde ve Türkiye’de de böyle uygulandığı söyleyen Yılmaz, “Bu tecridin hapishanelerden başlaması, hapishanelerdeki insanların bu şekilde yalnızlaştırılması tabi ki halkında yalnızlaştırılması ve tecrit edilmesi demektir. Dolayısıyla İmralı ile birlikte tüm hapishanelerdeki tecridin biran önce sona erdirilmesi gerekir. Daha önce birçok kurumla birlikte CPT’ye raporunu açıklaması için başvuru yaptık. CPT’nin bir an önce raporunu açıklaması gerekir. Tüm hukukçuların daha önce kazanılmış hakları savunması ve bu işkence sistemine karşı durması gerekir” diye konuştu.