İSTANBUL - Cezaevlerinde tutsaklara dayatılan “e-doktor” uygulamasının tecridi daha da derinleştireceği uyarısında bulunan İstanbul Tabip Odası yöneticilerinden Dr. Cegerğun Polat, uygulamanın sağlık hakkı ihlali olduğunu vurguladı.
Akıllı Teknolojilerin Ceza İnfaz Kurumlarına Entegrasyonu Projesi (ACEP) adı altında cezaevlerinde koğuşlara yerleştirilen kabinlerle tutsaklara “e-doktor” uygulaması dayatılıyor. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde dayatılan uygulamaya, tutsaklar tedavi haklarına yönelik bir saldırı olduğunu ve kabul etmeyeceklerini belirtti. İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu üyesi doktor Cegerğun Polat, uygulamanın sağlık ve tutsaklar açısından yaratacağı sonuçları değerlendirdi. E-doktor uygulamasının insan haklarına aykırı bir tutum olduğunu vurgulayan Polat, uygulamanın tecridi daha da derinleştireceğini söyledi. Dr. Polat, “Bu tür uygulamaların bir an önce son bulması, ilerletilmemesi gerektiğini savunuyoruz” dedi.
‘İNSAN VE HASTA HAKLARINA AYKIRI’
Hasta-hekim ilişkisinde gizliliğin çok önemli olduğunu ve tutsakların bu haklarının İstanbul Protokolü’yle kayıt altına alındığını ifade eden Dr. Polat, “Fiziksel olarak bir hastaneye götürülen mahpusun, muhafazalı bir odada, hekimle baş başa kalıp muayene olabilmesi gerekiyor” dedi. Türkiye’de bu hak bile ihlal edilirken, tutsağın doktoru görmediği, sanal ve kayıt altına alınan bir ortamda gerçekleştirilen görüşmeye muayene denilemeyeceğine dikkati çeken Dr. Polat, “Tamamen insan haklarına aykırı bir tutum, hasta haklarına aykırı bir uygulama ve tıbbi olarak da aslında hastanın kendi derdini anlatabileceği, hekimin de o hastayı muayene edip fiziksel bulgularını bizzat saptayabileceği olanakların ortadan kaldırılması anlamına geliyor” diye konuştu.
‘HASTA MAHREMEYİTİ İHLAL EDİLİYOR’
Hastanın hekimle yalnız kaldığında kendini daha rahat ifade edeceğini ve mahremiyetin hekim açısından da hastanın sorununu anlamak ve çözmekle ilgili bir boyutu olduğunu vurgulayan Dr. Polat, şöyle devam etti: “Bu uygulamayla beraber aslında hasta mahremiyeti ve oradaki kişisel alanın, kişisel hakların ihlal edilmesi pozisyonu çok daha derinleşecek ve artık bunu tartışılabilir bir şeyden çıkarıp, bir model değişikliğine gidip, bizlerin de tanıklık edemeyeceği başka bir platforma taşınması hedefleniyor. O nedenle iç içe girmiş bir yığın hak ihlali barındırıyor.”
KÖTÜ MUAMELENİN İFADE EDİLMESİNE ENGEL
Cezaevleri dışında da görüntülü konuşma ile hasta muayene edilmesiyle ilgili kimi süreçler yaşandığını ve bununla ilgili etik kurul kararları olduğunu ifade eden Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun özellikle kişisel bilgilerin güvenliği, hasta haklarının ihlali anlamına gelebilecek uygulamalar olduğunu ifade ediyoruz. Sadece fiziksel sorunların değil psikolojik sorunları, dertleri, varsa kötü muamelenin ve kötü muameleyle ilgili sonuçların hekime ifade edilmesini engelleyeceğini düşünüyoruz. Tamamen hak ihlali içeren bir uygulama olarak özetlenebilir.”
‘KABUL EDİLEMEZ’
Dahiliye ve psikiyatri alanında yürütmeye koyulan uygulamanın, tutsağın kişisel hakları ve insan hakları bağlamında kabul edilemez olduğunu dile getiren Polat “Görüşmesi kayıt altına alınan tutsak kendini sınırlayacak, anlatmayacak ve sorununu da çözemeyecek. Hekim açısından da mahpusluk koşullarını, cezaevi koşullarını sorgulayan sorular sormaktan kaçınılmış olacak. Hastayı muayene etmeden, dokunmadan ve organlarını dinlemeden dahili bir sorunu anlayamazsınız ve bunu çözemezsiniz” diye belirtti.
‘UYGULAMA TECRİDİ DERİNLEŞTİRİR’
Bu uygulamanın tecridi daha da derinleştireceğini ifade eden Polat, uygulamayı tutsakların “haklarını budayarak” dışarıyla temas kurmasını engelleme girişimi olduğunu söyledi. Dr. Polat, “Şunu biliyoruz bir hasta mahpus, bir hastaneye tetkike gittiğinde avukatı ya da bir yakınının ona eşlik etmesi, durumundan haberdar olması ve takip etmesi gibi olanaklar hukuki olarak yaratılmak durumunda. Siz o hasta bireyin hiçbir şekilde, kimseyle temas kurmadan, sorunlarını objektif olarak aktaramadığı bir ortamda, cezaevi hücresinde boğmaya çalışıyorsunuz” ifadelerinde bulundu.
DEVLET KURUMLARINA SORUMLULUK ALMA ÇAĞRISI
Ring ve asker sayısının yetersizliği gerekçesiyle böyle bir uygulamaya gitmenin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Dr. Polat, şunları söyledi: “Uluslararası anlaşmalarda, insan hakları anlaşmalarında Türkiye’nin imzaları var ve mahpusların evrensel hakları var. Aylarca sıra bekleyen mahpuslar olduğunu biliyoruz. Muayene için sıra bekleyen beraberinde tetkik için sıra bekleyen mahpuslar var. Bir türlü sonuçlanmayan tetkik ve tedavi süreçleri var. Cezaevinde kalmaması gereken hasta mahpuslar var. Bunların daha sık doktor kontrolüne gitmesi gerekiyor, daha ciddi tedaviler alması gerekiyor o zaman hasta mahpusları neden cezaevinde tutuyorsunuz? Bunların tümünü kendinize yapmayı hak görüyorsanız devlet olarak o insanların hastalıkları ve bu süreciyle ilgili de sorumluluğu tam olarak yerine getirmeniz gerekiyor.”
‘RAPOR DÜZENLEYECEĞİZ’
Tutsakların duyarlılık çağrısına kulak verdiklerini dile getiren Polat, “Gözlemlerimizi ve tespitlerimizi elde edeceğiz ve buna dair bir rapor düzenlemeyi düşüneceğiz” dedi. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de hatırlatan Dr. Polat, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu sözleşmelere sadık kalınıp fiziksel koşulların ve imkanların, mahpusların, hasta mahpusların tedavi ihtiyaçlarını giderecek şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz. Temennimiz bir an önce bu tür uygulamalardan geri dönülmesi ve hasta mahpusların tedavi olanaklarının güçlendirilip tecridin, tecride dayalı uygulamaların ortadan kaldırılmasıdır.”