DÊRSIM - Büyük Özgürlük Yürüyüşü’nün Qers kolu 8’inci gününde Dêrsim’e ulaşarak, Sakine Cansız ve Aysel Doğan’ı mezarları başında andı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için başlatılan “Büyük Özgürlük Yürüyüşü”ne katılanlar, Dêrsim’de yaptıkları yürüyüşünün ardından, Paris’te katledilen siyasetçi Sakine Cansız ve geçen yıl yaşamını yitiren Aysel Doğan’ı mezarı başında anarak, mücadelelerini sürdürme sözünü verdi.
‘İZLERİNDE YÜRÜYORUZ’
Bir dakikalık saygı duruşunun ardından konuşun DEM Parti milletvekili Zeynep Oduncu, “Sakine yoldaş Paris'in ortasında 2 arkadaşımızla beraber katledildiler. Üç kadın arkadaşımız Kürt özgürlük mücadelesinde bize ışık olmuş, yol göstermiş arkadaşlarımızdı. Katliamı yapanlar halen açığa çıkmış değil. Biz kadınlar olarak onların bıraktığı mirası sahipleniyor ve izlerinde yürüyoruz. Sakine Cansız ‘hep kavgaydı yaşamım’ diyordu evet hep kavgaydı yaşamı. Diyarbakır cezaevinde Esat Oktay’ın yüzüne tükürmüş bir insandı. Biz özgürlüğün biran önce gelmesi için mücadele eden insanlar olarak özgürlüğü kazanacağımızı biliyoruz. Yürüyüşün 8 gününde bir kez daha Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü ve Kürt halkının statü kazanması için biran önce adım atılması gerektiğini söylüyoruz. Değerleri arkadaşlarımızın mücadelesi mücadelemizdir” dedi.
ÖCALAN'IN PARİS KATLİMINA DAİR YAZISI OKUNDU
Oduncu’nun ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Paris katliamı ile ilgili kaleme aldığı yazısı okundu.
Yazıda şu ifadeler yer aldı: Dersim’in bir özgünlüğü var. Dersimliler kendi tarihlerini iyi bilmeliler. İşte beş bin yıllık tarihten bu yana, Hurrilerden bu yana süregelen bir direniş kültürü var. Dersim’in 1938’e kadarki ifadesi kadim Kürt gerçeğidir. Dersim 1938’de kırıma uğradı. Kürtlerin varlığına yöneltilen asimilasyon ve soykırım uygulamaları, 15 Şubat 1925’le resmen başlatıldı. 1925’teki Şark Islahat Planı’nda Fırat’ın batı yöresinde Kürtçe konuşan tek bir Kürt’ün bırakılmaması, hepsinin asimilasyon başta olmak üzere çeşitli yöntemlerle tasfiye edilmesi kararlaştırıldı. Bunlara karşı gelişen direnişler, en son 1938 Dersim katliamıyla bastırılıp, halkın geri kalan önemli bir kesiminin mecburi iskânıyla sonuçlandırıldı. Dersim’i vurdular, Ağrı’yı vurdular, ardından koşullu bazı aflar çıkardılar. İdam edilen idam edildi, teslim olan teslim oldu ve Kürt meselesinin de üstü betonlandı. Ben eminim ki, direnişimiz devam etmese, Kürt meselesinin üzeri bir kez daha dirilmemecesine betonlaştırılacaktır. Sırf betonlaşmayı önlemek için bu eylemliliği sürdürüyoruz.
Bizim için bu bir ölüm-kalım meselesidir. Eğer bugünün yönetenleri, “İşte kimliğini sildik, giderek hızla eriyorlar ve yakında bitecekler” kararlılığını sürdüreceklerse, bundan vazgeçmeyeceklerse, buna göre şerefli Kürtler varsa, biraz dillerine, kültürlerine bağlılarsa, atalarından günümüze kadar süregelen direnişe saygının bir gereği olarak herhalde kendi elleriyle boyunlarını uzatmayacaklardır, bu çürümeyi kabul etmeyeceklerdir. Dersimliler onurludur. Dersim'in mücadeleci tarihi ortada. Seyit Rıza’nın mezarının da mutlaka ortaya çıkarılması gerekir. Benim davam da bunun içindir. Dersim’e gittiğimde bende bir iddia gelişti. Bu coğrafyanın halk kültürü yaşatılmalı demiştim! Gerisini biliyorsunuz. Sanırım bunun en canlı tanıklarından birisi Sakine Cansız’dı. Sakine katledildiğinde “Yaşanan ikinci bir 1938’dir” demiştim. Dersim’in ne kadar yaralı olduğuna bakın, kabul etmediğim bu yaralı halinizdir. Demokratik-devrimci mücadele yürütmek o kadar kolay değildir. Bugüne kadar bu mücadeleyi layıkıyla yerine getirmeye çalıştık. Dersim’in kadim kültürüyle alakası olmayan sahte kişiliklere, sahte Alevicilik anlayışına karşı yeterli mücadele yapılmalı, gerekli tedbirleri alınmalı. Sahtekâr politikalara karşı devrimci-demokratik mücadeleyi yükseltmek gerekir. Bu uğurda Dersim’in binlerce yiğit evladı şehit düştü. Ona layık olmalıyız. Beritan direnişini biliyorsunuz; Dersimli idi. Uçurumun kenarındayken peşmergeler “Gel teslim ol, öldürmeyeceğiz” diye çağırıyorlar ama o, teslim olmamak için kendini uçurumdan bırakıyor. Beritan çizgisini takip edecekler. Ben bu çizginin bir neferiyim. Onurlu barış gelene kadar bu çizgiyi sürdüreceğim.
Ben Dersim'de olsam dünyalar benim olurdu. Munzur suyu kadar temiz ve güzel olacaksın denilir. Dünyanın en görkemli coğrafyası oradan kaçılır mı? insan orada yaşamın en güzelini örgütler. Dersimliler kendi tarihlerine ve değerlerine sahip çıkmalı. Dersim’in kültürü Alevi kültürüdür. Dersimliler, aleviler kendi tarihlerinizi iyi bilmelisiniz. Aleviliğin ne olduğunu, kökenini bilerek gerçek anlamda temsilciliğini yapabilmeliler. Tarihi bilmeden siyaset de yapamazsınız. Dersim’de, Dersim insanı ve kültürü üzerinde bu asimilasyon politikalarında rol alanlar küçük bir kesimdir. Buna uyanların tamamı on bin kişidir. Dersimlilerin bunları çok iyi tanımaları bu politikaları çok iyi çözmeleri gerekiyor. Kendi tarihini bilmeden, kendi katillerini tanımadan yürüyemezsiniz. Tarihinizi bileceksiniz ki sizi bekleyen tehlikeleri görebilesiniz. Sizi öldüren, bitiren bu zihniyeti tanıyacaksınız. Sakine dâhil üç devrimci kadının öldürüş tarzı ile HES’lerle doğayı öldürüş tarzı benzerdir. Burada da ekolojik katliam var. Dersim’in, her tarafı suya boğuldu. Her tarafa HES yapıyorlar. Buralarda ne arazi, ne insan, ne de toprak kaldı. Acımasız bir talan yapıyorlar. Tarihimiz, kültürümüz yok ediliyor. Dersim’deki o vadiler oralar insanların ilk yerleştiği yataklardır, tarihtir. O vadileri yok etmek, yaşamı yok etmektir. Bu bir vahşettir. Bunlara karşı demokratik eylem hakkınızı sonuna kadar kullanabilmelisiniz.
Özgürleşmiş günceli başarıyla yaşamaktan, bunun gereklerini anlamaktan ve yapmaktan başka ne bir yolunuz, ne de şansınız vardır. Diğerleri hepsi oyundur, bunun iyi bilinmesi gerekiyor. Bütün Kürt halkı, halklar ve herkes komploya ve devam eden oyunlara karşı uyanık olmalı, büyük bir aşkla, büyük bir sevgiyle demokratik çözüm ve onurlu barış için çalışmalıdır. Demokrat Alevi kimliğiyle Kürt sorununun demokratik çözümü ve onurlu barışı için merkez konumunu temsil eden Dersim halkına özel selamlarımı gönderiyorum."
Yazının okunması ardından Cansız’ın mezarına karanfiller bırakıldı. Ardından aynı mezarlıkta bulunan Aysel Doğan’ın da mezarı ziyaret edilerek, saygı duruşundu bulunuldu.