HABER MERKEZİ - Uluslararası komplo ve İmralı tecridine karşı gerçekleştirilen “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle kendilerine direniş mirasının bırakıldığını belirten Arap halkından Nuran Kaya, “Öcalan’ın özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı Ortadoğu planları önünde engel olarak gören küresel güçler, hazırladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirmek için imha ve tasfiye planlarını devreye koydu. NATO Gladiosu ile devreye konulan planla Abdullah Öcalan’ın imha edilmesi hedeflendi. Şam’da bulunduğu bir evin yakınlarında yapılan bombalı suikastla sonuç alamayan küresel güçler, uluslararası komplo planıyla Abdullah Öcalan’ı tasfiye etmeye girişti. Abdullah Öcalan’ın tespitiyle “Apo’suz PKK, PKK’siz Kürt yaratma” hedefi olan küresel güçler, siyasi ve askeri baskı uyguladığı Şam hükümeti, PKK Liderinin Suriye’den çıkmasını istedi. Kürt sorununda demokratik çözüm ısrarıyla 40 yıllık hayali olan dağ yolundan vazgeçerek 9 Ekim 1998’de Avrupa’ya çıkan Abdullah Öcalan, adım adım örülen uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek İmralı Adası’nda özel dizayn edilen tek kişilik cezaevine konuldu.
Abdullah Öcalan’ın tasfiye edilmesi planlarına karşı tutsakların 9 Ekim 1998’de bedenini ateşe vermesiyle başlattığı “Güneşimizi Karartamazsınız!” eylemleri, yaratılmak istenen karanlığa ışık oldu. Komplonun ilk gününde başlatılan ve cezaevi duvarlarını aşarak dört bir yana yayılan bu eylemler, komploya karşı ateşten çember oluşturdu.
Uluslararası komploya karşı başlatılan bu eylemler, sonraki yıllarda Abdullah Öcalan’a dönük İmralı Adası’nda devreye konulan tecrit sistemine karşı da sürdürüldü. Abdullah Öcalan’ın ağır tecrit koşullarında tutulduğu İmralı’da zehirlenmesi üzerine sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili kaygılar üzerine, Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Barbaros Mahallesi’nde yaşayan 23 yaşındaki Arap halkından Veysi Kaya, bu durumu protesto etmek amacıyla 9 Şubat 2006 tarihinde bedenini ateşe verdi. Kaya’nın yeğeni Abdulkadir Atilla da Abdullah Öcalan’a dönük haber alınamama halinin devreye konulduğu 11 Mart 2012’de İmralı tecridini protesto etmek amacıyla bedenini ateşe verdi.
Veysi Kaya'nın kardeşi Nuran Kaya, İmralı tecridinin yansımalarını, ağabeyi ve yeğeninin tecride karşı eylemini değerlendirerek, Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünün önemini anlattı.
STEWRÊ’DEN ADANA’YA UZANAN BASKILAR
Devlet baskıları nedeniyle 1982’de memleketleri Mêrdîn’in Stewrê (Savur) ilçesine bağlı Teffî (İçören) Adana’ya göç ettiklerini aktaran Kaya, 8 kardeş olarak burada yaşamlarını sürdürdüklerini söyledi. Arap halkından olduklarını ve 1991 yılında Kürtlerin özgürlük mücadelesinden etkilendiklerini dile getiren Kaya, 1995 yılında ablası Ayşe Kaya'nın PKK’ye katıldığını, ağabeyi Veysi Kaya'nın gençlik çalışmalarında yer aldığını belirtti. Stewrê’de başlayan devlet baskılarının Adana’da ev baskınları, gözaltı ve işkence uygulamalarıyla sürdüğünü söyleyen Kaya, tüm baskılara rağmen mücadeleyi sürdürdüklerini vurguladı.
‘AĞABEYİM BİZE DİRENİŞ MİRASI BIRAKTI’
Abdullah Öcalan’ın uluslararası komploya Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat’ın “Kara gün” olduğunu ifade eden Kaya, yüzlerce kişinin bedenini ateşe vererek karanlığı aydınlığa çevirdiğini söyledi. Ağabeyinin de Abdullah Öcalan'ın sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili kaygılara karşı bedenini ateşe verdiğini dile getiren Kaya, bu eylemin kamuoyuna eleştiri niteliği taşıdığını kaydetti. Ağabeyinin bu eylemle kendilerine direnişi miras bıraktığını vurgulayan Kaya, Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
'BU MÜCADELE İNSANLIK MÜCADELESİDİR'
Ailesinin Kürt halkının gerçekliği ve direnişinden etkilendiğini belirten Kaya, “Bu mücadele Arap'ın, Türk'ün, Kürt’ün, tüm halkların mücadelesidir. Bu mücadelede bir Arap olarak yer almak, benim için bir onur kaynağıdır. Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü sadece Kürtlerin özgür olacağı anlamına gelmiyor. Sayın Öcalan'ın özgür olması, Arap halklarının da özgür olması anlamına geliyor. Arap halkı üzerinde de bir tecrit uygulanıyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, Arap halkının üzerindeki tecridinin de kaldırılmasıdır. Ben buradan da Arap halkına seslenmek istiyorum; bu mücadele tüm halkların mücadelesidir ve Arap halklarının da mücadelesidir. Bu mücadele içinde yer almaları gerekir. Bu mücadele insanlık mücadelesidir" dedi.
‘ÖZGÜRLÜĞÜ BİZİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDÜR’
25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan’dan 35 aydır haber alınamadığına dikkat çeken Kaya, tecride karşı açlık grevinde olan tutsak ailerinin sürdürdüğü Adalet Nöbeti’nde de yer aldığını söyledi. Abdullah Öcalan’ın özgürlük talebini sahiplendiğini dile getiren Kaya, “Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğü sağlanmadan, hiçbir halk özgür olamaz. Sayın Öcalan bütün dünyaya hitap etmektedir. Önderimizin özgür olmasını istiyoruz. Önderliğin özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür. Önderlik özgür olmadan hiçbir halk özgür olamaz. Hiçbir sorun İmralı kapıları açılmadan çözüme kavuşmayacaktır. Barışın anahtarını İmralı'dadır" ifadelerinde bulundu.
KOMPLOYA KARŞI AÇLIK GREVİ EYLEMİ
Şirnex’in Cizîr ilçesinde de “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri kapsamında komployu protesto etmek amacıyla açılan çadırda açlık grevi eylemi başlatıldı. Abdullah Öcalan’ın komployla Türkiye’ye getirilmesinin ardından başlatılan eylemde 8 kadınla birlikte 15 gün boyunca açlık grevine giren 73 yaşındaki Hezar Küçük, polis saldırısı üzerine eylemlerini evlerinde sürdürmeye başladıklarını söyledi.
‘KADINLARIN EŞSİZ BİR DİRENİŞ SERGİLEDİ’
Komploya karşı Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü talebiyle eyleme başladıklarını dile getiren Küçük, kadınların eşsiz bir direniş sergilediğini söyledi. Küçük, o süreci şöyle anlattı: “O yıllarda baskı ve saldırılar nedeniyle halkın içinde büyük bir korku vardı. Ama biz bu korkuya karşı çıktık. Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edildiği yıl her yerde eylemler başlatıldı. 9 Botanlı kadın olarak açlık grevine girdik. Sayın Öcalan şahsında Kürt halkına yönelik uluslararası komployu kınamak içindi bu eylem. O dönemde parti binamız Dörtyol’daydı ve önünde çadır kuruldu. Açlık grevine başlayanlar burada toplandı. Ancak daha sonra etrafımız polis tarafından ablukaya alındı ve bize saldırdılar. Şiddet uygulayarak ve işkence ederek birçok arkadaşımızı gözaltına aldılar. Ama kadınlar bu saldırıya karşı çok büyük direndi. Komploya karşı direniş vardı; kadın, erkek, genç ve yaşlı demeden herkes ayaktaydı. Koşullar zordu ama Kürt halkı büyük bir direniş içindeydi.”
‘YILLAR GEÇTİ ANCAK TALEPLER DEĞİŞMEDİ’
25 yıl geçmesine rağmen Kürtlerin taleplerinin değişmediğini vurgulayan Küçük, "Kürt halkının direnişi halen sürüyor. Sayın Öcalan'dan bir haber almak için şu anda da hem dışarıda hem de cezaevlerinde eylemler var. Yıllar geçti ancak talepler değişmedi. Kürt halkı Sayın Öcalan'dan bilgi almak istiyor ve kalıcı barış için adımlar atılmasını talep ediyor. Sayın Öcalan şahsında tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz" diye konuştu.
‘İMRALI TECRİDİ KÜRT İTTİFAKIYLA KIRILIR’
Tecridi kırmanın Kürtler arası ittifakla kırılabileceğinin altını çizerek, “Sayın Öcalan üzerindeki bu tecrit biterse, Ortadoğu’ya barış gelecektir. Sayın Öcalan'la görüşme olursa, huzur gelecektir. Bizler hep birlikte bu savaşı durdurabiliriz. Bu tecride son verelim. Huzurlu bir yaşam, huzurlu bir dünya istiyoruz. Bunların olması için de Kürt halkı birleşip kendi ittifakını kurmalıdır. İhtiyacımız olan tek şey ittifaktır. Eğer o ittifakı kendi aramızda kurarsak, tecridi de kırabiliriz" diye belirtti.
MA / Hamdullah Yağız Kesen - Zeynep Durgut