RIHA - 50 yıl önce tanıştığı PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın evrensel bir kişilik olduğunu belirten Salih Sürücü, “Başkanın özgürlüğü tüm halkların özgürlüğüdür” dedi.
Riha’nin Xelfetî (Halfeti) ilçesinin Amara köyünde 4 Nisan 1948 tarihinde dünyaya gelen Abdullah Öcalan, ilköğrenimini komşu Ermeni köyü Cibin’de, ortaöğrenimini Dîlok’un Nizip ilçesinde tamamladı. 1968 yılında Ankara Anadolu Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi’ni tamamlayan Abdullah Öcalan, memurluğu sürerken 1970 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Hukuk öğrencisi olduğu bu yıllarda Kürt sorunu temelinde bir yandan Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) çevreleriyle, diğer yandan 68 gençlik kuşağı liderleriyle tanıştı. Özellikle Mahir Çayan’ın Kürt sorununun çözümüyle ilgili radikal çıkışının etkisiyle hukuk fakültesini bırakan Abdullah Öcalan, 1971 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptı. Mahir Çayan ve 9 arkadaşının 1972 yılının Mart ayında Kızıldere’de katledilmesi olayını protesto etmek amacıyla fakültede yapılan boykota öncülük etti. Bu olaydan dolayı 7 Nisan 1972’de başlayan ve 7 ay süren bir tutukluluk dönemi yaşadı.
Abdullah Öcalan, cezaevinden çıktıktan sonra sol, sosyalist devrimci yapıları ortak bir çatı altında toparlama girişimlerinde bulundu. Ancak bu çabalar sonuç vermeyince 1973 başlarında “Kurdistan Sömürgedir” tezi etrafında ayrı grup kurma hazırlıklarına başladı. Bu yönlü ilk tarihi toplantısını da grup arkadaşlarıyla 1973 yılı içinde Ankara Çubuk Barajı’nda gerçekleştirdi. Kemal Pir’in; “Türk halkının kurtuluşu Kürt halkının kurtuluşundan geçer” fikri, Çubuk Barajı grubunun teorisi oldu. Abdullah Öcalan’ın ideolojik-politik grup olarak örgütlenme aşaması ise, 1974-1975’de eylemsel olarak Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD) başkanlığı deneyimiyle geçti. 1975 yılında Mehmet Hayri Durmuş ile kaleme aldığı “Emperyalizm ve Sömürgecilik Değerlendirmeleri”, grubun ilk yazılı belgesi oldu.
1977 yılı Mart ayında ise gerçekleştirilen Bazîd, Qers-Dîgor, Dêrsim, Çewlig, Xerpet, Amed, Mêrdîn, Riha ve Dilok’u kapsayan Kurdistan yürüyüşünün ardından 18 Mayıs’ta Haki Karer’in katledildi. Abdullah Öcalan, Haki Karer’in anısına yanıt olarak aynı yılın Sonbahar ayında kısa bir süre sonra kuruluşunu ilan edeceği Partiya Karkerên Kurdistan-Kurdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Parti Programı’nı kaleme aldı ve 1978 yılında Serxwebûn gazetesiyle yayın dönemine geçildi. Gazetenin ilk sayısında 1978 yazında kaleme aldığı “Kürdistan Devriminin Yolu”, diğer adıyla “Manifesto” adlı çalışması yayınlandı ve 26-27 Kasım 1978 tarihinde Amed’in Licê ilçesinin Fis köyünde Kurucu Kongre ile PKK’nin kuruluşu ilan edildi. Devletin bu gelişmelere Mereş, Meletî, Semsûr ve Xerpet’te gerçekleştirilen katliamlar, sıkıyönetim, yoğun tutuklamalarla karşılık vermesi ve her yerde aranması üzerine, 1979 yılı ortalarında Riha’nin Suruç ilçesi sınırından Kobanê’ye geçti.
Bu yıllarda gerçekleştirdiği radikal çıkışıyla Kürt halkının uyanışını sağlayan Abdullah Öcalan, yıllar sonra küresel güçlerin ortaklığında gerçekleştirilen uluslararası komployla hedef alındı. Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülük ettiği komplo, Şam hükümetine yapılan baskıyla Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başladı. 4 ay boyunca devam eden sürek avı ile kendi deyimiyle çarmıha gerilen Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da “tabutluk” olarak tanımladığı İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konuldu.
PKK Lideri ile öğrencilik yıllarında kendisiyle tanışan 70 yaşındaki Salih Özçelik, kendisini Abdullah Öcalan’ın verdiği Salih Sürücü adıyla tanıtıyor. Sürücü, İmralı Adası’nda 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan, 35 aydır hiçbir şekilde haber alınamayan Abdullah Öcalan’ı ve tanışıklığının kendisi üzerindeki etkilerini anlattı.
Gençlik yıllarında 68 kuşağıyla tanışan Sürücü, Türkiye devrimci hareketi önderleri Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’ten etkilendi. O dönemde kurulan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’na katılan Sürücü, daha sonra Pirsûs Devrimci Dayanışma Derneği’nin kuruluşunda yer aldı. 1974 yılına gelindiğinde ulus sorunu üzerine yeni bir örgütlenme hedefini önüne koyan Sürücü ve arkadaşları, kısa bir süre sonra Pirsûs’a gelen Abdullah Öcalan ve KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile tanıştı.
‘ONUN GİBİSİNİ İLK DEFA GÖRDÜM’
“O’nun gibisini ilk defa gördüm” diyerek anlatmaya başladığı Abdullah Öcalan’ın dünyada eşi ve benzerinin olmadığını ifade eden Sürücü, tanışmasının ardından Abdullah Öcalan’ın isteği üzerine dernekte yer alan gençlerle toplantı gerçekleştirdiklerini söyledi. Sürücü, o toplantıyı şöyle anlattı: “Toplantı için 4 kişi topladık. Dördümüzde aynı örgütlenmeyi savunuyorduk. Ancak Başkan, ‘Siz zaten bizim arkadaşımızsınız, bizim gibi düşünmeyenleri de toplantıya getirin. Onlarda görsünler, Kurdistan hakkında ne düşünüyoruz, dünya hakkında ne düşünüyoruz. Önemli olan onların da gelmesi’ dedi. Bunun üzerine diğer gençleri de toplantıya çağırdım. O gün Pirsûs’da 23 gençle birlikte ilk toplantımızı yaptık. Başkan gençlere dönerek, ‘Nasılsınız, gençliğinizle yaşıyor musunuz?’ diye sordu. Gençlerin hepsi etkilenmişti. Başkan o gün 4 saat konuştu. Başkan konuşmasında, ‘Eğer bir ülke sömürgeyse, o ülkenin gençleri de sömürülür. Kendinizi ülkeniz ve toplumunuzdan ayrı düşünemezsiniz. Eğer toplum özgür olursa, gençlerde özgür olur. Toplumu özgürleştirecek olan da gençlerdir. Sizin fedakarlığınız bu toplumu özgürleştirecek. Topluma öncülük ederek bu ülkenin işgalcilerine karşı savaşacaksınız’ dedi” diye aktardı.
‘HERKESTE BÜYÜK BİR İZ BIRAKTI’
Toplantıya katılan gençlerin de Abdullah Öcalan’dan etkilendiğini dile getiren Sürücü, “Daha önce böyle birini ne gördük ne de tanıdık. Çok farklıydı. Toplantıya katılan herkeste büyük bir iz bıraktı. Başkan, Kurdistan tarihi hakkında konuşuyordu. Kurdistan’daki isyanlar ve Kurdistan’ın nasıl işgal edildiğini anlatıyordu. Başkan konuşmasını bitirdikten sonra gençlere dönerek, ‘sorusu olan var mı?’ dedi. Gençlerden biri, ‘Söyledikleriniz çok doğru ama bu ülkeyi nasıl kurtaracağız’ diye sordu. Başkan, ‘Ülkemizi zorla işgal ettiler, bizde zorla onların elinden alacağız. Ülkemizi zorla onların elinden alarak Kurdistan’ı özgürleştireceğiz’ dedi. Başkan’ın cevabından sonra kimse soru sormadı. O günkü ilk toplantımız bu şekilde sona erdi” diye anlattı.
‘BAŞKAN EVRENSEL BİR KİŞİLİKTİ’
Pirsûs’taki ilk toplantının ardından Abdullah Öcalan ile sürekli görüştüğünü belirten Sürücü, “Başkan çok farklı bir insandı. Çocukla çocuk oluyordu. Bir çocuk gördüğünde yanına giderek onunla saatlerce konuşuyordu. Yaşlı bir kadının yanına oturup sohbete giriyordu. Yaşadıkları dönemi, neler yaptıklarını soruyordu. Yani çocukla çocuk, büyükle büyük oluyordu. Konuştuğu herkes üzerinde büyük bir etki bırakıyordu. O yıllarda (1977) yılında Pirsûs’da katıldığım bir eylem nedeniyle tutuklandım. Bir yıla yakın bir zaman cezaevinde kaldım. Cezaevinde kaldığım yıllarda Başkan ziyaretime geliyordu. Ziyarette onu görenler kim olduğunu soruyorlardı. Cezaevinden çıktıktan sonra Dîlok’ta bir araya geldik. Kemal Pîr de oradaydı. Başkan bana dönerek, ‘bundan sonra senin adın Sürücü olsun’ dedi. O günden sonra Sürücü oldum. Şimdi bana kim sorsa, kendimi Salih Sürücü olarak tanıtıyorum. Herkes beni öyle biliyor. Başkan çok farklı bir kişiliğe sahipti. Kimseye benzemiyordu. Baktığında duruşu Kürt ve Kurdistani idi. Ama biraz açtığında Afrika’ydı, Latin Amerika’ydı. Evrensel bir kişilikti. Hem yerel hem de evrensel olmayı kendinde bir araya getirmişti. Başkan bir gün bize, ‘Hazırlığınızı yapın, Kurdistan’daki gerçek savaşı biz vereceğiz’ diyerek, partinin ilk kuruluş fikrini paylaştı” ifadelerini kullandı.
‘TEK KİŞİLİK HÜCREDE KOMPLOYU ÇÜRÜTTÜ’
Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla Türkiye’ye getirilmesini tutuklu olduğu cezaevinde öğrendiğini dile getiren Sürücü, “Antep Cezaevi’ndeydim. Başkan’ın Türkiye’ye teslim edildiği haberini ilk arkadaşlardan öğrendim. Daha sonra televizyondan da aldık haberi. Başkan’ın bize söyledikleri aklımıza geliyordu. Başkan bize, ‘Devrimci, düşmana esir de düşse kimse onların hayallerini esir alamaz. Çünkü onların hayalleri çok büyüktür’ sözleri bizi ayakta tutuyordu. Başkan’ın eğitiminden geçen hiç kimse umutsuzluğa kapılmaz. Onlar için hiçbir şartta umutsuzluk yoktur. Bu nedenle bizde umutsuz değildik. Tabi cezaevinde de eylemler başladı. Dönüşümlü olarak açlık grevine girdik. Cezaevinden çıktıktan sonra halkın çok üzgün olduğunu gördüm. Özelikle Başkanı tanıyanlar, benimle konuştuklarında göz yaşlarını tutamıyorlardı. Ama Başkan’a inançları sonsuzdu. Uluslararası güçler Ortadoğu üzerine planları için Özgürlük Hareketi’ni engel olarak görüyorlardı. Bu nedenle de Başkana karşı böyle bir komplo girişiminde bulundular. Ancak Başkan tek kişilik hücresinde halklara sunduğu Demokratik Ulus paradigmasıyla uluslararası güçlerin planlarını boşa çıkararak, komployu çürüttü. Biz de Başkan’ın Demokratik Ulus paradigmasına sarılarak, fiziki özgürlüğünü sağlayacağız” şeklinde konuştu.
‘ÖZGÜRLÜĞÜ HALKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR’
Abdullah Öcalan’a dönük 35 aydır sürdürülen haber alınamama haline değinen Sürücü, “Başta halkımız olmak üzere, tüm demokratların bu tecride karşı çıkması gerekiyor. Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine ses olmamız lazım. Başkan üzerindeki tecrit devam ettiği sürece, hiçbir çözüm sağlanmaz. Eğer Başkan ile görüşmeler bir an önce yapılmaz ise, durum daha da kötüye gidecek. Kurdistan ve Türkiye halkları çok büyük zorluklar yaşayacak. Ekonomik kriz daha da derinleşecek. Buna karşı halklar hep birlikte tecride karşı çıkmalı. Başkanın özgürlüğü, tüm halkların özgürlüğüdür” dedi.
MA / Mahmut Altıntaş