HABER MERKEZİ - Bugüne kadar 147 kayıp başvurusu aldıklarını belirten DEMAK Sekreteri Sema Güleç, “Birçok canlı kaybımız var. Bakanlığa sorular soruyoruz, ancak bir şey söylenmiyor” dedi.
Mereş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin yıktığı kentlerde yaralar ilk günkü gibi taze. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sağlık ve barınma başta olmak üzere birçok alanda yaralar halen sarılmadı. Ayrıca birçok aile halen depremlerde kaybolan yakınlarını arıyor.
Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) verilerine göre, depremin etkili olduğu 11 kentte 36’sı çocuk 147 kişi kayıp. Derneğe başvuran 150 aileden yalnızca 3’ü kayıp cenazelerine ulaşabildi. 147 aile ise halen yakınlarının akıbeti ile ilgili bir bilgiye sahip değil.
DEMAK Genel Sekreteri Sema Güleç de, Hatay’ın İskenderun ilçesinde deprem sırasında oğlu Mustafa Batuhan Güleç’i kaybetti. Bir yıldır oğlundan haber alamayan anne Güleç, oğlunun yanı sıra tüm kayıplar için mücadele veriyor.
HASTANEYE GÖTÜRÜLDÜ AMA…
Oğlunun İskenderun’da bulunan Güleryüz Apartmanı’nda tek başına yaşadığını belirten anne Güleç, depremde hem oğlunun yaşadığı apartmanın hem de yanında bulunan Merve Apartmanı’nın yıkıldığını söyledi. Enkazın arasında 8 gün boyunca oğlunu arayan Güleç, “Oğlumu Güleryüz Apartmanı’nda ararken, meğer yaşadığı binanın son katı Merve Apartmanı’nın üzerine düşmüş. Görgü tanıkları oğlumun oradan sağ çıkarıldığını söyledi. Battaniyeye sarılıp, beyaz bir arabaya konulup hastaneye gönderilmiş. Gözle görülen bir yarası yokmuş, sadece bilinci kapalıymış. Bunları 10-15 gün sonra görgü tanıklarının sosyal medyadan bize ulaşmasıyla öğrendik” ifadelerini kullandı.
'MECLİS’E GİTTİK, TALEBİMİZ REDDEDİLDİ’
Bu süreçte hastanelere, mezarlıklara ve morglara gittiklerini dile getiren Güleç, DNA örneklerinin ülke genelinde kimseyle eşleşmediğini söyledi. Söz konusu belirsizliğin ise akıllarına her şeyi getirdiğini kaydeden Güleç, verdikleri mücadeleye dair şunları anlattı: “Depremden sonra yakınlarını hastanelerde, mezarlıklarda bulamayan birçok kayıp yakını birleşerek derneği kurduk. İlk olarak Meclis’e gittik. 11 ilin milletvekilleriyle görüştük. Bir arama komisyonunun kurulmasını talep ettik. Bu öneri Meclis'te gündeme geldi fakat reddedildi. Hastanelerde muhatap bulamıyoruz. Fotoğraflara bakmak istiyoruz ama fotoğraflar yarım yamalak gösteriliyor. Bu nedenle komisyonun kurulması, kayıplarımızın aranması lazım ancak öneri reddedildi. Şu anda 147 kaybımız var ve bu sayı gün geçtikçe artıyor.”
ÜMİTLER TÜKENİYOR
Şu ana kadar yalnızca üç ailenin cenazesine ulaşabildiğini aktaran Güleç, ailelerin kayıp cenazelerini bulduklarındaki sevinci “acı bir durum” olarak nitelendirdi. Güleç, “İnsanlar çok mağdur, bulunan kişi sayısı çok az. Bir ilgisizlik var. Kimse elimizden tutmuyor. Bir yıl oldu. Fethi kabir işleminin yapılmasını istiyoruz. Bu kayıpların çoğu fethi kabirlerden çıkacak çünkü DNA alınmadan gömüldüler. Bu büyük bir dram. Dernek olarak Sağlık Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yazı yazıyor, sorular soruyoruz ancak elle tutulur bir şey söylenmiyor. İnsanlar ümidini kesmeye başladı" diye belirtti.
KAYIPLAR NEREDE?
Devlet yetkililerinin kayıplara ilişkin sarf ettiği “Molozlarda gitmiştir, karışmıştır” sözlerini hatırlatan Güleç, “Oğlum hastaneye gitmiş ama DNA’sı yok. Bu ilgisizliktir. Ortada bir ihmal var. Hastaneden canlı çıkıp da kaybolan birçok kişi var. Bize ‘molozlarda kalmıştır yada birisi karıştırmıştır’ demesinler. İskenderun’da Merve Ateş, ayağı yaralı, bilinci yerinde bir şekilde enkazdan çıkarılıyor. İsmini söylüyor. İskenderun SSK’ya gidiyor. Orada bir süre bekliyor, Mersin’e helikopterle gönderileceği için yanına refakatçi alınmıyor. Ondan sonra kız kayıp. Bunlardan bahsedilmiyor. Bunun gibi birçok canlı kaybımız var. Bir sene oldu hiçbir şey yapılmadı" tepkisinde bulundu.
Son olarak Meclis’te kayıplarla ilgili komisyonun kurulmasını reddedenlere seslenen Güleç, “Eğer kendi canlarından biri kaybolsaydı, öneriyi yine reddederler miydi? Lütfen empati yapsınlar ve yardımcı olsunlar” çağrısında bulundu.
1 YILDIR KAYIP KIZINI ARIYOR
Fatih Karaca da bir yıldır kızı İrem Karaca'yı arıyor. Karaca, 6 Şubat depremlerinde Dîlok’un (Antep) İslahiye ilçesinde eşi Duygu (41), çocukları Mehmet (16), Sıla (16), Adile Nur (17), annesi Adile Karaca (68) ve eşinin annesi Havva Olamcam’ı (66) kaybetti. Baba Karaca, o günden bu yana kayıp kızı İrem Karaca’yı arıyor. İlçenin Hacı Ali Öztürk Mahallesinde bulunan 6 katlı Gözde Apartmanının 2’nci katında depreme yakalanan ailesinde kimsenin hayatta kalmadığını anlatan Karaca, o gün Toroslar Edaş Nurdağı İşletme Şefliğinde gece vardiyasında çalıştığını belirtti. 7.8 şiddetindeki ilk depremde yıkılan binanın enkazı altında kalan aile fertlerinin cenazesine 6 gün sonra, büyük kızı Sıla’nın cenazesine ise 8 gün sonra ulaşabildiğini vurguladı.
Baba Karaca, 14 yaşındaki kızı İrem Karaca’ya ise ulaşamadığını aktardı. 16 Şubat’ta binanın enkazının tamamen kaldırıldığını belirten Karaca, resmi kurumlar yanı sıra sosyal medya üzerinden de kızının akıbetine dair çabalarını sürdürüyor.
‘CENAZELERE 6 GÜN SONRA ULAŞTIK’
Depremden bir gün önce memleketi Adana’dan görev yaptığı İslahiye’ye geldiklerini anlatan Karaca, “Annem ve eşimin annesi Adana’da yaşıyorlardı. Büyük kızım Aksaray’da üniversite okuyordu. Kızım yarıyıl tatili için gelmişti. Pazar günü bir aradaydık. Depremin olduğu saatlerde çalışıyordum. Deprem olduğunda araç içerisindeydim. Elektriklerin kesildiğini görünce deprem olduğunu anladım. 4 dakika sonraki ikinci depreme de merkezde yakalandım. İnsanların çığlıkları, arkadaşlarımın feryadı, enkaz altında olan arkadaşlarımın ‘Bizi kurtar’ feryatlarını duydum. O şekilde binamızın olduğu sokağa gittiğimde yıkıldım. 6 gün sonunda annemi, eşimi ve eşimin annesinin cenazesini aldım. 2 gün sonra da büyük kızımın cenazesini alabildim.”
DEPREMİN 4’ÜNCÜ GÜNÜNDE OYUN OYNADIĞI İDDİASI
Cenazelerine kendi çabaları ve yardıma gelen gönüllü yurttaşlar sayesinde ulaştığını ifade eden Karaca, “Bu süreçte hem Adana’da hem de İslahiye’de DNA testi verdim. Kimsesiz cenazeler arasında DNA uyuşmadı. Arkadaşlarım afişler hazırlayarak İrem’i aramaya başladılar. Cenazeleri Adana’da defnettikten sonra İslahiye’ye geri döndüm. İslahiye’de statta dolaşırken kız kardeşimin yanına bir kadın geliyor ve kendi yeğeninin İrem ile voleybol oynadığını söylüyor. Oynadıklarını söylediği gün de depremin 3 ya da 4’üncü günü. Biz bunu polislere ilettik. Kayıp bildirisi oluşturduk ve tüm resmi mercilere bildirdik. Bunun üzerine çocuk şube bunu araştırdı, çocukları çapraz sorguya aldılar. İrem’e dair şu ana kadar bildiğimiz tek şey 3 kızın çocuğumla voleybol oynadığı. Oyun oynadıkların söyleyen kızlara, ‘Lütfen bizi yanıltmayın’ dedim. Bana, ‘Olur mu amca ben arkadaşımı tanımaz mıyım?’ dediler” diye konuştu.
Yaşadığı zorlukları kaldıramayınca atama isteyerek Nurdağı’na yerleştiğini dile getiren Karaca, bir yıldır kızının akıbetini öğrenmeye çalışıyor. Karaca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “Kayıp çocuk yok” açıklamasına da tepki göstererek, şunları ifade etti: “Binanın 4’üncü katında yaşayan bazı komşularım vardı, onları çıkardım. Birçok insanı çıkardım. Bakanın ‘kayıp çocuk yok’ demesi abes. Benim kayıp kaydım hala İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığında duruyor. İslahiye Savcılığı Antep’e, Antep’ten de başka yerlere bilgi veriliyor mu? Babası hala kızını arıyor demiyorlar mı?”
MA / Ceylan Şahinli - Yüsra Batıhan