İZMİR - İmralı için başvuranlar arasında yer alan ÖHD yöneticilerinden avukat Yunus Emre Güneş, baroların tecride karşı Adalet Bakanlığı'na baskı kurması gerektiğini vurguladı.
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik hak ihlalleri artarak devam ediyor. İhlallerin en yoğun yaşandığı yer ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi geliyor. Öyle ki Abdullah Öcalan'dan 35 aydır haber alınamıyor. Tutsaklar, 27 Kasım'da PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, tecridin kaldırılması ve Kürt sorununun çözümü talepleriyle açlık grevi eylemine başladı. Tutsak yakınları da benzer taleplerle birçok kentte Adalet Nöbeti eylemine başladı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) öncülüğünde bin 330 avukat, “Öcalan üzerinde tecritin kaldırılması ve diyalog yolunun açılması” için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu.
CEZAEVLERİNDE YAŞANAN İHLALLER
ÖHD Genel Merkez yöneticilerinden Yunus Emre Güneş, tutsaklara dönük baskılar ile İmralı tecridini değerlendirdi. İhlallerin sistematik bir hal aldığına dikkati çeken Güneş, tutsakların mektuplarının engellendiğini, dilekçelerinin işleme konulmadığını kaydetti. Güneş, "Son dönemde keyfi bir şekilde farklı cezaevlerine sürgünler yapılıyor. Bu sürgüneler gerçekleşince avukat ya da ailelere bilgi verilmiyor. Bu da tecridin cezaevlerine yansımalarını bize gösteriyor. Mahpuslara istedikleri gazeteler verilmiyor. Radyo ve televizyon kısıtlamaları var. Müvekkillerle yaptığımız görüşmelerde cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin Sayın Öcalan üzerinden sürdürülen tecritten bağımsız olmadığını söylüyorlar. Biz de bunu böyle görüyoruz" diye konuştu.
ÖHD Genel Merkez yöneticilerinden Yunus Emre Güneş
Tutsakların tecride karşı açlık grevinde olduklarını ifade eden Güneş, "Tutsaklar, kamuoyundan sadece duyarlılık beklemiyor. Bütün demokratik mücadele alanlarının değerlendirilip, mücadelenin yükseltilmesini bekliyorlar. Eğer bir çözüm yolu gelişmezse başka yollara başvuracaklarını bize aktarıyorlar” diye belirtti.
'TECRİT SONRASI KRİZ BAŞLADI'
Tecrit politikalarının sadece cezaevleri ile sınırlı kalmadığı vurgulayan Güneş, tecridin yargı, siyaset ve toplumsal alana sirayet ettiğini dile getirdi. Kayyımlar, Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmaması ve Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesinin tecritle bağlantılı olduğunu belirten Güneş, "Siyasal iktidar tecritle Kürt sorununu derinleştirmekte ve buna karşı duran muhalifleri, sol ve sosyalist kitleyi hedef haline getirmekte. Türkiye'de derinleşen ekonomik ve sosyal krizler tecritten bağımsız düşünülemez. Tecridin kalkması durumunda Türkiye'de derinleşen birçok kriz de aşılacaktır. Gelişen çözüm süreçlerinin Türkiye’ye demokrasi yönünde katkısını hepimiz gördük. Savaş, uzun süre durdu ve bunun ekonomik krize olumlu yansımaları oldu. Çözüm süreci bitirilip, Öcalan'a yönelik tecrit uygulanınca tekrar bir kriz süreci başladı. Bu kriz derinleşerek devam ediyor” dedi.
‘HERKESİN KATKI SUNMASI GEREKİYOR’
Tecride karşı toplumsal mücadelenin büyütülmesi gerektiğini ifade eden Güneş, şunları söyledi: "ÖHD olarak geçtiğimiz hafta bin 330 avukatla Adalet Bakanlığı'na tecridin kaldırılması ve görüşmelerin başlaması için başvuruda bulunduk. Yine adalet nöbetini sürdüren anneler birçok yerde nöbetlerini sürdürüyor. Diğer yandan ‘Özgürlük Yürüyüşü’ yapılıyor. Ama bunlar yeterli değil. Bütün sivil toplum örgütü ve hukuk örgütleri Adalet Bakanlığı üzerinde baskı oluşturmalı. Barolar da buna öncülük etmelidir. Kürdistan'ın özgürlüğü, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve onurlu bir barış için kendine 'yurtseverim', 'demokratım', 'sosyalistim' ve 'insan hakları savunucusuyum' diyen herkesin bu mücadeleye katkı sunması gerekiyor."
MA / Delal Akyüz