COLEMÊRG - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit politikalarının en ağır şekli olan iletişimsizlik halinin uygulandığını belirten ÖHD Colemêrg Şubesi üyesi avukat Ümit Savaşan, “Mutlak iletişimsizlik hali ortadan kaldırılmadan tecrit parçalanmaz" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'tan 35 aydır haber alınamıyor. Aile ve avukatların yaptığı tüm başvurular “disiplin” cezaları bahanesiyle engelleniyor. 10 Ekim’de dünyanın 72 merkezinde “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” adıyla başlatılan kampanya çerçevesinde 27 Kasım 2023’te cezaevlerinde başlatılan süreli dönüşümlü açlık grevi eylemi sürüyor. Aynı zamanda tutsak yakınları da kampanya destek amacıyla birçok kentte “Adalet Nöbeti” eylemini yapıyor. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Colemêrg Şubesi avukatlarından Ümit Savaşan, Öcalan yönelik devreye konuşan tecrit politikası ve mutlak iletişimsizlik haline dair değerlendirmelerde bulundu.
TECRİDİN EN AĞIR HALİ MUTLAK İLETİŞİMSİZLİKTİR
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik hem tecrit hem de mutlak iletişimsizlik hali uygulandığını vurgulayan Savaşan, bu iki farklı uygulama türüne ilişkin “Tecrit bir insanın toplumdan ve dış dünyadan koparılması demektir. Tecritle birlikte dış dünyadan koparılan insan, hiçleştirilip, soyutlanmasını sağlanır. Tecrit, İmralı adası ilk kurulduğundan beri kendisini gerçek anlamda var olduğunu göstermiştir” dedi.
‘SAVUNMA GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR’
Öcalan’a uygulanan tecridin en ağır uygulama türü olan “incommunicado” yani mutlak iletişimsizlik hali olduğuna dikkati çeken Savaşan, “İncommunicado’yla birlikte kişiyi ve bilincini hiçe sayıp, kişinin bilincine yönelik fiziki işkence olmadan parçalayarak yok etmek demektir. Bizim öncelikle tecride karşı değil mutlak iletişimsizlik haline karşı durmamız gerekiyor. Tecridin kırılması için mutlak iletişimsizlik haline karşı bir savunma geliştirilmesi gerekiyor. Mutlak iletişimsizlik hali ortadan kaldırılmadan tecrit parçalanamaz” diye konuştu.
DÜNYANIN HİÇ BİR YERİNDE YOK
İmralı’da uygulanan tecrit politikasının, “dünya üzerinde eşi benzeri olmayan” politikalar olduğunu sözlerine ekleyen Savaşan, “Uygulanan tecridin eşi benzeri olmamasının, mutlak iletişimsizlik haliyle görebiliyoruz. Bu uygulamalar daha ne öne ne Nelson Mandela’ya ne de Antonio Gramsci’e uygulanan bir durumdur. Bu durum tamamen Türkiye devletinin geliştirdiği ve diğer tecrit uygulamalarından farklı kıldığı kendine has bir uygulama biçimidir. Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak iletişimsizlik hali dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir” ifadelerinde bulundu.
TEMEL NEDEN PARADİGMANIN YAYILMASINI ENGELLEMEK
Derinleştirilen tecridin temel nedenin Öcalan’ın paradigması ve ideolojisinin topluma yayılmasını engellemek olduğunu dile getiren Savaşan, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan şahsı ve kişiliği parçalanarak yok edilmek istenmektedir. Bununla birlikte aslında şahıs değil, Kürdün iradesi hiçleştirilmeye çalışılmaktadır. Aslında tecrit, Sayın Öcalan’ın çözüm sürecinde attığı adımlar, yıllardır geliştirdiği ve tüm dünyayı kapsayan fikirlerine, felsefesine ve paradigmasına uygulanıyor. Çünkü artık Öcalan Ortadoğu’ya ve uluslara öncülük edebilen bir boyuta varması nedeniyle bu uygulamalar devreye konuldu. Mutlak iletişimsizlik haliyle Öcalan hiçleştirilmeye ve unutturulmaya çalıştırılıyor.”
'BAŞARILI OLMADILAR’
Tecritle hedeflenmek istenen politikaların başarılı olmadığını da ifade eden Savaşan, “Sayın Öcalan’ın fikirleri ve yol, yöntemle uygulanan tecrit ve iletişimsizlik haliyle önüne geçilemez. Öcalan’ın fikirleri İmralı’yı aşıp, tüm Ortadoğu ve Avrupa’ya yayılmış durumda. Sayın Öcalan üzerinde hem tecrit hem de mutlak iletişimsizlik hali uygulanıyor. Tecrit ve mutlak iletişimsizlik hali birbirinden ayrı şeylerdir. Tecrit bir kişinin toplumdan koparılarak, yalnızlaştırıp hiçleştirmek ve soyutlamaktır. Tecrit bir insanın toplumdan ve dış dünyadan koparılması demektir” diye konuştu.
‘TÜM HUKUKSUZLUKLAR TECRİDİN YANISMASIDIR’
Tecrit politikasının en yakın yansımalarını, F, S, L ve yüksek güvenlikli gibi birçok cezaevinde uygulanan uygulamalarda görüldüğünü belirten Savaşan, şöyle devam etti: “Tüm bu yaşananlar gerçek anlamıyla tecridin yansımasıdır. Bu söylemlerin bir klişe olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Tüm bu yaşananlar tecrit devreye konulduktan sonra başladı. Tecrit olmasaydı toplumun birçok yaşam alanında maruz kaldığı hukuksuzluklar ve kayyım atamaları ve ekonomik kriz bu hale gelmeyecekti. Ekonominin en iyi olduğu dönem, çözüm süreci dönemdir. Aslında tecrit, Kürde, Kürdün iradesine uygulanmaya ve çözüm sürecine uygulanmak istenen bir durumdur.”
TOPLUMUN BİLMESİNİ İSTEMİYORLAR
Türkiye’de 2013 yılında başlatılan çözüm süreci döneminde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sarf ettiği “Sayın Öcalan Kürt sorunu baş aktörüdür” sözü hatırlatan Savaşan, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “AKP-MHP iktidarının tecrit kelimesi hiçbir şekilde, kullanılmasını, savunulması ve dile getirilmesini istemiyor. Bugün tecrit kelimesinin, tecrit edildiği bir durum gerçekleşmiş. Bunun en yakın örneği ise avukatlar olarak Öcalan ile görüşmesi için Adalet Bakanlığına yaptığımız başvuru sonrasında Diyarbakır Adliyesi önündeki basın açıklamasında üstünde tecrit yazılı pankartın açmamıza izin verilmemesiydi. Tüm bunların asıl nedeni ise mutlak iletişimsizlik halidir. Bugün tüm bu yaşananların tecrit olduğunu herkes çok iyi biliyor. Bursa İnfaz Hakimliği de İmralı İdare Hapishanesi de yapılanların bir tecrit olduğunu gayet iyi biliyor. İstedikleri kadar, ‘disiplin cezası’ ve ‘hava koşulları’ gibi gerekçeler sunsunlar, mutlak iletişimsizlik haline uyguladıkları bu durum tamamen tecritten apayrı yerde değerlendirilmesi gerekiyor.”