HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan'a yönelik komplo ve tecride karşı bedenini ateşe veren Viyan Soran’ı anlatan Abubakir Mecîd, “Kadınların mücadeleye katılmasına izin verilmediği zorlu sosyal sınırları aşmayı başardı” dedi.
Soykırıma karşı varlığını korumaya çalışan Kürtler, her dönem ulus devletlerin imha ve inkar politikalarıyla karşı karşıya kaldı. Abdullah Öcalan’ın bir grup arkadaşıyla 1973 yılında Ankara’nın Çubuk Barajı’nda “Kurdistan sömürgedir” teziyle ektiği tohumlar, 1978 yılında PKK’nin kuruluşuyla filizlendi. Abdullah Öcalan’ın “diriliş” olarak tanımladığı bu süreçte, Kürtler yeniden tarih sahnesine çıktı. Bu sürecin tamamlanmasının ardından “Sıra kurtuluşta” diyen Abdullah Öcalan, Kürt sorununu siyasi çözüm arayışıyla uluslararası düzleme taşıdı. 1993 yılında yaptığı çağrıyla siyasi çözüm adımı atan Abdullah Öcalan, Ortadoğu planları önünde engel olan hegemonik güçlerin hedefi haline geldi.
Küresel güçlerin imha planını boşa çıkaran Abdullah Öcalan, bu kez tasfiye edilmek istendi ve uluslararası komployla çarmıha gerildi. Kürt sorununda demokratik çözüm zeminine taşımak için 40 yıllık rüyası olan dağ yolu yerine 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarak Avrupa yolunu seçen Abdullah Öcalan, “istenmeyen kişi” ilan edildi ve 130 gün boyunca çarmıha gerildi.
Moskova’dan Roma’ya, Atina’dan Nairobi’ye uzanan çarmıhın ardından Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek “tabutluk” olarak tanımladığı İmralı Tek Kişilik Ada Cezaevi’nde tecride alındı.
Kürtler, küresel güçlerin tasfiye planına karşı komplonun ilk gününde 9 Ekim 1998’de Mehmet Halit Oral’ın Mereş’te bulunan cezaevinde bedenini ateşe vermesiyle başlayan “Güneşimizi Karartamazsınız!” eylemleriyle Abdullah Öcalan’ın etrafında ateşten çember oldu.
Mehmet Halit Oral’ın fitilini ateşlediği bu eylem, komplonun üzerinden geçen 25 yılda sürüyor. Dünyanın dört bir yanına yayılan bu eylemin son halkası ise, 2023 yılında İmralı tecridine karşı bedenlerini ateşe veren Bubo Taş ve Mehmet Akar oldu.
‘BEN ÖZGÜR OLMAYA GİDİYORUM’
“Güneşimizi Karartamazsınız!” eylemlerinde bir halkası da, “Ben özgür olmaya gidiyorum” diyerek PKK’ye katılan Viyan Soran (Leyla Wali Hüseyin) oldu. 1981 yılında Federe Kurdistan Bölgesi’nin Silêmaniyê kentinde dünyaya gelen Viyan Soran, 1997 yılında PKK’ye katıldı. Kısa sürede YJA Star komutanı olan Viyan Soran, Abdullah Öcalan’a yönelik komplo ve tecridi protesto etmek amacıyla 1 Şubat 2006’da Heftanîn’de bedenini ateşe verdi.
‘HALKIMA BORÇLU HİSSEDİYORUM’
Eyleminin Kürt halkına dönük inkar politikalarına ve İmralı tecridine karşı yanıt olduğunu dile getiren Viyan Soran, bıraktığı mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Keşke canımdan daha öte başka bir şey olsaydı da önderliğin özgürlüğüne, ezilen kadınlara ve halkımıza feda edebilseydim. Eylemim Kürt halkına yönelik inkar politikasına ve Başkan Apo'ya yönelik tecrit politikasına yanıttır. Kürt halkının ve kadınının özgürlüğü için, zulme karşı canımdan daha değerli bir şey olsaydı, onu verirdim. Ancak Kürt halkının her gün ayağa kalkıp zafere doğru ilerlediği böyle bir dönemde, benim gibi bir kadının fedakarlığı çok eksik kalır. Birçok arkadaşım gibi ben de acı çeken halkıma ve kadınlara karşı kendimi borçlu hissediyorum."
Viyan Soran ile Kurdistan Demokrasi ve Çözüm Partisi (PÇDK) üyesi olduğu 2003 yılında Baas rejiminin yıkılmasının ardından Irak’ın Musul kentinde tanışan Kurdistan Özgürlük Hareketi Konseyi üyesi Abubakir Mecîd, eyleminin 19’uncu yılında Viyan Soran’ı anlattı. Mecîd, Viyan Soran’ın en büyük hayalinin Abdullah Öcalan’ı görmek olduğunu söyledi.
Kurdistan Özgürlük Hareketi Konseyi üyesi Abubakir Mecîd
'KADIN İRADESİNİ ORTAYA ÇIKARDI'
Mecîd, “Bir devrimciyle tanıştım” diyerek anlatmaya başladığı Viyan Soran'ın, bir kadın iradesini ortaya çıkarttığını ifade ederek, “Viyan, Başûr Kurdistan kadınları arasında ender görülen bir örnektir. Özgürlük ve demokrasi mücadelesine tam anlamıyla katılmıştır. 1997 yılında ailesinden iki kadın arkadaşıyla birlikte PKK saflarına katılmaya karar verdi. Onun bu girişimi çok katı olan ailesi tarafından tepkiyle karşılandı. Hatta ailesi Viyan'ın arkadaşlarıyla birlikte zorla götürüldüğünü düşündü. Ancak hareket, ailenin bu tavrına karşı, 'Zorla geldilerse dönsünler' diye bir açıklama yaptı. Daha sonra Viyan ve onunla birlikte giden arkadaşları açıklama yaparak, 'Bizler kendi irademizle geldik' dediler. Viyan kararlı, disiplinli ve iradeli biriydi. Viyan aynı zamanda çok yetenekli bir öğrenciydi. Zekiydi ve öğretmenleri ondan o kadar memnundu ki onun okulu bırakmasına herkes kızıyordu” dedi.
'TOPLUMSAL SINIRLARI AŞTI'
Viyan Soran'ın katılımının Federe Kurdistanlı kadınlarda ciddi bir etki yarattığını kaydeden Mecîd, “İlk kez 2003 yılında Baas rejimi çöktüğünde Musul'a gittik, Viyan’ı ilk kez orada gördüm ve bir süre vakit geçirme şansım oldu. Ancak ondan sonra Silêmaniyê’ye döndüm ve şahadet haberini alıncaya kadar görmedim. Bu haberi alınca üzüldüm ama bir kadar da onunla gururlandım. Çünkü çok aktif ve kararlı bir insandı. Arkadaşların siyasi sorunlarının çözümü dışında da her türlü fedakarlığı yapan biriydi. Şehit Viyan, kadınların mücadeleye katılmasına asla izin verilmediği, zorlu sosyal sınırları aşmayı başardı. Onun eylemi kahramancaydı ve bu eylemle kararlılığını gösterdi. Özgür bir Önderlikle özgür bir toplumun inşa edileceğini gösterdi. Bütün bunlar, kadın özgürlüğündeki öncelik düzeyinin gerçekten şehit Viyan'ın kişiliğine yansıdığının göstergesiydi" diye belirtti.
‘KOMPLOYA KARŞI EN NET MESAJDI’
Viyan Soran'ın en büyük hayalinin bir gün PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tanışmak olduğunu söyleyen Mecîd, “Viyan arkadaş arkasında bıraktığı mektubunda da Rêber Apo'ya olan özlemini ve görme istediğinden bahsediyor. Rêber Apo'yu görmeyi çok istiyordu. Ancak şartlar ve koşullar uygun olmadı. O’nun gideceği zaman Önderlik uluslararası bir komplo ile yakalandı ve tecrit altına alındı. Kürt özgürlük mücadelesinde bir insan kendi önderi ve halkı için canını feda etti. Kendini yakmak öyle kolay bir eylem değildir ve kararlığın en üst düzeyidir. Bu eylem aynı zamanda uluslararası komplocu güçlere karşı bir mesajdı. Bizlerin önderlik için neler yapabileceğimizin en somut haliydi. Bizlerin teslimiyete karşı direnen fedai ruhumuz var. Şehit Viyan'ın eylemi Kürt halkının düşmanlarına karşı, komploculara karşı en net mesajdı. Bu mücadele halen yaşıyor ve Önderlik özgürleşmeden de bu mücadele bitmeyecek" diye konuştu.
MA / Zeynep Durgut