RIHA - Riha’da depremde ağır hasar gören 8 bin 231 binanın yarısı yıkılmazken, yerlerine inşa edilecek 400 binanın yapımı ise tamamlanmadı. Barınma krizinin sürdüğünü belirten TMMOB İl Sekreteri Fikret Çakır, “Ben yaptım oldu' zihniyeti devam ediyor” dedi.
Mereş’in Bazarcix (Pazarcık) ilçesinde 7.8 ve Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Etkilenen kentlerden Hatay, Mereş, Semsûr, Meletî, Kilis, Osmaniye, Adana, Dîlok, Amed ve Riha’da resmi rakamlara göre 50 bini aşkın kişi hayatını kaybetti ancak, gerçek rakamların çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Depremin merkez üslerine yaklaşık 200 kilometre uzaklıkta bulunan Riha’da deprem anında 20 bina yıkıldı, 179 kişi hayatını kaybetti. Resmi rakamlar açıklanmadığı için engelli kalan kişi sayısı ise bilinmiyor. Diğer kentlerde hayatını kaybeden yaklaşık 150 kişi de Riha’da defnedildi. Kentte ağır ve orta hasarlı 8 bin 231 bina için yıkım kararı alınsa da, aradan geçen bir yılda bunların yaklaşık yüzde 50’si yıkıldı. Kent merkezinde hasarlı olduğu için boşaltılan yüzlerce bina madde bağımlılarının meskeni haline dönüştü ve hiçbir önlem alınmıyor. Aradan geçen bir yılda yıkılan 20 bina ile ilgili 14 mimar ve mühendis gözaltına alınıp tutuklansa da, resmi izinleri veren, yapı denetim mekanizmasında yer alan her hangi bir kamu çalışanı hakkında her hangi bir soruşturma açılmadı.
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Sekreteri Fikret Çakır
‘DİĞER KENTLERE KOŞTUK’
Depremlerde Riha ve çevre kentlerde saha çalışmalarına katılan, Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Sekreteri Fikret Çakır, aradan geçen bir yılda kentte yaşananları Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi. Kentte yıkımın diğer kentlere oranla daha az olduğunu hatırlatan Çakır, “Yıkılan bina sayısı az olmasına rağmen ne yazık ki 179 yurttaş hayatını kaybetti. İlk anda bir kriz koordinasyon merkezi kurduk. Deprem hasar tespitlerine hemen başladık. Mühendis arkadaşlarımız gerek Urfa’da, gerek diğer kentlerde saha çalışmalarına katıldı. Yaralarımızı sarmaya çalışıp diğer kentlerin yaralarını sarmaya koştuk. Urfa’da sorunları çözdükten sonra var gücümüzle diğer kentlerde dayanışma içinde çalışmalara katıldık. 8 Mart etkinliklerini deprem bölgesindeki kadınlar ile yardımlaşma etkinliğine çevirdik ve binlerce hijyen kiti dağıttık. Urfa’da depremin üzerinden bir ay geçmeden ikinci bir afet ile karşı karşıya kaldık. Sel nedeniyle 17 yurttaş hayatını kaybetti. Bir yandan deprem yaralarını sararken, sel ile de mücadele etmeye çalıştık. Bu sürece nasıl gelindiği, kimlerin davetiye çıkardığı ile ilgili tespitlerimizi yaptık” diye konuştu.
‘KONTROLSÜZ YIKIM’
Yıkımın etkilerinin devam ettiğine dikkati çeken Çakır, “Hala yaralar sarılmış değil. Ağır ve orta hasarlı binaların yıkımı ağır aksak devam ediyor. Defalarca uyarmamıza rağmen gerekli önlemler alınmadan yıkımlar rastgele yapılıyor. Bundan kaynaklı geçtiğimiz günlerde kent merkezinde orta hasarlı bir bina gece saatlerinde kendi kendine çöktü. Şans eseri ölen ve yaralanan olmadı. Deprem kadar tehlikeli bir durum ile karşı karşıyayız. Depremde evleri yıkılanlar için sözde köy evi ve TOKİ evleri yapılıyor. Yerinde inşa için destek verildiği söyleniyor, ancak hala insanlar çadırlarda yaşıyor. Yıkılan binalar var, ancak akıbetleri ne olacak ile ilgili aradan geçen bir yılda belirsizlik yerini koruyor” dedi.
‘İNŞA İLE YIKIM ORANTISIZ’
Kent genelinde 8 bin 231 ağır ve orta hasarlı bina için yıkım kararı alındığı bilgisini paylaşan Çakır, “TOKİ tarafından sadece 400 bina inşa edilmeye başlandı ve bunlar hala inşaat halinde. Köy evleri ile ilgili ise her hangi bir veri paylaşılmıyor. Yıkılması gereken, yıkılan bina ile yeniden inşa edilmesi gereken bina sayısı rakamları arasında çok ciddi bir orantısızlık var. Urfa’da bir barınma krizi var. Kentte kiralık ev bulmak oldukça zor oldu. Konteyner kent kuruldu, ancak tarım arazisine kuruldu. Harran Üniversi’tesi yerleşkesi. ‘Yaptım oldu’ zihniyeti nedeniyle konteyner kent kuruldu. Denetimden uzak bu kentlerde her sorun yaşanıyor. Eğitim ve sağlık sorunları bunların başında geliyor. Hijyen sorunları aradan geçen bir yılda çözülmüş değil. Yaraları sarması gereken konteyner kentler daha çok yara açtı” diye belirtti.
‘YENİ BİR DEPREME HAZIR DEĞİLİZ’
“Urfa’da yaralar dayanışma ile sarıldı. Ancak Hatay, Mereş ve Meletî’de ciddi sorunlar devam ediyor” diyen Çakır, depremzede hiç bir kentin yeni bir depreme hazır olmadığını sözlerine ekledi. Bir yıl önce depremlerde yaşanan eksiklikleri anımsatan Çakır, şöyle devam etti: “Bir yıl önce ciddi bir koordinasyon eksikliği ortaya çıkmıştı, bugün yine aynı sorun devam ediyor. İktidar ve yerel yönetimlerin bir afet karşısında ne kadar aciz olduğunu bir yıl önce gördük. İşlerin bu raddeye gelmesinin nedeni tek adam rejimidir. Talimat gelmeden harekete geçmemenin ne acılara neden olduğunu yaşayarak öğrendik. Depremden ders almadık. Ders almak için ciddi politikalar üretmeniz gerek. Kamucu politikalar söz konusu değil. Yerel yönetimlerin sivil toplum örgütleri ile koordine içinde çalışma yürütmesi gerek. Yeni bir afete karşı birlikte ne yapabiliriz noktasında çalışma içinde olmamızı beklerken, maalesef meslek odalarımız iktidar ve bazı çevrelerin gözünde ‘şeytanlaştırılıyor.’ Bu depremin sorumluları biz mimar ve mühendisler değiliz. Urfa’da yüzlerce insanın ölmesin sorumlusu olarak 14 meslektaşımız gösterildi ve tutuklandı. Bu binaları sadece onlar mı inşa etti. Her hangi bir yapı denetim mekanizması yok muydu? Resmi izinleri kimler verdi? Neden tek bir yetkili yargılanmıyor?”
‘GERÇEK SORUMLULAR YARGILANMADI’
Yaşanan yıkım ve ölümlere dair açılan dava dosyalarına değinen Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet gerçek sorumluları göstermelik davalar ile aklıyor. Sorumluluğu olan yüzlerce kişi var. Biz mimar ve mühendisler işin projelendirmesini yaparız bunu yine kamu çalışanları kontrol eder ve onay verir. Yerel yönetimler denetler. İdari amir onaylamadan her hangi bir iş yapmak olanaksızdır. Ortada bir günah keçisi aranıyordu ve bu bizler olduk. Kamuoyu önünde taşlanacak birileri lazımdı, TMMOB üyeleri bunun için uygundu. Çünkü iktidarın politikalarına karşı çıktığımız için kolay bir hedef tahtası olarak görüldük. Biz duruşumuzdan taviz vermedik ve vermeyeceğiz. Kamu karşıtı bütün politikalarda karşılarında durmaya devam edeceğiz.”
‘KENT BİRLEŞENLERİ İLE KARAR ALINMALI’
Afetlere karşı dirençli kentler inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Çakır, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Bir yıl geçti, ancak deprem mastır planımız hala devreye girmedi. Bugün deprem toplanma alanlarımız ile ilgili bir çalışma yok. Bir deprem olsa nerede toplanılacak, kriz koordinasyon merkezi neresi olacak? Bu yönde her hangi bir çalışma söz konusu değil. Proje denetim yetkisinin yeniden TMMOB’a devredilmesi gerek. İmar aflarının gündemden çıkarılması gerek. Denetimlerin arttırılması gerek. Ranttan uzak durulup tarım ve dere yataklarının imara açılmaması gerek. Bunları sağlayıp deprem mastır planlarımızı gerçekleştirirsek depremin etkisini en aza indirebiliriz. Bir şehir ihya edilirken bütün bileşenleri ile birlikte ortak karar ile yapılmalı. ‘Ben yaptım oldu’ zihniyeti devam ederse daha çok zarar görürüz.”
MA / Emrullah Acar