İSTANBUL - İmralı tecridine karşı CPT ve Adalet Bakanlığı'na başvuran avukatlardan ÖHD üyesi Elif Taşdöğen, tecride karşı "tek ses" olunması gerektiğini vurguladı.
Hak ve hukuk örgütlerinden oluşan 14 kuruluş, 12 Ocak'ta Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi'ne (CPT) yaptığı başvuruda İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nin “acil ziyaret” edilmesi talebinde bulundu. Hemen sonrasında 22 Ocak’ta 35 barodan bin 330 avukat, Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Başvuruda, İmralı'da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ile görüşme talep edildi. CPT ve Adalet Bakanlığı’na başvuran hukuk örgütlerinden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) avukat Elif Taşdöğen, İmralı tecridine dair değerlendirmelerde bulundu.
'CPT İŞKENCEYİ TEŞHİR EDEBİLİR'
CPT'nin Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi'nin (AK) bir organı olduğunu ifade eden Taşdöğen, CPT'nin yaşanan ihlallere karşı Türkiye'ye baskı yapması gerektiğini vurguladı. Taşdöğen, "CPT, 2019 yılında İmralı'ya yapmış olduğu ziyareti ve buna ilişkin 2020’de yayınlamış olduğu raporunda, mutlak bir tecridin ve iletişimsizlik hali olduğunu vurguladı. Bunu Türkiye'nin taraf olduğu bir komitenin dile getirmesi bizim için önem arz ediyor. Biz aslında başvurularımızla CPT’nin görevlerini ona hatırlatıyoruz. Ayrıca CPT, taraf olduğu ülkelerin tavsiye ve önerilerini yerine getirmediği takdirde işkence suçu veya kötü muamele yasağı söz konusu olduğunda taraf olduğu ülkeyi de teşhir etme gibi bir sorumluluğu var” diye belirtti.
CPT’nin görevini yapmadığını ve “pasif” davrandığını dile getiren Taşdöğen, "CPT’nin Türkiye'deki siyasal sürecin etkisi altında kaldığını ve buna göre hareket ettiğini görmekteyiz. Normal şartlarda aslında misyonunu yerine getiren bir kurum, ama söz konusu İmralı olduğunda çok pasif bir yerde durduğunu görüyoruz" diye kaydetti.
ADALET BAKANLIĞI BAŞVURUSU
Adalet Bakanlığı'na yaptıkları başvuruya değinen Taşdöğen, “Sayın Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesi için başvuruda bulunduk. Yani amacımız hukuk devleti ilkesini tekrar hatırlatarak, derinleşen ve işkence haline gelen bu tecrit halinin son bulması" dedi.
'TECRİT HALKA SİRAYET ETTİ'
Sürdürülen tecridin her alana yayıldığına dikkati çeken Taşdöğen, "Sayın Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar üzerinde var olan tecridin diğer hapishanelere sirayet ettiğinin en yakın tanıklarıyız. Tecrit artık sadece belli bir kesimin sorunu olması halinden çıktı. Artık halka da sirayet etti. Bugün sokaklarda yapılmış olan röportajlarda bile insanlar kendi görüşünü, kendi düşüncesini dile getirmekten korkar hale geliyor. Aslında bu çok basit bir örnek ama topluma nasıl etki ettiğinin de göstergesidir. Bugün sadece farklı görüşte, muhalif olan kişiler üzerinde yoğun bir baskı yok. Artık bir bütünen Türkiye halkları üzerinde bir baskının olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
‘ÇALIŞMLARIMIZ SÜRECEK’
CPT ve Adalet Bakanlığı’na yapılan başvurularla sınırlı kalmayacaklarını aktaran Taşdöğen, "CPT’nin misyonunu tekrardan hatırlatmak için ayrıca çalışmalarımız olacak. Uluslararası alanda çalışmalarımız olacak, panellerimiz olacak. Ama tarihi ve günleri henüz çok net değil. Bu hukuksuzluğun, derinleşen tecridin, işkence haline gelen iletişimsizlik durumuna ilişkin kamuoyu oluşturup, çalışmalarımızı sürdüreceğiz" şeklinde konuştu.
Tecride karşı “tek ses” olunması gerektiğini vurgulayan Taşdöğen, şunları söyledi: "Türkiye’yi bu kadar ilgilendiren bir konuda tek ses olmama hali ve tecridi belli bir kesime indirgemek büyük bir yanılma olacaktır. Ortak bir mücadelenin olmadığı yerde ortak bir kurtuluş da söz konusu olmaz. Bu anlamda her kesimi, bütün farklı kurumları, bütün farklı görüşte olan insanları ortak mücadeleye davet ediyoruz.”
MA / Ömer İbrahimoğlu