RIHA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sağlık koşullarıyla ilgili endişelerin derinleştiğini dile getiren ÖHD’li avukat Serdar Tüm, “hukukun kara deliği” olarak tanımladığı İmralı Adası’nın denetime açılması çağrısı yaptı.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar'dan haber alınamama hali 35’nci ayına girdi. Abdullah Öcalan ile diğer tutsaklar için yapılan aile ve avukat görüşleri ise, sistematik hale getirilen “disiplin” adı altında verilen cezalarla engelleniyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep eden Kürtler ve dostları, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” şiarıyla dünyanın 74 merkezinde 10 Ekim 2023 tarihinde küresel kampanya başlattı. Dördüncü ayına giren kampanya kapsamında 106 cezaevinde siyasi tutsaklar, 27 Kasım 2023’te açlık grevine başladı. Tutsak yakınları ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri de birçok kentte Adalet Nöbeti eylemiyle kampanyaya katıldı. 22 Ocak’ta ise bin 330 avukat, Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer tutsaklarla görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu.
AVUKAT GÖRÜŞ HAKKI
Başvuruculardan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şube yöneticisi Serdar Tüm, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılından bu yana hukuki yardım alma hakkından mahrum bırakıldığını belirten Tüm, “Avukatlarının hukuki yardımda bulunması önünde bir set oluşturulmuştur. Bir dönem ‘koster bozuk’ gerekçesi öne sürülürken, bugün ise çeşitli disiplin cezalarıyla avukat görüşü engelleniyor. İnfaz kanunundan kaynaklanan görüş hakkımız var. Bu hakkımızı kullanmak istiyoruz. Mahpusların sağlıklarından endişeliyiz. Öncelikle sağlık durumlarını öğrenip, bu endişeyi ortadan kaldırmak istiyoruz” diye konuştu.
KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM
Adalet Bakanlığı’na İmralı’daki tutsaklarla görüşmek için yapılan başvurunun bir diğer nedeninin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümünde muhatap olması olduğunun altını çizen Tüm, “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir yol ile çözülmesi için, İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşülmesi gerektiğini düşünüyoruz. 1999 yılından bu yana Sayın Öcalan hukuki yardım alamamıştır. Bu hukuki yardımda bulunmak için İmralı’ya gitmek istiyoruz” dedi. “Koster bozuk” ve “Disiplin cezası” gerekçelerinin Türkiye ekonomisi ve demokratikleşmesine ektilerine değinen Tüm, “Sayın Öcalan’ın söz kurduğu, Türkiye siyasetine yön verdiği dönemlerde çatışmalar durmuştur. Çatışmanın olmadığı yerde savaş bütçesi de olmaz. Savaş bütçesi olmaz ise refah olur, ekonomi düzelir. Sayın Öcalan’ın tecrit edilmesi, çatışmalı süreçleri doğurmuştur. Bu çatışmalı dönemler ekonomik krizleri beraberinde getirmiştir. Kosterin bozuk olması ve disiplin cezalarının cefasını, bir bütün olarak toplum ödüyor” ifadelerini kullandı.
‘TECRİDE KARŞI ÇIKILMALI’
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında siyasi tutsakların başlattığı açlık grevleri eylemlerine değinen Tüm, “Açlık grevleri dönüşümlü olarak devam ediyor. Kamuoyunun yapamadığını tutsaklar bedenlerini açlığa yatırarak yapmaya çalışıyor. Kürt sorunun demokratik çözümü için bir eylemsellik içindeler. Hukukçuların yapması gereken ilk şey; tecride dair söz kurmaları, tecride karşı çıkmalarıdır. Adalet Bakanlığı’na başvururken de bunu dile getirme, söz kurmak için yaptık. Biz Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için başvurduk. Çünkü İmralı hukukun karadeliği olmuştur” dedi.
‘CPT RAPORUNU AÇIKLAMALI’
Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) İmralı’ya son ziyaretine dair hazırladığı raporu açıklamadığını hatırlatan Tüm, şunları söyledi: “İmralı’da bir işkence var mı yok mu bilmiyoruz. CPT’nin yapması gereken kamuoyunun endişelerini gidermektir. Bunun için raporun bir an önce açıklanması gerekir. CPT’nin sadece raporu açıklaması değil, İmralı’yı denetime açması gerekir. Gözlemlerin yapılabilmesi gerekir. 3 yıldır haber alınamıyor. Mahpusların infaz kanunlarındaki haklarından kaynaklanan iletişim ve avukat ile görüşme hakkı gasp edilmiş durumda. Biz mahpuslara bir imtiyaz sağlansın demiyoruz; var olan hakları tanınsın. Bundan kaynaklı başvuru yaptık. Hukuk örgütleri, Türkiye Barolar Birliği’ne çağrımızdır; tecride dair söz kurun, iktidarın, Adalet Bakanlığı’nın adım atması için talepte bulunun diyoruz. Tecrit insanlık suçudur, bu suça karşı tüm kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.”
MA / Emrullah Acar