RIHA - Kuzey ve Doğu Suriye Sağlık Komitesi Eşbaşkanı Dr. Mehmed Nur, insanı önceleyen sağlık sistemini esas aldıklarını belirterek, halkların parasız ve anadilleriyle sağlık hizmeti aldığını söyledi.
Suriye'de 2011 yılında patlak veren iç savaşın ardından yaşadıkları kentlerde yönetime el koyan Kürtler, bölge yaşayan halklarıyla birlikte yeni bir yaşamın inşasına başladı. 19 Temmuz 2012 tarihinde TEV-DEM öncülüğünde başlatılan inşa süreci, kısa bir sürede dünya kamuoyunun ilgisini çekti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ulus Paradigmasına dayalı bütün halkların ve inançların eşit temsili temelinde meclisler ve komünler tarafından sürdürülen çalışmalar, Türkiye'nin saldırına rağmen kesintisiz sürüyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, eğitimden emeğe, sağlıktan yargıya ve yerel yönetimlere kadar yaşamın her alanında önemli çalışmalar yürütüyor.
İnşa sürecinde en önemli alanların başında ise sağlık sistemi geliyor. Özerk Yönetime bağlı Sağlık Komitesi, savaştan zarar gören hastaneleri ve sağlık merkezlerini yeniden faaliyete koyarken, birçok kente de yeni hastaneler inşa etti. Özerk Yönetimin denetiminde 24’ü özel 61 hastane halk sağlığı hizmeti veriyor. Kuzey ve Doğu Suriye Sağlık Komitesi Eşbaşkanı doktor Mehmed Nur, Sağlık Sistemini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
‘MERKEZDEN YÖNETME ANLAYIŞINI REDDEDİYORUZ’
Komite ve meclis yönetim anlayışını esas aldıklarını belirten Dr. Mehmet Nur, merkezden yönetme anlayışını reddettiklerini söyledi. Bu çerçevede sağlık hizmeti için Özerk Yönetime bağlı Sağlık Komitesi kurulduğunu vurgulayan Nur, “Her kentte Sağlık Komitesine bağlı komiteler ile hastanelerde sağlık hizmeti veriyoruz. Sadece sağlık alanında değil, her alan kendi ihtiyaçlarına göre planlamasını yaparak buna göre hareket ediyor. Özerk Yönetim sadece maliyet kısmı ile ilgileniyor. Yapılacak çalışmaları meclis ve komiteler belirliyor. Bizler de her kanton ve Kuzey Doğu Suriye şehirlerinde Sağlık Komitesine bağlı komiteler ile sağlık alanındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
TIP FAKULTESİNİN İLK MEZUNLARI
İnşa süreciyle birlikte Rojava Üniversitesi bünyesinde kurulan tıp fakültesinin 2023 yılında ilk mezunlarını verdiğinin bilgisini paylaşan Dr. Nur, “Tıp fakültesinde mezun olan 20 doktorun hastanelerin ihtiyaçlarına göre önümüzdeki günlerde görevlendirmelerini yapacağız. Aynı şekilde Sağlık Akademisinden mezun olan 20 hemşire de ihtiyaç olan hastanelerde görev alacaklar. Aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim ilanıyla birlikte ilk mezunlarımız oluyorlar. Rakka Üniversitesi’ne bağlı tıp fakültesi açıldı. Bu fakültelerde 4 yılık eğitimin ardından mezun oluyorlar. Mezun olduktan sonra hastanelerin ihtiyaçlarına göre, görevlendirmelerini yapıyoruz. Önümüzdeki yıllarda sağlık alanında da önemli değişimlere giderek, her bölgede meclisler uluşturacağız. Bu meclislerde toplumun her kesimi yer alarak hastanelerin ihtiyaçlarını, beklentilerini tartışarak kendi kararlarını alacaklar” dedi.
SAĞLIK HİZMETİ ÜCRETSİZ
Sağlık sisteminde halkı önceleyen ve kolay şekilde ulaşabilir bir sistem hedeflediklerini dile getiren Dr. Nur, şöyle devam etti: “Kuzey ve Doğu Suriye’deki birçok hastanede halk ücretsiz sağlık hizmeti alıyor. Çok az hastanede ise ihtiyaçlardan kaynaklı sembolik bir ücret alınıyor. Tabii bu ücret halkın ekonomisini zorlayacak bir ücret değil. Sadece hastanenin ihtiyaçlarından kaynaklı sembolik bir ücret alınıyor. Aynı şekilde halk daha rahat sağlık hizmeti alabilsin diye Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halklar kendi anadilleriyle hastanede hizmet alabiliyor. Anadilde sağlık hizmetini esas alıyoruz. Bu nedenle de Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halkların diliyle sağlık hizmeti veriliyor.”
DEMOKRATİK MODERNİTEDE SAĞLIK HİZMETİ
Demokratik Modernitenin sağlık sistemi ile kapitalist sistemin sağlık sistemi arasındaki farklara da dikkati çeken Nur, şu ifadelerde bulundu: “Kapitalist modernitede sağlık sistemi ticari bir faaliyet olarak görülüyor. İnsan sağlığı parçalı ele alınıyor. Yani psikolojik ve bedensel rahatsızlıklar bir birinden ayrı olarak görülüyor. Ancak Demokratik Modernite paradigmasını esas alan sağlık sisteminde, sağlık bir halk hizmeti olarak görülüyor. İnsan sağlığını parçalı değil bir bütün olarak ele alıyoruz. Yani birçok bedensel rahatsızlığın altında yatan ruhsal durumdur. İnsan yaşadığı çevreden, toplumdan ve siyasi koşullarından etkilenir. Bu koşullar psikoloji üzerinde etkili olarak bedensel rahatsızlıklara neden olur. Biz bir insanı tedavi ederken, tüm bu koşulları inceliyoruz. Yaptığımız sağlık hizmetini parasız ve insanın en kolay ulaşabileceği bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Demokratik Moderniteyi esas alan sağlık sistemi insanı istismar edemez. Ancak kapitalist sistemde sağlık tam bir istismar ve ticarette dönüşmüş durumda. Biz buna karşıyız. Sağlık en temel ihtiyaçtır. Dolayısıyla insan en kolay ve ücretsiz bir şekilde sağlığa ulaşmalıdır.”
‘TÜRKİYE HASTANELERİ HEDEF ALIYOR’
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de uluslararası sözleşmeleri yok sayarak hastaneleri hedef aldığını söyleyen Dr. Nur, uluslararası devletlerin bu saldırılar karşısındaki sessizliğine tepki gösterdi. Sessiz kalan uluslararası kamuoyu ve güçlerin Türkiye’ye suç ortağı yaptığını sözlerine ekleyen Nur, deneyimlerini şu sözlerle tamamladı: “Daha önceki saldırılarda Korona hastalığı için kurulan hastane hedef alındı. Son saldırılarda ise Oksijen İstasyonu hedef alındı. Diyaliz ünitesi hedef alındı. Rahatsızlığı olan hastalar için hayati tehlikeye neden oldu. Kobanê de bir sağlık merkezi hedef alınarak bombalandı. Halk hastanesiz kaldı. Sadece hastaneler de değil, hedef alınan elektrik istasyonu ile birlikte birçok hastane elektriksiz kaldı. Hastaneler ile altyapı sistemlerinin savaşlarda bile hedef alınamayacağı birçok uluslararası sözleşmelerde belirtilmesine rağmen Türkiye tüm dünyanın gözü önünde bu saldırıları gerçekleştirdi. Türkiye bu saldırılar ile savaş suçu işlemesine rağmen uluslararası devletler nerede? Bu kanunları uygulamak ile sorumlu mahkemeler nerede? Onlarda bu sessizlikle işlenen bu suçun ortağıdırlar. Bizim bu kurumalara da, bu devletlere de hiçbir güvenimiz yok. Ancak bu saldırılara karşı halk geri adım atmıyor. İradesine ve burada Demokratik Ulus inşasına sahip çıkıyor. Çünkü bu paradigma Ortadoğu halklarının kurtuluşudur. Saldırılarda bu nedenle yapılıyor.”
MA / Mahmut Altıntaş