ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için açlık grevine giren TJA aktivisti Zelal Bilgin, “Milyonların iradesi tutsak iken nasıl bir çözümden bahsedilebilir?” diye sordu.
Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok cezaevinde bulunan binlerce siyasi tutsağın, 27 Kasım 2023’te PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorunun demokratik yol ve yöntemleri ile çözülmesine dair başlattığı açlık grevi eylemi 58’inci gününde devam ediyor. Bunun yanı sıra aynı taleple Amed, Adana, Mersin, İstanbul ve İzmir’de binlerce Barış Annesi ve yurttaş da Adalet Nöbeti eylemlerine sürdürüyor.
Bu talepler ile 27 Kasım’da greve katılan siyasi tutsaklar arasında yer alan ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde bulunan Tevgere Jinên Azad (TJA) aktivisti Zelal Bilgin, greve ve taleplerine ilişkin mektupla gönderdiğimiz soruları yanıtladı.
‘ARTAN ŞİDDETE KARŞI COŞKU DA ARTI
Bilgin, tutulduğu cezaevi ile Y ve S tipi cezaevlerinde tam bir tecrit hali olduğunu dikkat çekti. Psikolojik, sosyal, fiziksel ve kültürel işkencenin de söz konusu olduğunu söyleyen Bilgin, cezaevlerinin “esir kamplarına” dönüştürüldüğüne işaret etti. Bilgin, açlık grevlerine başlamaları ile birlikte politika olarak tanımladığı bu hallerin daha da şiddetlendiğini belirtti. Buna rağmen moral ve motivasyonlarının daha da artığını ve grevlerin coşku ile geçtiğini dile getiren Bilgin, “Amacın hakikatinde buluşuyoruz hepimiz. Ruhumuzu doyuruyoruz özgürlük tutkusuyla. Bu tutkuyu yok etmek isteyen, her durumu saldırı için fırsata çeviren faşist bir zihniyetle mücadelemiz söz konusu” dedi.
‘SABOTE EDEMEYİNCE KAPILARI KİLİTLEYİP GİDİYORLAR’
Bilgin, greve başlamaları ile birlikte cezaevi müdürünün, gardiyanların ve psikologların da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin her gün düzenli olarak tutukluların kaldığı koğuşlara geldiğini ifade etti. Bilgin, bu durumun “özel” bir uygulama olduğunu belirtti. Koğuşa gelen bu kişilerin, greve giren tutuklulara “çok zayıfladın”, “ben olsam yemek yerim”, “Ben de girsem zayıflar mıyım?”, “Boş verin ne olacak sanki” ve “Bir isteğin var mı bizden?” şeklinde söylemler ile grevi sabote etmeye ve boşa çıkarmaya çalıştığını aktaran Bilgin, “Yürütülen psikolojik savaş haliyle eylemi anlamsızlaştırmaya ve iradeyi kırmayı amaçlıyorlar. Açlık grevlerinin amacı ve talebi tarafımızca izah edilince de ‘bizi aşan durumlar bunlar’ denilerek üç kilitli kapıları üzerimize kilitleyip gidiyorlar” diye kaydetti.
CEVAP: DÖRT MEVSİM DİRENİŞ
Taleplerin herkesi ilgilendirdiği ve kimseyi de aşmadığını ifade eden Bilgin, “Herkesin bir şeyler yapabileceği bir şey aslında. Bu sistemin yürütücü unsurları olmamakla başlayabilirler mesele ama bunun yerine sistemin kölesi olarak biat etmeyi tercih ediyorlar. Bu süreci en sağlıksız hale getirmek için vitamin ve günlük tuz-şeker ihtiyacının karşılanmadığı cezaevlerinin olduğunu biliyoruz. Amaç süreci ağırlaştırarak hem cezalandırmak hem de açlık grevlerinin sonlandırıldığı bir iradesizliği örgütlemektir. Başarılı olamayacaklarını bildikleri halde denemekten vazgeçmiyorlar. 4 mevsim direnişe tanıklık etti tüm uluslar, halklar ve zindanlar. Bu en net cevaptır” diye kaydetti.
‘AMED ZİNDANINDA HAYAT BULAN DİRENİŞİN RUHUNU TAŞIYOR’
Kendilerine yönelik haksızlıklara her türlü yol ve yöntemler ile direndiklerini belirten Bilgin, “Açlık grevleri de bunlardan biri. İmha ve inkar politikalarının yoğunluklu bir şekilde devrede olduğu 80 darbesi sonrasında Amed zindanında hayat bulan büyük direnişin ruhunu taşır. 2018’deki açlık grevlerinde sonbahara sarısını, kışa beyaz örtüsünü, bahara tohumunu, yaza sıcaklığını bırakan fedai canların umudunu ve inancını taşır. Açlık hali değildir bu. Hakikat yokluğundaki doyma arzusudur” ifadelerini kullandı.
‘EN NET, GERÇEKÇİ ÇÖZÜM PKK LİDERİNDE’
Yüzyıldır inkar, imha ve asimilasyon politikalarının devrede olduğunu, ancak buna karşı en net, gerçekçi çözümün PKK Lideri tarafından ortaya konulduğunun altını çizen Bilgin, “Demokratik Modernite perspektifi ile sadece Kürt halkı değil, ezilen ve yok sayılan tüm halkların ortak değerler etrafında barış içinde yaşamın beraber inşa edilebileceğinin yolunu göstermiştir. 2013’te başlatılan müzakere sürecinde atılan ufak adımlarda dahi çözüme ve barışı tesis etmeye nasıl kararlı olduğuna ve katkısına Türkiye halkları tanıklık etmiştir” diye kaydetti.
‘MİLYONLARIN İRADESİ TUTSAK İKEN ÇÖZÜM NASIL OLABİLİR?’
Kürt halkının PKK Liderini iradesi olarak gördüğünü, ayrıca dünya halklarınca benimsenen bir lider olduğunu kaydeden Bilgin, “Sayın Abdullah Öcalan’ın iradesi olduğunu, milyonlarca insan imzalarıyla beyan etmiştir. Milyonların iradesi tutsak iken nasıl bir çözümden bahsedilebilir? Tutsak edilen sadece Sayın Abdullah Öcalan değildir. Sadece bir liderin tutsaklığı değildir söz konusu olan. Dili, kültürü, coğrafyası ve Kürt halkıdır. Beraber tutsak edilmişlerdir. Onun için Sayın Abdullah Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa demokratik çözüm talebiyle yüzlerce cezaevinde açlık grevleri devam ederken 74 ülkede de aynı şiar ile 10 Ekim’den beri devam eden kampanya ile tüm halkların özgürlük umudu büyüyor” diye belirtti.
ÇAĞRIDA BULUNDU: DİRENİŞİ BÜYÜTELİM
Açlık grevlerinin sahiplenilmesi çağrısında bulunan Bilgin, “İmha ve inkara başkaldıran, direnişlerle dolu bir tarihe sahip olan kadim Kürt halkı ve halklarımız bu sürece en net cevabı verecektir. Özelde Kürt halkına ve kadınlara genelde muhalif, sol-sosyalist, aydın, yazar, gazetecilere yönelik her geçen gün artış gösteren saldırılar var. Gözaltı ve tutuklamalarla tüm toplum tehdit edilerek dilsizleştirilmeye, eylemsizleştirilmeye çalışılıyor. Tekçi, milliyetçi, faşist bir anlayışla dindar ve kindar bir sistem inşa ediliyor. Böyle bir sistemin içinde farklılıkların nefes alması imkansız. Buna karşı zindanlardan bir ses yükseliyor. Sayın Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm ile bu baskının kırılacağına olan inancımızla tüm halklarımızı ve muhalif kesimleri zindanların sesi ile buluşmaya, faşizme karşı devrimci cepheyi güçlendirmeye, direnişi büyütmeye davet ediyorum. Unutmayın dışarıda buluşmazsak, birleşemezsek içeride buluşuruz” dedi.