ANKARA - Yerellerde ihtiyaç ve çözümün ortak tartışıldığı meclis modellerine ihtiyaç olduğunu belirten KESK Kadın Genel Sekreteri Döne Gevher Koyun, katılımcı işleyişle demokratik bir belediyeciliğin mümkün olabileceğini vurguladı.
Ülkede 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için sahadaki çalışmalarını hızlandıran siyasi partiler, kadın örgütlerinin de yakın markajında. Sokaklar başta olmak üzere kamusal alan ve yaşamda yok sayılan kadınlar, partilerin seçim sürecindeki tutumunu ve politikalarını yakından takip ediyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Genel Sekreteri Döne Gevher Koyun, yerel yönetimlerin önemi, toplum ve çözüm odaklı belediyeciliğe dair konuştu.
‘DEMOKRASİ OKULU’
Yerel yönetimlerin toplumun en yakın temas edip birebir ilişki kurabildiği, kültürel, sosyal ve ekonomik sorunlarını tartışıp ortak çözüm üretebileceği mekanizmalar olması nedeniyle önemli olduğunu söyleyen Koyun, siyasal temsil çeşitliliğinin fazla olması nedeniyle de “demokrasi okulu” olma özelliğini taşıyan bir mekanizma olduğunu ancak sürecin demokratik bir şekilde işletilmesi durumunda yerel yönetimlerin anlamını bulacağının altını çizdi. Türkiye’deki yerel yönetim anlayışının merkezi yönetim anlayışından çok farksız olmadığını dile getiren Koyun, “Nasıl merkezi yönetimlerde tekçilik ve merkeziyetçilik hakim ise yerel yönetimlerde de temsili demokrasinin işletildiği 5 yılda, belediye meclisleri, kent konseylerinin işlevsiz hale getirildiği, toplumla belediye başkanının karşı karşıya kaldığı ve belediye başkanlarının insafına kalmış tekçi bir yerel yönetim anlayışı hakim. Bu anlayışı değiştirecek politikalar dönem dönem yürütülse de maalesef merkezi yönetimin baskısıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Bu baskı bazen kayyımlar aracılığıyla yapılıyor bazen de kayyımlar dışında İl Özel İdaresi’nin teftiş kurulları ve müfettişler aracılığıyla yönetsel hizmetler denetim altına alınmaya çalışılıyor” diye belirtti.
TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME
Kadının toplumdaki görünürlüğünü güçlendirmek için Toplu İş Sözleşmesi (TİS) ve bütçe süreçlerinde kreş ve güvenceli iş başta olmak üzere sık sık dile getirdikleri taleplerinin yerel yönetimler için geçerli olduğunu belirten Koyun, “Yerel yönetimler toplumun geniş kesimi, özellikle dezavantajlı durumda olan kadınların, engellilerin ve çocukların ihtiyaçlarını gözeten, onlar için politika üreten yerde olması gerekiyor” dedi. Yerel yönetimlerin özerk bir bütçeye sahip olduğuna işaret eden Koyun, bütçe süreçlerinin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde gelişmesi gerektiğini vurguladı.
Koyun, “Kreşlerin, kadın yaşam merkezleri ve yaşam alanlarının oluşturulması, yine özellikle derin yoksulluğun yaşandığı, kadın yoksulluğunun özel bir gündem olduğu bu süreçlerde kadın yoksulluğuna çözüm üretecek kooperatif, komün tarzı örgütlenmelerin oluşturulması önemli bir yer ediniyor. Bu aslında kadının görünürlüğünü de arttıracak bir süreç. Yerel yönetimlerin sadece dönem itibariyle birçok yerde yaptığı meslek edindirme ve hobi kurslarıyla bu süreç aşılmaz. Bu kursların öteside kadının toplumsal yaşam içerisinde özne olacağı, kendi olabildiği, meclis örgütlenmesinin olduğu, bu meclisler üzerinden yerele dair talepleri gözetecek yerel politikaların oluşturulacağı bir sisteme ihtiyaç var. Sadece kreş değil, kadına yönelik şiddetin bu kadar arttığı yerde kadın yaşam alanlarının oluşturulmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Yerel yönetimlerle yaptığımız TİS süreçlerinde kadın yoksulluğunu gözetmeleri gerektiği hususunu ısrarla vurguluyoruz" dedi.
TOPLUM VE ÇÖZÜM ODAKLI BELEDİYECİLİK
Siyasal katılımın en rahat geliştirilebilecek alanların başında yerel yönetimlerin geldiğini söyleyen Koyun, bu katılımın tabandan başlayarak işletilecek demokratik süreçle mümkün olabileceğini vurguladı. Koyun, “Tabandan başlatılacak demokratik süreçlerde, mahalle meclisleri, kent meclisleri ve ilçe meclislerinde sözün ortak üretildiği, kentin ihtiyaçlarının beraber belirlendiği, çözüme dair sözün birlikte kurulduğu yine tabii ki ekolojik dengeyi gözeten bir politika üretilmelidir. Maalesef belediyelerde en çok karşı karşıya kaldığımız sorunlardan biri imar planıdır. Bu planlar, kentin ekolojik dengesini gözetecek, kente dair çözüm üretecek sağlıklı bir yapılaşma üzerinden üretilmiyor. Yaşadığımız birçok doğal felakette merkezi iktidarlar kadar yerel yönetimlerin de sorumluluğu var. Bunu aşacak politik bir hattın geliştirilmesi gerekiyor. Merkezden belirleyen ya da kentin içinden belirleyen sistemlerin ötesinde meclis modellerinin genişletileceği, mesela kadın meclisleri yine engellilere dair engelli meclislerinin karar alacağı bir sistem olmalıdır. Bir kentin engellilerin yaşayabileceği bir kent olabilmesi gerekiyor. Yine çocuk ve gençler için politika üretebilecek ve bunlar için de meclis modellerinin geliştirildiği, ihtiyaçların ortak tartışıldığı ve çözümün ortak üretildiği bir meclis modeline ihtiyaç var. Tabii ki bunların içerisinde demokratik kitle örgütleri, sendikalar, o kentte bulunan siyasi partiler yani tüm dinamiklerin görüşlerinin alınacağı, katılımcı bir işleyişle demokratik bir belediyecilik olabilir” diye belirtti.
KADIN DOSTU KENTLER
Bu perspektifle “kadın dostu kentler”in de mümkün olduğunu söyleyen Koyun, “Yeter ki toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden bakılabilsin” dedi. İlk sömürge ve temel çelişkilerden birinin kadın-erkek çelişkisi olduğuna dikkat çeken Koyun, bu çelişkinin var olduğu günden beri kadının tali, ikinci özne olarak görüldüğünü belirtti. Koyun, toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas alındığı, cinsler arası ilişkinin demokratik bir şekilde yürütüldüğü bir belediyecilik anlayışının geliştiği ve bunun mekanizmalarının oluşturulduğu bir sistemde kadın dostu bir belediyeciliğin de mümkün olacağının altını çizdi. Zaman zaman atılan kimi adımların saldırıyla karşı karşıya kaldığını dile getiren Koyun, “Dönem dönem buna dönük politik hatlar geliştirilmedi mi? Türkiye’de de geliştirildi. Bunun içerisinde eşit temsiliyetin, fermuar sistemin ve eşbaşkanlığın olduğu uygulamalar, maalesef sistemin kadın düşmanı politikalarından dolayı sürekli saldırıya uğradı. Kayyım atama gerekçesi oldu. Yerelden başlayarak demokratik süreçlerin işletildiği, kadın temsilinin eşit düzeyde olduğu, eşbaşkanlığın, kadın politikaları daire başkanlıklarının olduğu, sorunların kadın meclisleri tarafından tartışıldığı bir belediyecilik, kadın dostu bir belediyecilik olacaktır. Bu mümkün. Mümkün olmayan inanmama halimiz. Bu yerel yönetimlerde bu inancı örerek daha güçlü, demokratik katılımcı, halkların, doğanın, kadınların, çocukların, gençlerin, engellilerin yine göçmenlerin, farklılıkların, inanç gruplarının bir arada hizmet alacağı demokratik yönetimleri oluşturmak mümkün. Buna inanarak süreci işletmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM NEDİR?
Çözümün demokratik toplum olduğuna işaret eden Koyun, şöyle devam etti: “Ayrımcı, cinsiyetçi, milliyetçi politikaları ve savaş politikalarını boşa çıkaracak, halkların bir arada barış içerisinde yaşayacağı, tüm kaynakların topluma yeteceği bir süreçle var olanın üstesinden gelebiliriz. Katılımcı, birbirini anlayan, dinleyen ve birbirinin derdiyle hem hal olan bir toplum mümkün. Böyle bir belediyecilikle de bir süreç işletilebilir.”