AMED - Belediyelere atanan kayyımlar, çocuklar için açılan kreş ve merkezleri bir bir kapattı. ÇocukÇA üyesi Necla Korkmaz, “Çocuklar evde, okulda ve sokakta güvenlik riski yaşıyor. Kayyımın çocuklara dair alan yaratmak gibi bir pratiği olmadı” dedi.
Kurdistan’da belediyelere kayyım atama uygulaması 11 Eylül 2016’da başladı ve 31 Mart 2019’da devam etti. Sürekli değişen kayyımların pratikleri birbirini aratmadı. Kentin dinamizmini değiştirmeyi hedefleyen kayyımlar, ilk olarak kadınlar ve gençlerin faaliyet yürüttüğü merkezleri bir bir kapattı. Çocuklar için açılan kreş ve merkezler de ya Türkçeleştirildi ya da kapatıldı.
Amed’de Kürtçe hizmet veren Zarokistan ile Xalxalok kreşleri Türkçeleştirildi. Cizîr (Cizre) ilçesinde kreş hizmeti veren merkez kayyım tarafından yıktırıldı. Payîzava (Gürpınar) Belediyesi kayyımı, kapattığı çocuk kreşini Kuran Kursu’na dönüştürdü. Wan kayyımı, uyuşturucu ile mücadele için kurulan Hinar Çocuk Yaşam Merkezi’ni kapattı. Artemêt (Edremit) Belediyesi kayyımı, “Pêşdibistana Taybet İnan (Taybet İnan Kreşi)” ismini önce tabeladan sildi, sonra da kreşe “Aile Destek Evi” tabelası astı ve kapısına kilit vurdu. Tüm bunların yanı sıra “kitap okuma” ve “bayrak” etkinlikleri adı altında çocuklar istismar edildi.
Çocuk Çalışmaları Derneği (ÇocukÇA) Dayanışma Kurulu üyesi Necla Korkmaz, kayyımın gelmesiyle birlikte kentlerde çocuklar için alan bırakılmadığını belirterek, güvenlikçi politikaların çocuklara yansımalarını değerlendirdi.
SİMGESEL ŞİDDET: ZIRHLI ARAÇLAR
Korkmaz, sokağa çıkma yasaklarından sonra çocukların travmatik süreçler yaşadığını belirterek, Amed’in Sûr ilçesinden örnek verdi. Korkmaz, “Sürekli zırhlı araçların alanlarda bulunması, tehlike duygusunu güçlü tutuyor ve insanların gündelik yaşamlarını, rutinlerini gerçekleştirirken bile kaygılı yaşamalarına neden oluyor” dedi. Zırhlı araçların sokaklarda sıklıkla geçtiğine dikkat çeken Korkmaz, “Kurdistan dışındaki kentlerde böyle görüntülere denk gelmek neredeyse mümkün değil. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere rağmen en fazla ihlal ettiği alanlardan biri çocuk haklarıdır. Çocuğun güvenli alanlarda yaşamasını sağlamak zorundayken, ‘güvenlikçi politikalarla’ sürekli tehdit altında yaşamak zorunda bırakılıyor” ifadelerini kullandı.
'YIKILAN EVLER SUÇ ALANLARINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'
Yine sokağa çıkma yasakları sonrasında kentte harabe, metruk evin çoğaldığını, madde bağımlılığının arttığını ve kent yoksullaşmasının en üst düzeylere çıktığını aktaran Korkmaz, bu olumsuz tablonun da çocuklara yansımasının ağır olduğunu ifade etti. Yıkılan ev ve harabelerin tamamının “bir suç alanına” dönüştürüldüğüne dikkati çeken Korkmaz, “Sur’da çocukların nitelikli zaman geçirebilecekleri mekânlar neredeyse yok. Parklar çok sınırlı sayıda ve sadece küçük yaş grubunu kapsıyor. Mahalle içerisinde çocukların top oynayabileceği kendi enerjilerini aktarabilecekleri bir alan yok. Harabelere zaman zaman top oynamak için gittiklerinde karşılaştıkları riskler nedeniyle aileler ayrıca tutucu davranmak durumunda kalıyor. Çocuk hem evde hem dışarıda hem okulda hem de sokakta o güvenlik riskini sürekli yaşıyor. O açıdan kayyımın burada çocuklara dair bir alan yaratmak gibi bir pratiği olmadı” dedi.
Korkmaz, Sûr ilçesinden örnekler vermeyi sürdürerek, “Kız çocuklarını kapsamayan, engelli çocuğu dahil etmeyen birkaç alan var. Çocukların için alan olmadığı için yüzmek için Anzele’yi tercih ediyorlar. Burası çocuklar için risk barındırıyor. Biraz daha ergen grup için konuşacak olursak, 14 yaş üstü gurubu da Dicle Nehri’ne gitmeyi tercih ediyor ve maalesef orada da yaşanan rantlar nedeniyle (kum ocaklarının yoğun olduğunu biliyoruz) çocukların çok fazla boğulma riski gerçekleşiyor” diye belirtti.
'ÇOCUK MECLİSLERİ KURULMALI'
Kentleşmenin başlıca doğurduğu sorunların olduğunu ve çocukların göz ardı edildiğini belirten Korkmaz, “Çocuk derneği olarak işin öznesi olan çocuklar adına konuşmayı çok doğru bulmuyoruz. Zaman zaman çocuklarla yapılan atölyelerden yine çocukların kendi aralarında gerçekleştirdiği diyaloglardan yola çıkarsak, her şeyden önce beklentimiz biran önce kent meclislerinin, çocuk meclislerinin oluşturulmasıdır. Meclislerde oluşturulacak atölyelerin sonucunda elde edilen sonuçlar değerlendirilmeli. Bütün çalışmaların çocukların ‘dört şemsiye haklar’ diye ifade ettiğimiz; yaşama, gelişme, ayrımcılık yapmama, çocuğun üstün yararı gibi ilkeler çerçevesinde planlaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
'ÖZGÜN BÜTÇELERİ OLMALI'
Eğitim destek evlerinin önemini vurgulayan Korkmaz, çocuklar için anadilinde, akademik ve uygulamalı çalışmaların başlatılması gerektiğini söyledi. Korkmaz, “Daha önce biliyorsunuz Zarokistan pratikleri vardı, olumlu sonuçları oldu. Yine çocuk oyun alanlarının arttırılması gerekiyor, sadece parklardan bahsetmiyorum, çocukların kendilerini zihinsel özelliklerine göre geliştirebilecekleri alanların inşa edilmesi gerekiyor. Toplumsal cinsiyet perspektifinin zayıf olması nedeniyle kız çocuklarının katılımı çok az. Bu anlamda farkındalık çalışmaları gerekiyor. Tüm belediyelerimizde çocuklara, çocuk çalışmalarına dair özgün bir bütçenin ayrılması gerekiyor. Çocuk müdürlüklerinin de kurulması gerekiyor. Kent dediğimiz şey bir katılım hakkıysa, çocukları da artık bu katılımın temel öznelerinden biri olarak öne çıkarıp, çalışmaları bu odakta ilerletmek gerekiyor” dedi.
MA / Eylem Akdağ