İSTANBUL - AKP iktidarı döneminde ülkedeki sağlık sisteminin çöktüğünü ve paralı hale geldiğini söyleyen SES Şişli Şube yöneticisi Abuzer Aslan, çözümün birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesinden geçtiğini belirtti.
AKP iktidarı inşa edilen hastaneler üzerinden propaganda yapsa da sağlık alanı, hem hastalar hem de sağlık emekçileri için büyük bir sorun yumağı. Hastalanan yurttaşlar aylarca randevu bulamazken, randevu almayı başarıp muayene olanların bir kısmı ise sonrasında ilaç bulma sıkıntısı çekiyor. Ya eczanelerde ilaç bulunamıyor ya da bulunan ilaçlar devlet tarafından karşılanmıyor.
Uzun mesai saatlerinin yanı sıra şiddetle yüz yüze kalan doktorlar, çareyi yurtdışına gitmekte bulurken, diğer sağlık çalışanları ise aldıkları ücretlerle yaşamlarını idame etmekte zorlanır halde.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şubesi Denetleme Kurulu üyesi Abuzer Aslan, ülkedeki sağlık sistemini, sağlıkta şiddeti, ilaç ve randevu sorunlarına dair konuştu.
AKP’nin ilk yıllarında “hastane kuyrukları, randevu” gibi sorunlar üzerinden propaganda yaptığını hatırlatan Aslan, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte ise sağlık sisteminde adım adım “çöküş” yaşandığını ifade etti
İktidarın ilk olarak Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SSK) bağlı hastaneleri kapatıp Sağlık Bakanlığı’na devrettiğini belirten Aslan, 15 Temmuz ile birlikte askeri hastanelerinde kapatılıp yine Bakanlığa devredildiğini kaydetti. Böylece Türkiye'deki sağlık sisteminin tamamen kapitalist bir sisteme bağlı kılındığını söyleyen Aslan, “Bu sistem, insanların performansına dayalı bir sistemdir. Türkiye’de önce insanlar hasta ediliyor, daha sonra hastaları ne kadar çok muayene ederseniz, ne kadar çok puan girişi yaparsanız, geliriniz o kadar artacak mantığıyla hareket ediyorlar. Peki, bu arada hastalarda ne gibi sorunlar ortaya çıkıyor? Hastalar öncelikle randevu bulamıyorlar. Randevu aldıktan sonra gittikleri hastanelerde muayene sırasının aşırı derecede artığını görüyorlar. Ayrıca 5 dakikada 1 hastanın muayene edilmesi gerekiyor. Örneğin, Avrupa’da 20 dakikada 1 hasta görülürken, Türkiye'de ise 5 dakikada 1 hasta görülüyor. Hasta derdini anlatamadan otomatikman neyiniz var, neyiniz yok denilerek tetkikleri istenip, hastanın tekrar randevu alıp tekrar çağrılmasıyla gerçekleşiyor bu işlem. Bu şekilde olunca hastalar tedavi olmadan poliklinik poliklinik geziyorlar” dedi.
‘HASTALARI HASTA ETMEKLE ÖVÜNEN SAĞLIK BAKANISINIZ’
Aslan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın poliklinik sayısının artışıyla övünmesine ilişkin ise şunları söyledi: “Bir Sağlık Bakanı düşünün poliklinik sayısının artmasıyla övünüyor. Biz de şunu diyoruz; Siz hastaları hasta etmekle övünen bir sağlık bakanısınız. Böyle biri sağlık bakanı olamaz. Olsa olsa tüccar olur, özel hastane patronu olur. Şunu da çok net biliyoruz, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca özel hastanelerin patronudur.”
RANDEVU SORUNU
Ülkede koruyucu sağlık hizmetinin olmadığının altını çizen Aslan, insanların bir baş ağrısıyla ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine gidebildiklerini dile getirdi. Aslan, “İnsanlar şu an tıp fakültelerinden randevu alıp gidebiliyorlar. Üstelik bu bir özgürlükmüş gibi lanse ediliyor. Ama bu sağlık sistemi açısından tıkanıklığın tam nedenidir. Asıl ihtiyacı olan kalp krizi, ileri tetkik gerektiren hastaların ikinci ve üçüncü basamak hastanelerine gitmesi gerekirken, maalesef insanlar herhangi bir ilaç yazmak için bile üst basamak hastanelerine gidiyorlar. Bu arada aile hekimlerinin yapmış olduğu hizmet de hiçleştirilmiş oldu. Aile hekimliklerini özel kliniklere dönüştüren bir sistem kurdular. Aile hekimleri yeterince gebe izlemelerini, aşılama gibi şeyleri yapamıyor” ifadelerini kullandı.
Birinci basamak sağlık hizmeti olan koruyucu sağlık hizmetinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Aslan, bu durumun ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde randevu sorununu ortaya çıkardığını söyledi. Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlar randevu bulamadığında ya özel hastaneye gidecek ya da acil bölümüne gidecek. Örneğin; Okmeydanı’nda bulunan Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi’nin acil bölümüne bir günde 3 bin 500 hasta başvuruyor. Buradan insanların artık özel hastanelere gidemediğini öğrenmiş oluyoruz. Biz koruyucu sağlık hizmetini güçlendirip insanların hasta olmasını önleyecek ve insanların randevu peşinde koşmalarını engellenmesini istiyoruz.”
Sağlıkta şiddetin nedenlerine de değinen Aslan, 5 dakikalık muayene ile doktorların teşhis koymakta zorlandıklarını, bu durumun doktor ile hasta arasında bir iletişim kopukluğuna ve şiddete neden olduğunu ifade etti. Aslan, iktidarın “kışkırtıcı” dilinin de şiddeti artırdığını kaydetti.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI HEDEF TAHTASINDA
İktidarın sağlık sistemi çok iyiymiş algısı yarattığını, ancak yurttaşların hastanelere gittiğinde gerçekle karşılaştıklarını belirten Aslan, iktidarın sağlık çalışanlarını adeta “hedef tahtasına” koyduğunu ifade etti. Türkiye'de ilaç bulma sorunu olduğunu da söyleyen Aslan, “SSK hastaneleri devredildiğinde SSK’nın ilaç fabrikaları vardı. O fabrikalar büyütülebilirdi. Ancak iktidarın SSK ilaç fabrikalarını kapattı ve yurtdışındaki özel fabrikalarla anlaştı. Artı 15 Temmuz darbe girişiminde sonra başka ilaç fabrikaları da kapatıldı. Artık ilaçlar bir kurla alınıyor. Mesela eczaneler bu ilaçları alırken, bir döviz kuruyla alıyorlar. İlaçlar bu kurun altın düşerse, eczaneler ilaçları bekletiyorlar. Ayrıca birçok ilaç da SSK’nın karşılanması kısmından çıkarılıyor ve insanlar para vermek durumunda kalıyor. Özetle sağlık hizmeti tamamen paralı hale getirildi” diye konuştu.
Sağlık alanında çalışma koşullarının düzeltilmesi, mobbingin giderilmesi, şiddetin bir an önce yok edilmesi gerektiğinin altını çizen Aslan, şöyle devam etti: “En önemlisi de ülkede koruyucu sağlık hizmetinin sunulması gerektiğini dile getirebiliriz. Eski sağlık ocağı sistemine geçilip doktorun, hemşirelerin, psikologların dal uzmanlarının olduğu geniş ve kapsamlı ekiplerle işlerin yürütüldüğü alanlar istiyoruz. Bu olursa ancak o zaman sağlıkta hem randevu sorununu giderilir, hem de sağlıkta şiddet sorununu giderilir. Bu sayede insanlar huzurla mutlulukla kendi kurumlarında çalışmaya giderler.”
Aslan, son olarak çocukları olan sağlık çalışanları için hastanelerde çocukların ana dillerinde kreş yapılması gerektiğini dile getirdi.