AMED - Tutuklu gazeteci Dicle Müftüoğlu kendisine yöneltilen suçlamalara ilişkin, “Bir gazeteci olay nerdeyse, haber nerdeyse oraya gitmekle mükelleftir” dedi. Mahkeme, Müftüoğlu’nun tutukluluğunun devamına karar verdi.
Ankara merkezli soruşturma kapsamında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu hakkında açılan davanın ikinci duruşması Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mesleki faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt yöneticiliği” iddialarıyla yargılanan Müftüoğlu, tutsak bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden duruşmaya bağlandı. Müftüoğlu’nun avukatları da duruşmada hazır bulundu.
DFG, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna'nın yanı sıra çok sayıda gazeteci ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi duruşmayı izledi.
Duruşmada, tanık hazır edilmediği için Müftüoğlu söz aldı. Müftüoğlu, "3 Mayıs'tan bu yana 9 aydır tutukluyum. Bu davada gazetecilik faaliyetim yargılanıyor. Bu tablo basın özgürlüğünü engelleyen bir duruma geldi. Bu durum hem gazetecileri hem de halkı mağdur ediyor. Gerçekleri yazdığımız için yargılanıyoruz. Özellikle Kürt gazeteciler üzerinde büyük bir baskı var. Ben de bunlardan biriyim" dedi.
“Tanık ifadeleri asılsız” diyen Müftüoğlu, şunları söyledi: “Tanığın yurt dışında olduğumu söylediği 2014 tarihinde hastanede tedavi görüyordum. 3 yıl boyunca bu tedavi sürdü. 2017'de Irak'a, oradaki referandum takip etmek ve haber yapmak için gittim. 2017 yılında referandum takibi için gittiğim tarih sanki tanığın 2014 yılındaki tarihle uyum sağlansın diye dosyaya konulmuş. Bir gazeteci olay nerdeyse, haber nerdeyse oraya gitmekle mükelleftir. Tanık ifadesine gerek yok. İnternette arama yapıldığında Mezopotamya Ajansı’nda çalıştığım, haber yaptığım görülecektir. DFG yasal bir dernek. Gazeteciler daha özgür şartlarda haber yapması için DFG’yi kurduk. Zaman zaman atölye eğitimlerini düzenliyoruz. Bunların da duyusunu yapıyoruz. Bu tüzükte de var. Tanık mesleki faaliyetlerimi örgütsel bir kılıfa sokmuş. Bunlar örgütsel faaliyet değil, hepsi legal. Bu faaliyetler kamuoyuna açık faaliyetlerdir, bunun için tanığa ihtiyaç yoktur. Gazeteci olduğum SGK kayıtlarında mevcut. Tanık beyanları asılsızdır. İddianamede meslektaşlarımla ve haber kaynakları görüşme kayıtları yer almış.”
‘GAZETECİLİK FAALİYETLERİM YARGILANIYOR’
Gazeteci meslektaşlarıyla görüşmesinin en doğal hakkı olduğunu sözlerine ekleyen Müftüoğlu, “Bunlar iddianameyi şişirmek için konulmuş. Diyarbakır Adliyesi’ne haber takibi için geldim. Haber kaynağım avukatlarla ortak baz istasyonu bilgilerinin çıkması doğal. Evimde çıkan kitap suç gerekçesi yapılmış. Gazeteciyim, kitap da okuyorum. Yüzlerce kitap arasında seçilen bir kitabın suç gösterilmesi doğru değil. Yaptığım her hareket iddianame suç olarak gösterilmiş. Öğrenciyken dostlarımın bana gönderdiği burs suç olarak gösterilmiş. Gazeteci meslektaşlarıma gönderdiğim telif ücreti suç olarak gösterilmiş. Dokuz aydır tutukluyum ve gazetecilik faaliyetim yargılanıyor. Tahliyemi talep ediyorum.”
Açık tanık Kerem Gökalp SEGBİS üzerinden dinlendi. İddianamedeki iddialarını tekrarlayan Gökalp, savcılık ifadesinde "Müftüoğlu'nun katıldığı eğitimin bir ay sürdüğünü" beyan ederken, mahkemede, "eğitimin ne kadar sürdüğünü bilmediğini" söyledi. İtirafçı tanık Gökalp, Müftüoğlu'nun 2014 yılında eğitime katıldığını ancak tam tarih olarak hatırlamadığını ileri sürdü. Tanık beyanı ardından söz alan Müftüoğlu, “Bu doğru değil, önceki savunmamda da bunu söyledim” dedi.
Savcı mütalaasında tutukluluk halinin devamını istedi.
Müftüoğlu buna karşı, “Ben gazeteciyim herhangi örgütsel faaliyetim yok. 15 yıldır gerçekleri aktarmak için çalıştım. Gazeteciliğin özgür bir ortamda çalışması için mücadele ettim. Bir gazetecinin haberlerinden dolayı yargılanması gazetecilere yönelik tehdittir. Gazetecilik suç değildir. Tahliyemi istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘TANIĞIN SÖYLEDİĞİ TARİHTE TEDAVİ OLUYORDU’
Duruşmada Müftüoğlu'nun avukatı Resul Temur savunma yapmaya başladı. Temur, “İtirafçı olan Kerem Gökalp'in ilk ifadesinde Müftüoğlu hakkında bir beyanı yok. Gökalp Ankara’ya götürülüp ifadeleri kategorize ediliyor. Kerem Gökalp neden Ankara'ya götürüldü? Neden Diyarbakır’da yaşayan Müftüoğlu’nun fotoğrafları ona gösterildi? Tanığın söylediği tarihte Müftüoğlu’nun yurt dışında olmadığını ispatlayan birçok belge sunabilirim. 2012 geçirdiği trafik kazası nedeniyle tedavi gördüğüne dair belgeleri geçen celse sunduk. Tanık beyanıyla müvekkilin yurt dışına çıktığı tarih örtüşmüyor. Biz özellikle tanığa net tarihi sorduk. Tanık Temmuz-Ağustos ayları olduğunu söyledi. Oysa müvekkilimin bu tarihlerde, imzasıyla çıkan haberleri var” diye belirtti.
Son iki yıl içerisinde 30’u aşkın Kürt gazetecinin benzer iddialar ile soruşturma ve tutuklamalara maruz kaldığını dile getiren Temur, “Türkiye'de Kürt gazetecilere yapılan baskı sansürün karşılığıdır. Tanıkların beyanı bir bütün olarak ele alınırsa kaç kişi hakkında ezbere şeyler söylediği ortaya konur. Baz istasyon sinyalleri delil olarak sunuluyor. Neden şu ana kadar Dicle'nin sınır civarında telefonun sinyal verip vermediği araştırılmadı. Çünkü öyle bir durum olmadığı için bu araştırılıp dosyaya konulmamış. Savcılık manipülasyon yapıyor. Müvekkilim 2017'de referandum için Irak'a gitmiş, bu konuda röportajlar yapmış bunlar da yayınlanmıştır” şeklinde konuştu.
Müvekkilinin o dönemde yaptığı röportajları mahkemeye sunduklarını belirten Temur, tanığa Müftüoğlu'nun katıldığını öne sürdüğü "eğitimin tam olarak tarihini sorduklarını" ancak tanığının bunun Temmuz Ağustos aylarında olduğunu söylediğini vurgulayarak, "Eğer tarihi bilmiyorsanız net olarak yalan söylüyorsunuz demektir" dedi.
MÜKERRER DAVA
“K8Ç4B3L1T5” kodlu gizli tanığın Ankara’da yargılanan 11 gazetecinin davasında verdiği ifadede devlet adına çalıştığını söylediğini hatırlatan Temur, “Beyanlarında yönlendirme ve kasıt var. ‘K8Ç4B3L1T5’ hakim huzurunda dinlenmedi. Bu doğrudanlık ilkesine aykırıdır” dedi. Temur, DFG’nin kamuoyuna yaptığı gazetecilik eğitim duyurularına ilişkin haberleri mahkeme heyetine sundu. Müvekkilinin dosyadaki suçlamalardan yargılandığını, yeni olan tek şeyin tanık Kerem Gökalp'in beyanlarını olduğunu kaydeden Temur, önceki kararı mahkemeye sundu.
‘İFADELERİ ÇELİŞKİLERLE DOLU’
MLSA Eş Direktörü Veysel Ok da savunma yaptı. Ok, “Dosyada çok sayıda hukuksuzluk yaşandı. Savcının hiçbir araştırma yapmadan hazırladığı iddianameyi mahkeme kabul etti. 43 sayfalık iddianame intikam amacıyla hazırlanmıştır. İddianamede Dicle’nin savunması ve avukatlarının sunduğu deliller yok. Savcı hiç emek sarf etmeden iddianameyi hazırlamış. Tanık ifadesinde yalan beyanda bulundu. 2014 yılı sonrasındaki faaliyetlerini bilmediğini söyledi. İfadeleri çelişkilerle doludur” diye belirtti.
Ok duruşmada, “ortak baz bilgileri örgütsel delil olmadığına” dair Yargıtay kararını okudu. “Savcı hayal ettiği olaylarla ilgili kanaat bildirmiş. Savcı hukukçudur, delillerle konuşur, kanaatle değil” diyen Ok, “Savcı niyet okuyarak, Dicle'nin örgütsel faaliyette bulunduğuna dair bir kanaat bildirmiş. Bunun hukukla ilgisi yok” dedi. Ok, Gazeteci Müftüoğlu’nun tahliyesini talep etti.
Bir sonraki celse gizli tanığın dinlenmesine ve Müftüoğlu'nun tutukluluğunun devamına karar vererek, duruşmayı 29 Şubat'a erteledi.