AMED - Cezaevlerinde 383 çocuğun bulunduğunu aktaran CİSST Koordinatörü Jiyan Ay, cezaevi koşullarının fiziki ve ruhsal olarak hem çocukları hem de tutsak annelerini olumsuz etkilediğini belirtti.
İktidarın her geçen gün sayısını arttırmakla övündüğü ve müjdelediği cezaevlerinde, ihlaller artarak devam ediyor. Türkiye’de 9 çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 405 cezaevi bulunuyor. Özellikle 2021 yılında açılmaya başlanan “S Tipi”, “Y Tipi” ile yüksek güvenlikli cezaevleri, tutsakların fiziksel, sosyal ve ruhsal sağlığında tahribata neden oluyor.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Destek Merkezi Koordinatörü Psikolog Jiyan Ay, cezaevinde kalan kadın ve çocukların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘MAHPUS SAYISI SÜREKLİ ARTMAKTA’
Cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlü sayısının 292 bin olduğunu ifade eden Ay, “Yaz itibariyle bir infaz düzenlemesi yapıldı. Bu infaz düzenlemesinde 80 bine yakın mahpus tahliye edildi. Bunların hiçbirinin içerisinde siyasi ve politik mahpuslar yer almıyordu. İnfaz düzenlemesinden önce bu hapishanedeki mahpus sayısı 360 binlerdeydi ve bu sayı bir anda 270 binlere indirildi ve birkaç ay içerisinde tekrar 290 binlere ulaştı. Birkaç ay içerisinde tekrar bu kapasitenin üstünde bir sayıya ulaşabileceğini ön görebiliyoruz. Çünkü bir ay içerisinde çok sayıda kişi gözaltına alınıp, hapishanelere konuluyor” dedi.
Türkiye’de 19 kadın cezaevi olduğunu, bunların fiziki ve mimari yapısının kadınların yaşamlarını sürdürebilmesi için uygun olmadığının altını çizen Ay, “En son yapılan Meclis araştırmaları tutanaklarına göre kadınların sayısı şu an 12 bin, 12-18 yaş arası kalan çocuk sayısı 2 bin 600, anneleriyle kalan çocuk sayısı ise 383 olarak belirtilmiş. Annesiyle kalan çocuklara yönelik bakanlığın bir verisi söz konusu değil. Kadın mahpuslar özelinde ped erişimine yönelik çok sorun mevcut. Kadınlar kendi ihtiyaçları doğrultusunda çarşaflardan kendilerine ped oluşturmak gibi bir girişimde bulunabiliyorlar. Bunun neticesinde kurum malına zarar nedeniyle disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalabilirler. Kadınların üreme sağlığına ilişkin sağlık ve tedaviye erişim noktasında çok fazla sorunlar var” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUKLARIN HAYAL GÜCÜNÜ KISITLIYOR’
Cezaevlerinin, anneleriyle kalan çocukların psikolojik olarak yaşayabileceği ortamlar olmadığının altını çizen Ay, “4 duvar içerisinde herhangi bir oyun alanın olmadığı, hayal gücünü çok üst boyuta taşıyamayacağı bir yer söz konusu. Hayal gücü sadece bir hikâye anlatımıyla değil etrafta var olan pek çok çevresel faktörün etkisiyle oluşabilecek bir şey. Gökyüzünü, kuşları göremiyorsun ya da doğaya dair herhangi bir ön görün söz konusu olamıyor. Bunun çocuk üzerinde hem fiziksel hem zihnen hem de ruhen bir etkisi olduğuna ilişkin araştırma var.”
‘TERS AÇIDAN GELEN GÜNEŞ DAHİ ENGELLENİYOR’
Özellikle yeni yapılan “S” ve “Y” tipi yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutsakların daha fazla tecrit ve izolasyona maruz kaldığının altını çizen Ay, şunları söyledi: “Özellikle güneşe ters dizayn edilen ve yeni yapılan S ve Y tipleri mevcut. Güneşe ters açısıyla dizayn edilmiş olması da mahpusların çoğunda D vitamini eksikliğine neden oluyor. Pencerelerde olan tel örgüler ters açıdan gelen gün ışığını dahi engellemeye çalışıyor. Işığın olmaması sebebiyle gözlerle ilgili sorunları beraberinde getiriyor.”
S ve Y tipleri sayısının yıl içerisinde çok fazla arttığını kaydeden Ay, şöyle konuştu: “Şu an ki S Tipi hapishaneleri 7 adet ama Y tipleri bir yıl içerisinde 3’ten 14’e çıkarıldı. Gittikçe sayısı artıyor ve yalnızca politik mahpuslardan oluşuyor. Genel itibariyle tek kişilik ve 3 kişilik hücre yapıları mevcut. Hiçbir şekilde sosyal aktiviten yararlanamıyor. Özellikle ağırlaştırılmış müebbet mahpuslar 23 saati kendi hücresi içerisinde geçirip, sadece bir saatini havalandırmada kullanıyor, mevzuat böyle düzenlemiş. Fakat bunun mevzuattaki karşılığına dair de yine uygulamada eksiklikler ve hak ihlalleri mevcut. Pek çok mahpus sadece haftalık olarak bir saat ya da 3 haftada, ayda bir, bir saat olacak şekilde havalandırmaya çıkabiliyor.”
‘YEMEKLER SORUNLU’
Yine tüm cezaevlerinde yemeklere ilişkin çok büyük bir sorun olduğunu sözlerine ekleyen Ay, “Çünkü mahpuslara verilen günlük öğün gıda ihtiyacını karşılayacak düzeyde değil. Bununla beraber yemekler içerisinde plastik maddeler, taş ve benzeri malzemelerin çıkması sebebiyle de mahpusların çoğu aç kalmakla karşı karşıya kalıyor” dedi.
‘TALEPLERİ HAKLI VE KAZANIMLA SONUÇLANMALI’
Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine dikkat çeken Ay, şöyle devam etti: “Sadece hapishane alanında değil dışarıda da var olan bir tecrit söz konusu. Bu toplumun her yerine dağılmış ve yayılmış durumda. Şöyle bir gerçeklik var, hapishanedeki açlık grevleri temel bir ihtiyaç, var olan sorunlara karşı bir başkaldırı ve mücadele biçimidir. Kürt tarihi ve mücadelesinin başından itibaren sürekli bir mücadele ve direnme mekanizması olarak hem içeride hem de dışarıda kullanılıyor. Tabi ki de var olan talepler haklı talepler çünkü yoğunlaşan bir tecrit var ve bu tecridin bütün topluma dayatılması söz konusu. Sadece bir birey üzerinden bütün topluma dayatılıyor. Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla birlikte bütün mahpuslar üzerindeki tecridin kaldırılacağı yönünde değerlendirmeler mevcut. Talepleri ve mücadeleleri kesinlikle haklı, sürecin ne kadar sürdürebileceğini az çok kendileri dile getirdi fakat yine de mücadelenin tekrar bir kazanımla sonuçlanabileceğini umut ediyoruz.”
MA / Eylem Akdağ