AMED – Dev Sağlık-İş üyelere toplu iş sözleşmelerinden kaynaklı yaşadıkları mağduriyeti dile getirip ek protokol talebinde bulundu.
DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) üyeleri, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı önünde yaptıkları açıklama ile sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ek protokol taleplerini dile getirdi. “Vergide adalet, gelirde adalet” sloganıyla yapılan açıklamaya Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube yöneticileri ve üyeleri de katılarak destek verdi.
"Eşit işe eşit ücret, insanca yaşamak istiyoruz. Ek protokol imzalansın" pankartı açan sağlık emekçileri, sık sık "İşçiyiz, emekçiyiz, kazanacağız", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları attı.
Açıklamayı Dev Sağlık İş Sendikası Amed Şube Başkanı Cebrail Akdemir yaptı.
‘HAK KAYIPLARI YAŞIYORUZ’
Emeklerinin karşılığını alabilmek için daha önce de birçok kez yetkililere seslendiklerini dile getiren Akdemir, “24 çalıştığımız işyerlerimizde iş yükümüz her geçen gün artıyor, eksik personel ile işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Ara dinlenmelerimizi, yemek aralarımızı kullanamıyor, 12 saat çalışırken 11 saat çalışıyor görünüyoruz. Bunun yanında emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Maddi anlamda çok büyük hak kayıpları yaşıyoruz” dedi.
İşyerlerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinin, işkollarını sorunlarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin taleplerine karşılık vermeyen, büyük ölçüde Kamu Çerçeve Protokolü’nden ibaret olduğunu söyleyen Akdemir, şöyle devam etti: “Oysa Kamu Çerçeve Protokolü, 700 bin kamu işçisi için geçerli olan sadece bir çerçeve sözleşmedir. Oysa biz sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin ihtiyacı işkolumuzun sorunlarına çözüm olacak, işkolumuzun gerçeklerine uygun bir sözleşmedir. Bütün kamu işçilerine aynı ücreti, çalışma koşullarını ve sosyal hakları reva gören sendikaların bize anlatacağı hiçbir söz yoktur. Bugün örneğin, bir vergi dairesinde temizlik işini yapan bir kardeşimiz ile hastanede bin bir zorlukla ve riskle karşı karşıya kalarak temizlik işini yapan kardeşimizin aynı toplu iş sözleşmesine tabi kılınması tam anlamıyla aklımızla dalga geçmektir. Vurgulamak istediğimiz işkolu farkı olmadan, işyerlerimizin ve işkolumuzun özelliklerini görmeyen kopyala-yapıştır sözleşmelere bağlı kalmasının kabul edilemez olduğudur.”
ÜCRETLER ENFLASYON KARŞISINDA EZİLDİ
Kamu Çerçevesi Protokolü’nün uygulanması sırasında birçok uyumsuzluk olduğunu söyleyen Akdemir, “KÇP yürürlük tarihi 1 Ocak 2023 olmasına rağmen iş kollarında yapılan ve sendikaların kendi çıkarları doğrultusunda yürürlük tarihi koydukları toplu iş sözleşmelerinden kaynaklı mağduriyetler yaşanmaktadır. Bu mağduriyetin iki boyutu vardır. Birincisi; KÇP’de yer alan ücret zam oranları yaşadığımız gerçek enflasyon karşısında çok düşük kalmış, ücretlerimiz ciddi anlamda enflasyon karşısında ezilmiştir. Bir diğer mağduriyet ise toplu iş sözleşmelerinin işyerlerindeki farklı yürürlük süreleri ile oluşan ücret farklılıklarıdır. İşkolumuzda üniversite hastaneleri ile Sağlık Bakanlığı hastaneleri karşılaştırıldığında aynı işi yapan işçiler arasında yaklaşık 10 bin TL gibi bir fark oluşmuştur. Aile Bakanlığı bünyesinde 10 Nolu işkolunda çalışan büro işçileri ile yatılı kurumlarda 17 Nolu işkolunda çalışan sosyal hizmet işçileri ile makas 15 bin TL’ye kadar açılmıştır” ifadelerini kullandı.
Akdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sağlık işkolunda çalışma saati 40 saat olmasına rağmen, kamu çalışanları 40 saat çalışırken bizler en az 45 saat çalışıyoruz. Sağlık ve sosyal hizmetler bir ekip işi olduğu gerçeğiyle eşit çalışma koşulları istiyoruz. Herkesin emeğinin hakkını aldığı bir çalışma yaşamı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Üstelik kaşıkla verilenin kepçeyle alındığı adaletsiz vergi sistemi nedeniyle, ağır vergi yükü altında Mart’ta, Nisan’da 2’nci vergi dilimine dâhil olacağımızı da göz önüne aldığımızda ücretlerimizin daha da düşeceği ortadadır. Sağlık ve sosyal hizmet işçileri enflasyonla boğuşurken, geçim kavgası verirken bizim adımıza toplu iş sözleşmesi imzalayan sendikalar kafasını kuma gömmüştür. Sağlık ve sosyal hizmet işçilerini anlık kazançlarla kaybettiklerini görmeye çağırıyoruz. Bugün bize diğer sendikaların vereceği promosyonlarla kendi geleceğimizi bunlara teslim etmeyeceğiz.”
‘EK PROTOKOL İHTİYAÇ DEĞİL, ZORUNLULUK’
Artık geçinmek, emeklerinin karşılığını almak, insanca çalışmak ve yaşamak istediklerini söyleyen Akdemir, “Bu koşullar altında ücretlerimizde ve sosyal haklarımızda iyileştirme için ek protokol yapılması bir ihtiyaç değil, bir zorunluluktur. Ek protokol ile hem ek zam hem de toplu iş sözleşmelerinin yürürlük tarihinden kaynaklanan bu sorunların çözümü gerekmektedir! İvedi şekilde bakanlıkların, TÜHİS’in ve rektörlüklerin sorumluluk alarak bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir” diye konuştu.