AMED - Kadın kazanımlarına yönelik saldırıların artmasını “AKP’nin ustalık dönemi pratikleri” olarak nitelendiren yazar Ayşe Düzkan, buna karşı “her kadının kalbinde yanan ateş ve öfkeyi örgütlemek” gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de kadın kazanımlarına yönelik saldırılar artarken, kadın cinayetleri de cezasızlık politikalarından kaynaklı önü alınamaz hale gelmiş durumda. Kadınlar bu saldırıları kendilerine “Topyekün açılmış bir savaş” olarak tanımlarken, öfkeleriyle örgütlülüklerini de yükseltmeye devam ediyor.
Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) 13-14 Ocak tarihleri arasında düzenlenen “Sessizlik zinciri: Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" başlıklı konferansında bir araya gelen kadınlar da tüm bu saldırılara karşı çeşitli atölyeler düzenleyerek, “Birlikte nasıl ilerleyebiliriz” başlığı altında tartışmalar yürüttü.
Konferansa katılan isimlerden Yazar Ayşe Düzkan, Türkiye’de mücadelesini en çok ortaklaştıranın kadınlar olduğunu belirterek, tüm baskı ve saldırılara rağmen kadın özgürlük tohumlarının bu topraklarda ekildiğini söyledi.
Kadın kazanımlarına yönelik saldırıların artmasını “AKP’nin ustalık dönemi pratikleri” olarak nitelendiren yazar Ayşe Düzkan, buna karşı “her kadının kalbinde yanan ateş ve öfkeyi örgütlemek” gerektiğini vurguladıhttps://t.co/nZ9ZB7FQSS pic.twitter.com/UIFPJoRlbH
— Mezopotamya Ajansı (@MAturkce) January 16, 2024
‘AKP’NİN USTALIK DÖNEMİ PRATİKLERİ’
Kadınlara yönelik saldırılarla aslında erkeklere mesaj verilmek istendiğini söyleyen Düzkan, “AKP ‘ustalık dönemi’ denilen bu dönemde özellikle erkeklere, ‘Ailendeki kadınlara istediğini yapabilirsin, sokaktakine de istediğini yapabilirsin ve bu cezasız kalır’ diyerek, bunları kendine taban kılmak istiyor” dedi.
Tüm bu saldırılara rağmen kadınların mücadelesinin hız kesmediğini belirten Düzkan, “Türkiye’nin her yerinde kadınların kurtuluş mücadelesi çok önemli. İstanbul Sözleşmesi örneğin dünyanın her yerindeki kadınların mücadelesiyle oluşturulmuş bir şey. Ama aynı zamanda Türkiye’de kadın özgürlüğünün tohumlarının da topluma ekilmesine vesile oldu. AKP onu söküp, atmaya çalışıyor. Bizim mücadelemiz sadece bu yeni getirilen yasalara karşı değil, o özgürlük tohumlarını toplumun içinde, kadınların bilincinde, ruhunda sürmesini ve yaygınlaşmasını sağlamaya yönelik olmalıdır” diye konuştu.
‘ATEŞ VE ÖFKEYİ ÖRGÜTLEMEK’
Türkiye genelinde mücadelesini en fazla ortaklaştırabilmiş kesimlerin kadınlar olduğunun altını çizen Düzkan, kadın mücadelesinde artık somut adımların atılması gerektiğinin önemine değindi. Düzkan, bunu şöyle açıkladı: “Önemli olan somut işler ve adımlar üzerine örgütlenmek diye düşünüyorum. Yani böyle konuşmalar, basın açıklamaları yapmak üzerine değil, herkes bizi dinlemek istemiyor, mesele orada değil. Kadınları yoksulluğa teslim eden, kadın yoksulluğu, aynı zamanda kadınların suç örgütlerinde çalıştırılması demektir. Kadınların ailelerinde şiddet gördüğü erkeklere muhtaç kalınması demektir. Daha büyük felaketler de var. Örneğin çocukların bodur büyümesi, besin yetersizliği ama kadınlara özellikle aile ve aile dışında yetiştirme yurtlarındaki kadınları, suç örgütlerine sürükleyen bir şey var. Bunlarla ilgili bir çalışma yapmak, her kadının aslında kalbinde yanan o ateş ve öfkeyi örgütlemek. Sadece kendimizi örgütlemek değil, kadınları örgütlemek değil, bu toplumun dokusunu değiştirmek.”
‘SOMUT HEDEFE YÖNELİK ÇALIŞMALIYIZ’
Yaklaşan yerel seçimlerde de kadınların somut taleplerinin daha fazla dile getirilmesi gerektiğine vurgu yapan Düzkan, “Daha fazla ücretli çalışan kadının olması, iş yerlerinde, sendikalarda kota, sendikaların kadınların sorunlarına eğilmesi… Şimdi yerel seçimler var, hep temsiliyet tartışılıyor, ‘kim olacak’ diye adaylar tartışılıyor. Kadın örgütleri de kadın temsiliyetinden bahsediyor. Hâlbuki yerel yönetimlere yönelik kadınların çok önemli talepleri var, kreş olsun, sığınma evleri, danışma merkezleri, kültür merkezleri, meslek edinilecek ve kadınların para kazanmasını sağlayacak yerler olmalı. Dikiş nakış kursları değil! Bunları dile getirmek, öne çıkarmak, bunları teklif etmeyene oy yok, ‘sığınma evi açmayana oy yok’ demek anlamlı diye düşünüyorum. Çok fazla alan var, somut hedefe yönelik işler yapmak gerekir” dedi.
‘PATRİYARKAYI ADIM ADIM YIKACAĞIZ’
Kadın katliamlarının da bu saldırılardan kaynaklı her geçen gün arttığını sözlerine ekleyen Düzkan, “Kadınların öldürüldüğü cinayetler, aslında kadınların özgürleşme talebiyle erkeklerin onları itaat ettirme arzusu arasındaki açıdan kaynaklanıyor. Bu engellenebilir bir şey fakat bugün kamu, devlet, toplum erkeklerin arkasında, erkekleri destekliyor ve bir cezasızlık meselesi var. Erkek şiddeti patriyarkanın ta kendisi değildir. Onun sürdürülmesinin aracıdır ve patriyarka ortadan kalkmadan erkek şiddetinin ortadan kalkması çok zor. Çok yolumuz var, adım adım adım yıkacağız onu, adım adım eşitliği, özgürlüğü inşa edeceğiz. Mutlak bir çözüm yok ama sığınma evleri, kadınların aile ve toplum karşısındaki çaresizliğini ortadan kaldıracak şeyler önemlidir ve ilk adım odur diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
‘BAZI HAYALLER GERÇEKLEŞİYOR’
Kadın mücadelesinin ortaklaşarak daha da büyüdüğünü belirten Düzkan, “Ben ilk olarak kendimi feminist olarak tanımladığımda 84 yılı falandı, o yıllarda ‘bir şey oluruz’ diyordum. Amed’e gelip bir feminist olarak konuşacağımı düşünmemiştim. 90’larda gerçekleşti. Bugün Türkiye’nin her yerinde İstanbul Sözleşmesi’ne karşı 8 Mart’larda başka şeyler için kadınlar sokağa çıkıyor. Kadınlar erkeklere ve sisteme olan öfkesini ifade ediyor. Bu olduysa daha da ileriye gidebiliriz. Bazı hayaller gerçek olabiliyor” diye belirtti.
MA / Eylem Akdağ - Şilan Çil