AMED - Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin tutsak olan Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu’nun ikinci duruşması 18 Ocak’ta görülecek. Müftüoğlu’nun avukatı Resul Temur, “Burada yargılanan yasal gazetecilik faaliyetlerinin kendisidir” dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamından 29 Nisan 2023 tarihinde Amed’de Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Sedat Yılmaz’la birlikte gözaltına alınıp tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı ve MA editörü Dicle Müftüoğlu, yaklaşık 9 aydır Sincan Cezaevi’nde tutuklu. Müftüoğlu hakkında “örgüte üye olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarıyla hazırlanan iddianame, sunulduğu Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
43 sayfadan oluşan iddianamenin 41 sayfası, “PKK ve KCK’nin genel yapısı ve işleyişi” ile gizli ve açık tanıkların bu işleyişe dair ifadelerinden oluştu. Bu tanıklar arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında açılan kapatma davası ve Kobanê Davası'nda yer alan “Kerem Gökalp”, “Sami Baran” ve “Ulaş” isimli açık ve gizli tanıklar ile yine Ankara merkezli bir soruşturmada tutuklanıp ilk duruşmada tahliye edilen MA ve Jinnews muhabirleri hakkında da beyanlarda bulunan “K8Ç4B3L1T5” adlı gizli tanık yer aldı. Tanıklardan “Kerem Gökalp” ve “K8Ç4B3L1T5” bulundukları beyanlarda Müftüoğlu’nu “PKK kadrosu” olmakla suçladı.
Müftüoğlu’nun yurt dışı gezileri, meslektaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin yanı sıra sosyal yaşantısı dahi suç delili olarak iddianameye eklendi.
7 Aralık 2023 günü Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada tanıkların dinlenmemesi nedeniyle Müftüoğlu’nun tutukluğunun devamına karar verildi.
18 Ocak’ta ikinci kez hâkim karşısına çıkacak olan Müftüoğlu’nun avukatı Resul Temur, müvekkiline yönelik ithamlar ve yargılama sürecine dair konuştu.
‘KİŞİLER DEĞİŞİYOR AMA İDDİALAR AYNI’
Müvekkili Müftüoğlu’na, gözaltına alınan ve tutuklanan Kürt gazetecilere yönelik benzer itham ve iddialarda bulunulduğunu dile getiren Resul Temur, “Dolayısıyla her seferinde kişi değişiyor ama iddiaların yapısı, çatısı, biçimi değişmiyor. Bu, bize devletin Kürt gazetecilere karşı yönelimini de gösteriyor. Önceden belirlenmiş, tasarlanmış bir şablon var ve kişiler değişse de iddialar değişmiyor” dedi.
İddianamede Müftüoğlu’nun bir tarihte Dersim’de bulunmuş olmasının dahi “örgütsel faaliyet” olarak yorumlandığına dikkat çeken Temur, “Dêrsim’e festival takip etmeye gitmiş. Festival takibi yaparken orada bir takım düşünür ve sanatçılarla röportajlar yapmış ve bunlar yayımlanmış. Fakat bu röportajları araştırmak yerine ya da bunları dosyaya eklemek yerine sanki yasadışı nedenlerden dolayı orada bulunuyormuş gibi bir çıkarsama yoluna gidilmiş. Bu iddiayı temellendirecek tek bir delil de dosyaya sunulmuyor. Savcılık, kollukla birlikte hareket ettiği zaman kendisini denetleyecek herhangi bir makamın olmadığının farkında. Bunun rahatlığıyla hareket ediyor. Kimse dönüp savcıya ‘sen neden iddialar üzerine bu insanı tutukladın demeyecek.’ Bunun yapılmayacağını bildiği için, bunun rahatlığıyla istediğini kendisi lehine sonuç alabilecek şekilde yorumlayabiliyor” diye konuştu.
‘MANİPÜLASYON VAR’
Av. Temur, müvekkilinin babasıyla İstanbul’da bir otelde kalmış olmasının da iddianameye “örgüt üyeleriyle aynı otelde kaldığı” şeklinde bir yorumla eklendiğini ifade etti. Temur, “Oysa soruşturma makamı kayıtlara baksa, Müftüoğlu’nun babasıyla kaldığını net bir şekilde görecek. Buna rağmen babasını o kayıtlarda görmemezlikten gelip sadece Dicle Müftüoğlu’nun o otelde kalmasını görüp, ona da bir örgütsel yorum getirmek ne kadar kötü niyetli olduklarını, dosyayı ne şekilde manipüle ettiklerini açık bir şekilde gösteriyor” şeklinde konuştu.
‘ISMARLAMA İFADE ALINDI’
Dosya tanıklarından Kerem Gökalp’in ilk ifadelerinde Müftüoğlu’na dair beyanları olmadığını söyleyen Temur, belli bir süre sonra “sipariş” olarak tanımladığı beyanların alınması için Gökalp’in Ankara’ya götürüldüğünü ve bazı dosyalara ilişkin beyanlar alındığına işaret etti.
Açık tanık Gökalp’in, Müftüoğlu’na dair “yasa dışı yollarla örgüt kamplarına” gittiği yönünde beyanlarda bulunduğunu belirten Av. Temur, ancak tanığın belirttiği dönemde Müftüoğlu’nun polisin aracını sıkıştırmasıyla nedeniyle geçirdiği kazada, bel ve boyun bölgesinde kırıklar meydana geldiğini ve uzun süre tedavi gördüğünü kaydetti.
Temur, bu duruma ilişkin şunları ifade etti: “İddia makamı yine tanığın bu beyanını pekiştirmek adına Dicle Müftüoğlu’nun 2017 yılında yapılan referandumu takip için Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçişini delil olarak dosya arasına sunuyor. Müftüoğlu’nun oradan yapmış olduğu imzalı haberlerle gidiş amacı ve yaptığı haberlerin delilleri mahkeme heyetine sunuldu. Gazetecilik faaliyetlerinin nasıl manipüle edilip ne şekilde örgütsel faaliyet gibi gösterildiği tam olarak burada başlıyor.”
‘GİZLİ TANIK DEVLET ADINA ÇALIŞIYOR’
Soruşturma makamı ve kolluk tarafından yasal olarak faaliyet yürüten MA’nın yasa dışı yayın organı gibi gösterildiğini, açık ve gizli tanığın “Müftüoğlu’nun MA’da sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü” beyanının bundan bağımsız olmadığını kaydeden Temur, “Bu da şunu gösteriyor. Gizli tanık emniyetin figürü olarak konuşuyor, yani kendinden edindiği bilgi ve görgüye dayanmıyor. Gizli tanık daha önce Ankara’da tutuklanan 10 Kürt gazetecinin dosyasında dinlendi ve kendisine yöneltilen bir soru üzerine devletle çalıştığını dile getirdi. Devlet adına çalışan ajan niteliğinde birinden bahsediyoruz. Usul olarak herhangi birinin bu şekilde görevlendirilmesi çok olağan bir durum değil. Ya bu kişi polistir ya da polis değilse zaten böyle bir görevlendirme biçimi yasaya uygun değil. Gizli tanığın oluşturma biçimiyle, gizli tanığın beyanlarının dosya itibariyle esas alınmaması gerekiyor” dedi.
‘GAZETECİLİK YARGILANIYOR’
İddianamede yer alan ve neden-sonuç ilişkisi kurulamayacak bir başka delilin MASAK raporu olduğunu söyleyen Temur, raporda Müftüoğlu’nun çalışarak para kazanması, ailesine para göndermesi veya almasının “örgütsel faaliyet” olarak değerlendirildiğini vurguladı. Temur, kardeşinin müvekkiline para göndermiş olmasının dahi suçlama konusu yapıldığının altını çizdi. Temur, “Bu delillerin tamamını bir arada düşündüğümüz zaman Dicle Müftüoğlu’nun dosya konusu gazetecilik faaliyetleri dışında dosya kapsamında herhangi bir eylem ve faaliyetinin olmadığı açıktır. Burada yargılanan yasal gazetecilik faaliyetlerinin kendisidir” ifadelerini kullandı.
‘TUTUKLAMA CEZALANDIRMAYA DÖNÜŞÜYOR’
Bir tedbir uygulaması olan tutuklamanın müvekkili şahsında cezaya dönüştürüldüğünü söyleyen Temur, “Gazetecileri uzun süre tutuklu tutmanın temel amaçlarından birinin gazetecilik faaliyetlerinden uzak tutmak, yıldırmak ve bu noktada mesleği yapamaz hale getirmek olduğunu görüyoruz” dedi.