AMED- TJA konferansında konuşan ÖHD Genel Sekreteri Ebru Akkal, Türkiye'nin son 40 yılına bakıldığında kadınlar üzerinde sistematik bir yargı tacizinin görüldüğünü söyleyerek, "Kadın hareketleri toplumsallaştıkça, kadın mücadelesinin büyüdüğünü görünce yargı şiddeti de artıyor” dedi.
Özgür Kadın Hareketi'nin (Tevgera Jinên Azad -TJA), Amed’in Sûr ilçesinde bulunan Demir Otel’de "Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" başlığı altında düzenlediği konferansın ilk günü son oturumla sona erdi. "Siyasi yargılamalar ve tutuklamalarda ulusal-uluslararası hukuk" başlıklı oturumun moderatörlüğünü Avukat Ruken Gülağacı yaptı.
'SESSİZLİĞİ BOZMAMIZ LAZIM'
Oturumda ilk olarak söz alan Av. Dr. Diana Restrepo Rodriguez, zoom üzerinden bağlanarak, korkunun ve cezaevlerinin ortaya çıkışına değindi. Latin Amerika'da bulunan hapishanelerdeki direnişlere de değinen Rodriguez, batıda kadınların erkeklerle hukuken de eşit kabul edilmediğini söyledi. Yasal olarak kadınların siyaset konuşmasının dahi Latin Amerika'da suç sayıldığını belirten Rodriguez, "Dünyada tüm işkenceler önce kadınlar üzerinde deneniyor. Başarılı olunca erkek hapishanelerde de uygulanıyordu" diye konuştu.
Cezaevlerindeki keyfiliğe değinen Rodriguez, "Sessizlik bir yalnızlık yaratıyor. Korkuyu güçlendiriyor. Bu da ihanet etme kararları almamıza neden oluyor. Önce doğru yolu görmemiz gerekiyor. Sessizliğin tüm kılığa girebileceğini de akıl etmemiz gerekiyor. Aldatma ve asimilasyonun bir parçasıdır bu. Anlam ifade etmeyen mücadelelere bizi sürüklemeye devam ediyor. Sessizliği bu anlamda bozmamız önemli. Cezayı kadınlar olarak ortadan kaldırmazsak özgür olamayacağımızı ifade etmek istiyorum. Korkuyu yenmemiz gerek. Jin jiyan azadi" diye konuşmasını sonlandırdı.
FİLİPİNLERDEKİ ANTİTERÖRİZM YASASI
Avukat Maria Kristina Conti ise, yasayla sorun yaşayan Filipinli kadınlara değindi. Filipinlerde İspanya sisteminin devralındığını belirten Conti, yasalarda kadınların yaşadığı ayrımcı örneklere yer verdi. Yine Conti, farklı suçlardan tutuklanan kadınların hikayelerini sunumla gösterdi. Politik suçlamaları aktaran Conti, Filipinlerdeki antiterörizm yasasına değindi. Conti,"Hükümete karşı olan bir kişi aktivist, aktivist komunist, komunistin ise terörist olarak lanse ediliyor" diye konuştu. Cezaevinde doğum yapan tutsaklara da değinen Conti, yasal iyileştirmelere işaret etti. Conti, "Kurumlara baskı yapabilme konusunda çalışmalıyız. Bu baskılar bazı tutsakları bırakmamıza neden olabilir. Bu yzüden Jin jiyan azadi" diye belirtti.
KATALANLARIN SİYASİ SÜRECİ
Katalan Avukat Altemira Guelbenzu Gonzalo da konferansa online katıldı. Katalan davasında kadın tutsakların savunmada uluslararası kurumların durumuna işaret eden Gonzalo, Katalanya refarandumu protestolarında polis ve protestocular arasından çatışma örneklerine yer vererek, burada 11 yıl ceza alan protestocuların olduğunu söyledi. Yine birçok eylem ve protesto sonrası ceza alan tutsaklara işaret eden Gonzalo, "Benim açımdan hapishaneler işkence ve acı mekanlarıdır. Cezaevinde olan kadınların başına gelenler genel nüfus için çok az önem taşıyor. Hapishaneler ataerkil aynı zamanda kadın mahkumların boyun eğdirilmeye çalışıldığı yeni bir itaat konumuna yerleştiriliyor" şeklinde konuştu.
Hapishanelerin kötü koşullarının içeriye girenleri hasta ettiğini söyleyen Gonzalo,"Cezaevindeki kadınların yüzde 70'i cinsel şiddete maruz kalıyor" dedi. Feminist cezaevlerinin de yapıldığını belirten Gonzalo son olarak, "Artık hapishanelerin olmadığı bir dünyayı birlikte inşa etmeliyiz" diye konuştu.
'KADIN MÜCADELESİ BÜYÜDÜKÇE YARGI TACİZİ ARTIYOR'
Son olarak Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Sekreteri Ebru Akkal konuştu. Türkiye'nin son 40 yılına bakıldığında kadınlar üzerinde sistematik bir yargı tacizinin görüldüğünü söyleyen Akkal, "Kadın hareketleri toplumsallaştıkça, kadın mücadelesinin büyüdüğünü görünce yargı şiddetinin de arttığını görüyoruz" diye konuştu. Türkiye'nin Kürt kadın hareketinin çalışma alanlarını, kurumlarını yargılama konusu yapmasının, binlerce aktivistin tutuklanması, eşbaşkanlığın kriminalize edilmesi gibi durumların iktidarın kadınlara yaklaşımını gözler önüne serdiğini söyleyen Akkal, şöyle konuştu: "Kürt kadın hareketinin, kadın kurum ve dernekler, yerel yönetimlerdeki kadın kurumlarının kapatılarak kadın aktivistlerinin tutuklanması durumları AKP-MHP'nin kadına bakışının yansımasıdır. TJA, KJA, DÖKH, ROSA Kadın Derneği gibi alandaki kadınların yargılandığını gördük. Hepsinde suçlamalar 8 Mart ve 25 Kasım yürüyüşlerine katılmak, kadın katliamlarını protesto etmek, eşbaşkanlığı savunmak gibi farklılaşmayan suçlama nedenleri kadınların uzun tutuklu kalmasına neden oldu. Sonuçta var olan hukuk sistemi siyasallaşan yargısıyla da kullanışlı aparat olarak toplumu korkutmaya devam ediyor. Kadınlar cephesinden de bu durum kendi mücadelesini doğurdu, geliştirdi.”
Dava dosyalarında kadın tanıklara ve sanıklara özel hayatlarının dahi sorulmaya çalışıldığını söyleyen Akkal, yine kadın avukatlara da başka bir yaklaşımın söz konusu olduğunu ifade etti. Kürt kadınlarının yargılamalarında kadın mücadelesine dair önemli savunmalar yaptığını belirten Akkal, yakın zamandaki TJA, Kobanê dosyalarının örneklerini verdi. Cezaevinde yaşamını yitiren Garibe Gezer'in yaşadıklarını anlatan Akkal, yine tahliyesi engellenen tutsaklara da değindi.
Akkal son verilen disiplin cezalarıyla infazların yakıldığını, 'umut hakkı'nın dahi verilmediğini söyleyerek, "Bu süreçler mücadele ile aşılacaktır" diye konuştu.
Konferansın ilk günü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti ) Amed Milletvekili Ceylan Akça'nın konuşmasıyla son buldu. Konferans yarın ikinci gününde devam edecek.