AMED - TJA’nın "Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" konferansında konuşan AP üyesi Martina Anderson, "Kadının özgürlük davası, toplumun özgürlük davasıdır. Ataerkilliği sürdüren ideolojiler sona erecek çünkü mücadele içindeki kadınlar, çirkin başlarını kaldırdıkları her yerde onlara meydan okuyacak" dedi.
Özgür Kadın Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad-TJA), "Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" başlığıyla düzenlediği ve uluslararası alandan katılımcıların yer aldığı konferans Amed’in Sûr ilçesindeki bir otelde devam ediyor.
Katılımcıların konuşmalarıyla süren konferansta Avrupa Parlamentosu üyesi ve önceki dönem milletvekili Martina Anderson da kadın mücadelesini ve cezaevinde kadınlara yönelik yaklaşımları anlatan bir konuşma yaptı. Anderson, “Eski bir siyasi mahkum olarak, özellikle siyasi deneyimim ve savunuculuğum bağlamında, bu konferansta bu konuşmayı yapmak, görüş ve perspektif paylaşmak üzere aranıza katılmaktan onur duyuyorum” dedi.
TJA’nın anti-faşist, anti-kapitalist ve feminist enternasyonalist mücadelenin bir parçası olduğunu belirten Anderson, “Siz TJA olarak, ‘kadın özgürleştiğinde toplum da özgürleşir’ düşüncesiyle ataerkilliği doğuran ve sürdüren eşitsiz, hiyerarşik ve şiddet üreten ideolojiye karşı mücadele ediyorsunuz. ‘Demokratik bir toplumda demokratik bir yaşam’ inşa etmek için mücadele ediyorsunuz. Başta zorlu siyasi ortamlarda olmak üzere kadınları etkileyen insan hakları konularını ele alma kararlılığınız bana doğrudan hitap ediyor” diye belirtti.
'SAVAŞÇI OLMA CÜRETİNİ GÖSTERDİĞİMİZ İÇİN…'
İrlanda’nın yüzlerce yıllık ulusal bağımsızlık mücadelesinde siyasi deneyimler edindiğini aktaran Anderson, şunları söyledi: “Doğduğum yer olan İrlanda'da akranlarımdan oluşan bir nesil, temel insan haklarını talep ediyordu. Ancak İngiliz Hükümeti tarafından desteklenen ataerkil baskıcı sömürge devleti, kurumlarının İrlandalı Cumhuriyetçilere yönelik baskılarında cezasızlıkla hareket etmelerine izin verdi. Devletin tüm şiddet yöntemleri kullanıldı. Biz kadınların içine doğduğu ataerkil toplumlar göz önüne alındığında, muhafazakar İrlanda'da da, kadınların mücadelesi görülmüyordu. Toplumsal normlara meydan okumak, toplumun evde yemek pişirmek, temizlik yapmak ve bebek sahibi olmak için yetirdiği kadınların, savaşçı olma cüretini göstermesi ağır şekilde cezalandırılması anlamına geliyordu. Bu cüreti gösterdiğimiz için girdiğimiz hapishane yönetimleri de Cumhuriyetçi kadınlara yönelik cezalandırıcı bir yaklaşım gösterdi.”
'BİR GÜNDE 6 KEZ ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ KALDIM'
1985'te İngiltere'de tutuklandığını ve Londra'daki Brixton Hapishanesi’nde tutuklu kaldığını anlatan Anderson, “On üç aylık tutukluluk süremiz boyunca, sürekli cinsel tacize benzer şekilde, günlük çıplak aramalarla sık sık mahremiyet ihlallerine maruz kaldık. Soyarak arama, her gün en az 6 kadın gardiyan tarafından 6 kez çıplak aramaya maruz bırakılmaya kadar vardı. Ayrıca hücre pencereleri ardındaki erkek mahkûmların sözlü taciziyle de karşılaştık, bu da cinsel tacizin olduğu düşmanca bir ortamın sürdürülmesiydi” ifadelerinde bulundu.
Serbest bırakıldıktan sonra siyasi tutuklu olmanın cezalarını çekmeye devam ettiklerini de aktaran Anderson, gördükleri işkencelerde kadınların çocuk sahibi olamadıkları yanı sıra evlat edinmelerinin dahi yasaklandığını aktardı.
'KADININ ÖZGÜRLÜK DAVASI'
Tutsak Kürt siyasetçi Leyla Güven’i açlık grevi döneminde ziyaret ettiğini hatırlatan Anderson, “Bir kez daha cezaevinde olan Leyla'ya dayanışma mesajı gönderiyorum” dedi. Yaptığı çalışmalara dikkat çeken Anderson, sözlerini şöyle noktaladı: “Hiç şüphe yok ki biz kadınların ataerkilliği sırtımızdan atmak için yapacak daha çok işi var. Bu konferansa haklı olarak şunu söyleyebiliriz ki, 'kadının özgürlük davası toplumun özgürlüğünün davasıdır, toplumun özgürlük davası da kadının özgürlüğünün davasıdır'. Ayrılamazlar. Ataerkilliği doğuran ve sürdüren eşitsiz, hiyerarşik ve şiddet üreten ideolojiler sona erecek. Çünkü mücadele içindeki kadınlar olarak, çirkin başlarını kaldırdıkları her yerde ve her zaman onlara meydan okumaya devam edeceğiz. Onları hep birlikte toplumdan yok edeceğimiz inancıyla burada duruyorum: Bir gün demokratik bir toplumda kadınların demokratik bir hayat yaşayacağından hiç şüphem yok.”
Anderson’un konuşmasının ardından uzun yıllardır kadın mücadelesinde yer alan TJA aktivisti Figen Ekti konuştu. Ekti, “İflasın eşiğinde olan ulus devletler Ortaodoğu, Kurdistan ve tüm dünya genelinde kendini var etmek için kadın mücadelesine saldırmak için faşizm dalgasını yükselttikleri böylesi bir dönemde, TJA’nın yüzlerce kadını farklı farklı coğrafyada buluşturması gerçekten tarihidir. Bu önümüzdeki mücadele dönemini de aydınlatacaktır" dedi.
Ekti, hem kendi hem de yakınlarının farklı tarihlerde cezaevlerinde kaldığını belirterek, 1993'te 125 kadınla Sivas Cezaevi'nde kaldığını anımsatarak, son tutukluluğunda Sincan Cezaevi’ne gönderildiğini ve yıllar önce birlikte tutuklu kaldıkları kadınlarla 21 yıl sonra yeniden cezaevinde buluştuklarını söyledi.
SAKİNE CANSIZ DİRENİŞİ
Cezaevlerinin daha ince yöntemlerle iradeyi teslim alma yerleri olduğuna dikkat çeken Ekti, “1980’li yıllardan sonra Sakine Cansız'ın Esat Oktay Yıldıran gibi bir insanlıktan nasibini almamış generale karşı söylediği 'Haklı bir davanın militanı olarak ah demeye utandım' sözleri oradaki işkenceye karşı direnişi anlatmaya yeterlidir" dedi.
'DARBE ALMAYAN DİRENİŞ RUHUMUZ VAR'
Cezaevlerinde konuşulmayan bir gündemin de gözaltı ve tutukluluk sırasında cinsel şiddet ve tecavüz olayları olduğunu vurgulayan Ekti, Garibe Gezer'e yapılanları hatırlattı. Ekti, cinsel saldırının gözaltı ve tutuklamalar da halen sürdüğünü söyledi. Cezaevlerinde tüm bu saldırılara karşı direnen kadınlara değinen Ekti, "Bu konferansın tüm dünya kadınlarının mücadele geleneğini birleştirerek, daha küresel çapta bir kadın mücadelesi sağlayacağını görüyoruz. Rojhilat’ta yükselen 'Jin Jiyan Azadî’ sloganıyla binlerce kadının öncülük ettiği halk direnişi var. Rojava Kadın Devrimi dünya kadın mücadelesini nasıl mümkün olabileceğini, başarının direniş ve mücadeleyle nasıl kazanılacağını bize gösterdi. Leyla Güven halen cezaevinde. Tecridin sonlandırılması için bedenini açlığa yatırdığında dünyada kadın mücadelesinin nasıl büyüdüğünü gördük. Kadınlar dünyanın her yerinde direniyor. Hem özgürlük saflarında, hem dışarıda, hem sürgünde her yerde direnen ve mücadele eden kadınlar var. Nasıl saldırırlarsa saldırsınlar burada darbe almayan bir direniş ruhumuz var. Bu ruhun yeniden filizlenmesi çok önemlidir" dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın paradigmasında yer alan "Jin, jiyan, azadî" sloganının her yere yayıldığını ifade eden Ekti, "Bu slogan yükseliyorsa 21'inci yüzyılda mücadelenin kazananı ve başaranı kadın özgürlük mücadelesidir" dedi.
Konferans panellerle devam ediyor.