İSTANBUL - "Barışa Ses Olalım" deklarasyonu imzacılarından fotoğraf sanatçısı Özcan Yaman, "Demokrasiye ihtiyacımız var" diyerek, tüm toplumun tecritten kurtulması gerektiğini vurguladı.
Yazar, yönetmen, müzisyen, sanat eleştirmeni, şair, oyuncu, ressam, dengbêj ve akademisyenlerinin de aralarında olduğu edebiyat ve sanat dünyasından 564 isim, 7 Ocak’ta Amed ve İstanbul’da "Barışa Ses Olalım" başlıklı bir deklarasyon açıkladı. Müzisyen Cevdet Bağca, sanat eleştirmeni-ressam Feyyaz Yaman, yazar Fırat Cewerî, yönetmen Haşim Aydemir, yönetmen İlham Bakır, oyuncu Jülide Kural, müzisyen Mikail Aslan, belgesel sinema yönetmeni Nejla Demirci, fotoğrafçı Özcan Yaman, ressam Sevinç Altan, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, tiyatro akademisyeni Süreyya Karacabey ve besteci-söz yazarı Şanar Yurdatapan, deklarasyonun çağrıcıları arasında yer aldı. Deklarasyonda, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük tecridin kaldırılması ve toplumsal barış için çağrı yapıldı. Çağrıcılar arasında yer alan fotoğraf sanatçısı Özcan Yaman, açıkladıkları deklarasyonun önemine dair konuştu.
DEKLARASYONUN ÖNEMİ
Yaman, çatışmalı sürecin son bulması, halklar arasında barışın sağlanması, ifade özgürlüğü ve eleştirel hakların sağlanması açısından deklarasyonun önemli olduğunu vurguladı. Yaman, “Bunların sağlanması için bir girişimin başlaması gerekiyordu. 2013 deneyimi vardı. Oradaki o barış atmosferinin estirmiş olduğu insanlardaki huzur misliyle geriledi. Bir huzur toplumu olmanın, birlikte yaşamın olması için kaleme alınmış bir bildiriydi bu. Bu da demokratik bir ülkede olması gereken ön koşullardır” diye belirtti.
'BÖYLE BİR CEZA OLAMAZ'
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin içeride ve dışarıda devam ettiğine dikkati çeken Yaman, tüm yurttaşların tecrit altında olduğunu ifade etti. Yaman, tecrit denince akla ilk PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın geldiğine işaret ederek, "Bütün toplumda böyle bir algı oluştu. Sanki yalnızca Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılsın, Abdullah Öcalan hapisten çıkarılsın, Türkiye’ye başbakan yapılsın gibi bir noktaya gelindi. Böyle bir talebimiz yok. Biz diyoruz ki; bir insanın hapiste olması demek haklarından mahrum olması anlamına gelmez. İnsanın doğuştan gelen temel hakları vardır. Bu haklar yasalarla bellidir. Yıllardır aile ve avukatları ile görüştürmeme gibi bir ceza olamaz. En azından kendi koydukları yasaları uygulayarak bunu yerine getirsinler. Aslında işin özü o. Hapishanede bile belli hakları var ve bu hakları ‘Ben uygulamıyorum’ diyorlar. Bunun ortadan kaldırılması demek tecridin de ortadan kaldırılması demektir" diye konuştu.
'BARIŞ SES OLALIM'
Abdullah Öcalan’ın geniş bir kesim tarafından "önder" olarak kabul edildiğini ve iktidarın da bunu onayladığını dile getiren Yaman, "Örneğin bir önceki seçimde mektup getirip okutturdular. Dolayısıyla muhatabın kim olduğunu da aslında kendisi söylüyor. Dolayısıyla bir temsilcisi varsa bu işin; beğenelim ya da beğenmeyelim, bellidir, ortadadır. Şimdiye kadar ki bütün süreçlerde Öcalan önemli bir faktör olmuştur. Ancak şu an tecrit altındadır. Dolayısıyla Öcalan'ın da, tüm insanların da bu tecritten kurtulması sağlanmalı” diye belirtti.
Yaman, sanatın özgür bir ortamda gösterilebileceğini vurgulayarak, otokratik yönetimlerde böylesi bir durumun söz konusu olamayacağını vurguladı. Yaman, şöyle devam etti: "Örneğin, Nazım Hikmet’ler deriz, Yılmaz Güney’ler, Ahmet Kaya’lar deriz. Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne birçok insan sayabiliriz. Bu insanlar hep sesini çıkardıkları için başları belaya girmiştir. Hepsi hapislere girip çıkmıştır. Bugün onları hapse atanlar, onların heykellerini dikip, büyük sermaye şirketlerinde kitaplarını, şarkılarını, şiirlerini kullanıyorlar. Niye; o eski Türkiye'nin kurtuluşuna yol açan sanatçılar oldukları için. Bugün aslında hala eski Türkiye sürüyor. İnsanlar ses çıkarmaya devam ediyor, edecekler de. Ta ki demokratik bir ortam sağlanana kadar. Sanatın bütün amacı insanların demokratik ortamda, özgür olduğu günlerde daha neşeli, daha güzeli paylaşmaktır. Dolayısıyla sanat yapabilmek için bizim demokrasiye ihtiyacımız var. Eğer demokrasi yoksa demokrasinin kurulması için ses çıkarmaya ihtiyacımız var. Böyle bir girişimde bulunduk. Bundan sonra herkesi 'barışa ses olmaya' çağırıyorum.”
MA / Ömer İbrahimoğlu