ANKARA – Kobanê Davası’nda suç isnadı olarak gösterilen delillerin çoğunun “çözüm süreci” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirten avukat Benan Molu, “Sürecin sonuna kadar o dönemde yapılan herhangi bir açıklamayla ilgili Demirtaş için harekete geçen kimse yok. Ne zaman süreç bitiyor bu davaların, soruşturmaların hazırlanması hızlanıyor” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında olduğu 108 siyasetçi hakkında açılan Kobanê Davası, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülmeye devam ediyor.
2019’A KADAR SORUŞTURMA YOK
Duruşma HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş müdafi avukat Benan Molu’nun savunmasıyla devam etti. HDP’nin dava konusu tweetlerine dair 2019 yılına kadar herhangi bir soruşturma başlatılmadığını belirten Molu, “İkinci tutuklamaların ardından öğreniyoruz ve bu tweete dayanarak 37 kez müebbet ve on binler yıl ceza istemiyle bir delil bulunduğunu görüyoruz. AİHM 2’nci Daire Kararı’ndan sonra bakılıyor ki toplanan deliller suçlamalar için elverişli değil. Sonrasında bu kararın ardından ‘Demirtaş’ın insanların ölümünü azmettirdiğine’ dönük bir algı oluşturuluyor ve yargıya da talimat verilmiş oluyor. Demirtaş 2’nci kez suç isnadı değiştirilerek tutuklanıyor” dedi.
KAVALA ÖRNEĞİ: ÖRGÜT ÜYELİĞİ GENİŞ BİÇİMDE TANIMLANIYOR
Tutuklu iş insanı Osman Kavala örneğine de dikkat çeken Molu, “Kavala hakkında iddianame hazırlanmadan 1 yıl kadar tutuklu bırakılıyor. Algı operasyonları ile Kavala hakkında iddianame hazırlanıyor. Bu mesele de AİHM önüne geldi ve AİHM, bu algılarla oluşturulan iddianamenin 18’inci madde ihlali olduğunu tespit etti. Bu kanun maddeleri o kadar geniş bir biçimde yorumlanıyor ki yargı mekanizması tarafından çok uzun yıllardan beri pek çok uluslararası organ TCK’nın ilgili maddelerin silahlı örgüt üyeliğini geniş bir biçimde tanımladığını ve bunun kamu otoriterlerinin keyfi müdahalelerine karşı koruma içermeyecek şekilde düzenlediğini tespit etti. Ve bu durumun kişi hak ve özgürlüklerinin kullanımda caydırıcı bir noktada olduğunu ifade etti. Bu tespitlerin hepsi AİHM Büyük Daire 314’üncü madde bağlamında Demirtaş için yapıldı. 302’nci madde için de geçerli” diye konuştu.
‘ÇÖZÜM SÜRECİ BİTİNCE DAVALAR HAZIRLANIYOR’
Suç isnadı olarak gösterilen delillerin çoğunun “Çözüm Süreci” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Molu, “Sürecin sonuna kadar o dönemde yapılan herhangi bir açıklamayla ilgili Demirtaş için harekete geçen kimse yok. Ne zaman süreç bitiyor bu davaların soruşturmaların hazırlanması hızlanıyor ve dava konusu haline getiriliyor. Büyük Daire, Çözüm sürecinde başvurucuya dair yargı makamları tarafından herhangi bir adım atılmamıştır. Büyük Daire, aradan 4 yıldan fazla zaman geçmesini ve bağlam içerisinde değerlendirilmemiş olmasını ifade özgürlüğü ihlali olarak değerlendiriyor” ifadelerine yer verdi.
AİHM: ŞİDDET ÇAĞRISI DEĞİL
Molu, savunmasına şöyle devam etti: “AİHM kararları bağlamında şiddet eve yol açtığı eylemler bakımından mutlaka bir sonucun doğmuş olması ve kişilerin nasıl etkilendiğinin ortaya konulması gerekiyor. Hoşa gitmeyen ifadeler de detaylı bir inceleme yapılmadan tutuklama gerekçesi haline getirilemez diyor AİHM. Bununla ilgili AYM ve AİHM kararı var. Burada başvurucu ile ilgili kararda mahkeme konuşmaların sürecin arka planı içerisinde yapıldığını ve Kürt sorunu ile ilgili tartışmaların yapıldığı bir dönemde yapıldığını, şiddet çağrısı olarak kabul edilemeyeceğini söylüyor. Bu yargısal süreçleri ‘yargı tacizi’ olarak tanımlıyor.Demirtaş’ın 2012-2016 yılları arasındaki konuşmaları fezleke konusu oldu. Bu suçlamaların delilleri AİHM tarafından korunan açıklamalar. Bunların hiç birisi mahkûmiyet için elverişli değildir. Burada on binlerce yıl hapis cezasından bahsediyoruz. Bu orantılı olarak kabul edilemez.
DELİLLER ÇÜRÜTÜLÜNCE GİZLİ TANIK YÖNTEMİNE BAŞVURULDU
Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde çok sayıda delil elde edilmeye çalışıldı. AİHM buradaki delilleri teker teker çürüttü. Hal böyle olunca Türkiye’de en sık başvurulan yol olan gizli tanık yoluna gidiliyor ve ifadeleri dosyaya ekleniyor. Bu tanıklardan Mahir ve Kerem Gökalp Demirtaş hakkında beyanda bulunuyor. Bu sırada Büyük Daire kararı çıkıyor. Bu açık karardan 8 gün sonra 30 Aralık 2020 tarihinde yeni bir iddianame hazırlanıyor ve kabul ediliyor. Bu iddianamedeki yeni tek şey ileri sürülen tanık beyanları. Bunlar AİHM’i ikna etmediği Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de önüne geliyor. Bu delillerin kendisi Bakanlar Komitesi’ni de ikna etmeyince hükümet yeni bir taktik geliştiriyor, mevcut tanık beyanları kapsamlı hale getirip yeni tanık beyanları eklemeye başlıyor ve böylece gizli tanık ABC123, A53T, Ulaş ve Merdan Rüştü Ovalıoğlu gibi tanıkların beyanları dosyaya giriyor. Bu beyanların tamamında çelişkiler var.”
TANIK İFADELERİ NEDEN YILLAR SONRA DOSYAYA EKLENİYOR?
Demirtaş’ın Kamuran Yüksek aracılığıyla “talimat” aldığı iddialarının çelişkili ve hatalı olduğunu belirten Molu, A53’ün HDP MYK toplantısına dair yanlış beyanlarda bulunduğunu da hatırlattı. Molu, “Bu beyanların tamamı 11 Şubat 2022 tarihinden itibaren tutukluluk halinin devamı için bir gerekçe olarak kullanılıyor. Avrupa Konseyi, 2014 tarihli 6-8 Ekim olayları ile ilgili alınan ifadeler neden şimdi Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi önüne getiriliyor’ diye soruyor. Ve bu beyanlar Demirtaş’ın cezaevinde tutulması için bir araç olarak kullanılıyor ve aradan yıllar geçtikten sonra dosyaya ekleniyor’ diye cevabı veriyor. Bu soruyu siz mahkemenin sorması gerekiyordu” diye ifade etti.
Avukat beyanlarıyla süren duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.